Türkiye'nin
ilk empresyonisti ve ünlü
Taksim Meydanı tablosunun ressamı Nazmi Ziya Güran, ölümünün 75. yılında Rezan Has Müzesi'nde önceki akşam açılan kapsamlı bir sergiyle anılıyor. Sergide ünlü ressamın, peyzajları, portreleri ve yaşamının farklı dönemlerinde ürettiği tam 63 adet eser bulunuyor. Bu resimlerin 11 tanesi Resim ve Heykel Müzesi'nden, geri kalanı ise özel koleksiyonlardan toplanmış. Yani bir daha bir arada görmesi oldukça zor olan eserler. Bu eşsiz tabloları bir araya getirip sergiyi hazırlamakta en çok emeği geçen isimse, Rezan Has Müzesi'nin kurucusu ve yöneticisi olan Ahu Has. Ahu Has gerçek bir resim ve arkeolojik eser meraklısı. Öyle ki eşiyle beraber yaptıları Ahu- Can Has koleksiyonundan bahsederken "Bizde doğumgünü, Sevgililer Günü gibi özel günlerde eser alışverişi yapılır," diyor. Ahu Has "Bende bir hüzün bıraktı," dediği, Nazmi Ziya'yı ve koleksiyon merakını anlattı.
- Sizin koleksiyon tutkunuz ve sanata merakınız nereden geliyor?
- İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Hâlâ en büyük tutkumdur diyebilirim edebiyat için. Bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Arkeolojik eserler hep ilgimi çekmiştir. Ailem de meraklıydı. Böylece ilgim devam etti.
-
Eşinizle birlikte koleksiyon yapmak tabii ki çok büyük avantaj. Nasıl oluşturuyorsunuz koleksiyonu?
- Birimiz araba, diğerimiz resim meraklısı olsaydık biraz zor olurdu. O yüzden bu bizim için oldukça büyük bir şans. İkimiz de ilk tercihimizi hep resimden yana kullanıyoruz. Evlilik yıldönümleri, doğumgünleri, Sevgililer Günü'nde birbirimize sanat eseri hediye ederiz. Bu Sevgililer Günü'nde çiçekle yetindik gerçi.
- Uzun zamandır kapsamlı bir Nazmi Ziya sergisi yapılmamıştı. Siz bu sergiyi hazırlamaya nasıl karar verdiniz?
- Asıl sebep bu resimleri bir arada görmeyi özlemiş olmamız. Artık Türk resim sanatının bu iyi örneklerini galerilerde görme şansını fazla bulamıyoruz. Bir sanatsever olarak sadece o koleksiyoneri tanıyorsanız, evinde ofisinde görüyorsunuz bu resimleri. Hatta koleksiyon sahipleri de bu sergi için 'Biz bile bu resimlerin hepsini bir arada görmemişiz,' diyor. Bu yıl ayrıca Nazmi Ziya'nın vefatının 75. yılı. Bunu da fark edince özel koleksiyonerlerden Nazmi Ziya'ları toplayalım istedim. Her dönemiyle; portresinden peyzajına, Paris döneminden İstanbul'a, Nazmi Ziya'yı doya doya görelim.
- Nazmi Ziya Türk resim sanatında niçin bu kadar önemli?
- Bence klasik Türk resmine ilgi duyan sanatseverlerin mutlaka elinde bir tane bulundurduğu, yoksa da bulundurmaya can attığı bir ressam. Empresyonizmin en önemli temsilcisi. Empresyonizmi bu kadar iyi tatbik etmiş sanatçı yok. Sadece benim fikrim değil, sanat tarihçilerinin de ortak görüşü bu.
- Sizin için özel bir anlamı var mı Nazmi Ziya'nın?
- Ben onun kalın boyalarını severim. Birkaç adım geriye gidince resimden, size hissettirdiği o uyum halini, romantizmi, şiirselliği, güneşin ışıklarının oynayışını, o kaba fırça darbeleriyle size nasıl ışığı yansıttığını... Kalın darbeleri yan yana koyarak bu efekti yakalamak çok önemli. Burada iki ay boyunca bol bol seyredeceğim için çok memnunum.
- Sergi için hangi koleksiyonerlerden eser aldınız?
- 63 eser var. En çok katkıyı İstanbul Resim Heykel Müzesi sağladı, onlardan 11 eser aldık. En önemlisi, şimdiye kadar bilinen en büyük ebatta eseri olan
Mavnalar müzeden geldi. Koleksiyonumuzda toplam beş eseri vardı, onların beşini de bu sergiye koyduk. Hepsinin yeri bizim için ayrı. Genelde herkes özel koleksiyon olarak anılıp isim vermemek istiyor. Ama bizim haricimizde ismini söyleyebileceğim koleksiyonerler, Nilüfer- Haldun Cilo, Tilda-Rıfat Hasan, Erdoğan Demirören, Demir Kısakürek. Bir de tabii torunu Nazmi Ziya'nın Ayten Erdoğan var. Bizim için evini açtı, dedesini anlattı.
- Neler anlattı?
- Aslında biraz acı bir hikayesi var. Son sergisinin hazırlığı sırasında vefat ediyor, göremiyor sergisini. Yaşadığı süre içinde de çok büyük bir talep görmemiş eserleri. 1908'de Paris'ten geliyor. Batı sanatının merkezi Paris o dönem. Empresyonizmin, atölyelerden, okullardan çıktığı, müzelerin bu tarz eserleri satın alıp duvarlarında teşhir ettiği bir dönem yaşanıyor. Çok etkileniyor. Ve ülkesine dönüp tatbik etmeye başlıyor. Buradaki hocaları, onu klasik resme yönlendirmeye çalışıyor. Ama o, fırça izlerinin özellikle baskın olduğu empresyonizmde ısrar ediyor. Onu tanıyanlar; sırtında boyaları, tuvali, taburesi bütün gün doğada gerçek ışığı yakalamak
için çalıştığını
Beş kişilik bir ekibimiz var
- Sonraki projeniz ne olacak müzede? - Arkeolojik eser koleksiyonumuz var. Onlarla çeşitli koleksiyon sergileri yapacağız. Urartu takıları koleksiyonumuz var. Üç senedir bunun üstünde çalışıyoruz. Onun sergisi olacak. Sualtı fotoğrafçılığı bizim çok ilgimizi çekiyor. Onunla ilgilenen kim varsa topladık. Onlarla bir sergi yapacağız. Bir de Goethe Enstitüsü'yle bir projemiz var.
- Müze yönetmek nasıl bir iş?
- Her gün 9.30'da geliyorum. Böyle yoğun dönemler tabii her şey fazla tempolu oluyor. Biz küçük, beş kişilik bir ekibiz. Onun için herkes benim kadar heyecanlı ve işin peşinde. Biz yerleri silip, eser de yerleştiriyoruz. Bunları yaparken 'Ben yapamam,' diyen arkadaşlar da oldu. Onlarla yolları ayırdık zaten.