Bu yılın medarıiftiharı: Lüks iftar protestosu
Bu Ramazan mahalle baskısı teranesi neredeyse tedavülden kalkmış gibi. Seçimden sonra en azılı yaşam tarzı endişelileri en şirazesinden çıkmış başbakan methiyecilerine dönüşünce, istediği sonuç doğrultusunda saha araştırması ısmarlayan da kalmadı galiba. Ve İstanbul'un Üsküdar gibi daha geleneksel semtlerinde de, Anadolu'nun bir sürü yerinde de sokakta yemek yiyenlere, su/sigara içenlere rastlanıyor. 'Caiz midir?'ler tam gaz. Ramazan'a bir detoks takvimi gözüyle bakan zihniyetin "Tokluk hapıyla oruç tutulur mu?"sundan çıkıp, en son Yerden Göğe programında sorulan "İftar seksle bozulur mu?"ya kadar geldik. En alakasız ürün ve hizmetler gene bir biçimde 'İftar keyfi'ne yamanıyor, her marka bir çılgın tüketim ayı olarak hayal ettiği Ramazan'dan nasiplenme peşinde. Ama bu yıla damga vuran, lüks iftar tartışmasıdır herhalde. Emek ve Adalet Platformu, geçtiğimiz hafta sonu lüks iftar programlarını protesto etmek amacıyla Beşiktaş'taki Conrad Otel önünde buluşup sokağa sofra serdi. "İsrafta olanı insafa çağırıyoruz!" pankartının yanında, su, zeytin, ekmek, hurma vardı. Doğru zamanda yapılmış anlamlı bir protestoydu, yüksek ses getirdi. Bu lüks otel iftarlarını anlamak için başka bir kafa lazım. Bu kadar mübalağa orucun tabiatına aykırı, bu bir. Şimdiye kadar tatmin edici, hadi indirelim çıtayı, sorunsuz (çorbaların aynı anda ve sıcak gelebildiği) bir lüks otel iftarı hiç yaşanmamıştır, bu iki. Otel iftarına gelene kadar, baygın ortamıyla, fazlasıyla nötr ve kişiliksiz tatlarıyla, otel yemeği zaten fena bir şeydir. "Kim gider ki?" diye hep düşünülür, gerçek cevap herkestir. Mecburi kurumsal davetler, iş icabı sosyalleşme ritüelleri... Eski zenginler, yeni zenginler, bir boy gösterme, meydan okuma ya da bolluk bereketle kucaklama, birlik beraberlik vurgulama niyetiyle bayılırlar bu sisteme. İftar verilir, sıra savılır. Patronun iftarıysa, müdür oradaysa, şef gidiyorsa, kolaysa kır. Davete icabet edilir, sıra savılır. "Din, bir zengin eğlencesi, iftar bir zenginlik ve gösteriş vesilesi haline geldi" dedi Emek ve Adalet Platformu'nu temsilen yazar İhsan Eliaçık. "Özellikle salonlarda, otellerde, vakıf binalarında, şaşaanın ve debdebenin olduğu yerlerde insanları iftar yapmamaya çağırıyoruz." Keşke çok başka türlü sokak iftarları organize edilse ya da ucundan köşesinden bir hayır işine bağlansa; mesela Dedeman Oteli, iftara gelen her bir kişi için Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı'na (Koruncuk) bağışta bulunuyor. Atla deve değil böyle şeyler, niyet olduktan sonra.
Sana tek hurma üç zeytin, Bana Petrus'lar!..
Buraya kadar iyi güzel de, bu 'lüks iftar' meselesinde kafama takılan iki nokta var: Birincisi, Sunset'e yemekhane muamelesi çekenlerin, en gündelik öğünlere bu iftarların kat be katı para harcayanların da topa girmesi. İnsaf edilmesini isteyen, önce insaf eder. İçten içe,"Bana aksın Petrus'lar, muhafazakarlara yeter de artar bir hurmayla üç zeytin," diyor olabilirler mi? İkincisi, 'İftar mönü 316 TL, asgari ücret 658 TL' pankartı. 316 TL olan, nerenin iftarı? Bir öğünde 316 TL'lik ne vaat edilebilir? Unutmayın ki restoran hesaplarında faturayı kabartan, aslında alkollü içecekler. İftarda içki içmeyeceğimize göre, 316 liralık ne yiyebiliriz? Altın yatağında elmas sote mi? İstanbul'un en büyük otellerini tarayın. Taksim The Marmara'da iftar 75 TL. The Marmara Pera'da 49 TL. Armada'da 64 TL. Hilton'da 92 TL. Ceylan Intercontinental'de 95 TL. Swissotel'de 135 TL. Four Seasons Sultanahmet'te 110 TL, Boğaz'dakinde 150 TL. İstanbul'un en pahalı iftarı Çırağan'da: 155 TL. Fakat otelin sitesinde, bu bilginin yanında size göz kırpan bir başlık daha var: "Havuz başında ıstakoz!" Adam başı 150 TL, içecekler hariç. İftarla başa baş yani. "Ne kaddddar büyük görgüsüzlük. Bu muhafazakar yeni zenginlerin abartılı harcamalarına dayanamıyorum. Tam bir sonradan görmelik. Yazık günah şekerim. Dine aykırı bir kere. Onun yerine çocuk okutsunlar," diyenlerin, fırsat olduğunda havuz başındaki ıstakozu reddedeceğini hiç zannetmem. Ne olacak şimdi?
HURMA: 2 good 2 be true!
Eskiden hurmalar daha kendi halindeydi sanki; ufak tefek, mütevazı... Artık köfte büyüklüğündeler ve karşı konulmaları çok zor! En makbulü Medine hurması galiba, ama Tunus, Cezayir, Filistin Medjool hurması da bulunuyor topraklarımızda. Medine hurmasının kendi içinde de türlü çeşidi var: Amber, Amber Ula, Acwe, Mabroom, Safawi, Sogay, Hudri... Ebat ve lezzete göre farklılıklar gösteren sek çeşitlerin yanı sıra şöyle hurmalı mamullere de rastlıyoruz piyasada:
1. Çikolata kaplı hurma (Vakko'nun birkaç yıldır yaptığı Ramazan güzelliğinin tek defosu, birkaç kutu için para biriktirmek gerekebilir! Sütlü ya da bitter çikolatayı eriterek evde kendiniz de imal edebilirsiniz ama bu kadar pürüzsüz olur mu, garantisi zor.)
2. Hurmaları yıkarken dışındaki zarı/kabuğu soyun, çekirdeklerini çıkarın, üstlerine tavla zarından hallice bir lokma kaymak koyup servis yapın.
3. Hurmaların çekirdeklerini çıkarıp ısıtın, vanilyalı dondurmayla kombinleyin (Kalburüstü balık lokantası âleminin en büyük sırlarından Bostancı Çamlık'taki Balıkçı'nın spesiyal tatlısı).
4. Hurmalı kurabiye (Aksaray'daki Hatay Sofrası'ndan) dışı kıyır, içi hurmalı kurabiyelerle dolu cam kavanozlardan birini eve götürdünüzse, büyük geçmiş olsun. Fakat inanması zor, tuhaf da bir hurma diyeti var yazılıp çizilen. Bir yandan bu kadar zengin ve konsantre bir tatlıdan tek bir tane yiyince bile ayvayı yediğini düşünüyor insan, ama öbür taraftan da umut verici araştırmalar var. Obez hastalara, beslenme programlarında hiçbir değişiklik yapmadan, yemeklerden önce üçer hurma yedirilmiş. Ve ciddi kilo verdirilmiş. Hurma, iştah kesiyor, tok tutuyor ve bağırsak hareketlerini hızlandırıp daha hızlı kilo vermeye sebep oluyormuş. "Too good to be true," lafını bunun üzerine icad etmişler herhalde!
Yeni iftariyelik vahası
Karaköy'deki Namlı Gurme'yi bilen biliyor. Dükkanı genişletin, masaları artırın, çeşitleri misliyle çarpın. Sonra gelin bu yeni şubeyi Bağdat Caddesi'nde, Caddebostan'da açın. Ve bunu da tam Ramazan'a denk getirin. Eh, sonucu tahmin edersiniz. Bu yeni Namlı Gurme, iftariyelik alanında bir vaha haliyle. 45 çeşit zeytin, 300 çeşit filan peynir var. Şarküteri, hazır yemek, başka marketlerde denk gelmediğiniz sürüyle mal... İftariyelik alışverişi top bilmem kaç listesi yapılacaksa, vah rakiplerine. Sırf teftiş için bile girilir. Zira bu kadar fotojenik dükkan az bulunur.
Oruçsuzlar için iftar vakti!
Sitedeki komşulardan biri, evinde iftara davet eder. Ev sahipleriyle birlikte toplam dört çift olunacaktır. Erkence gelsinlerdir, akşam güneşinin pembeliği balkondan pek güzel görünüyordur. Gidilir. Ev sahipleri arada mutfağı kolaçan ederken, misafirler de aralarında hasbıhal eder. "Biz oruçlu değiliz bu arada," der içlerinden biri. "Biz de değiliz", "Valla biz de!" der öbürleri. Misafirlerin hiçbiri oruçlu değildir, bu durumda sanki oruçluymuş gibi yapmak saçma olacaktır. Ev sahipleri salona döndüğünde, onlara da söylerler: "Bu arada biz oruçlu değiliz..." "E biz de değiliz," der ev sahipleri. Sofraya otururlar. Herkes birbirine bakar. Ve hep birlikte topun atılmasını beklerler! (Olaylar geçen hafta cereyan etti!)