Cemalnur Sargut ile ilk tanışmam, Elif Şafak'ın Aşk romanı vesilesiyle oldu. Şafak, Mevlana ve Şems ilişkisini bize anlatabilecek en iyi isimlerden biri olarak Cemalnur Sargut'un ismini verince, kendisiyle bir röportaj gerçekleştirdik. Sürekli gülen gözleri, bitmek bilmeyen öğretme isteğiyle Sargut, beni etkilediği gibi birçok kişiyi etkiliyor. Katıldığı televizyon programlarında, yurtiçinde ve dışında verdiği seminerlerin özel takipçileri olan, tasavvuf konusunda eğitim gören Cemalnur Sargut, aynı zamanda Türk Kadınları Kültür Derneği'nin de başkanı. Ramazan ayı gelince, yazılı ve görsel basını ele geçiren "Öpüşmek orucu bozar mı?" tarzı klişelerin dışında kalarak İslam ve kadın konusunu, özellikle kadınlar tarafından çok sevilen Sargut'la konuşmak istedik.
- Kadın erkek eşitliği kavramının altını İslami açıdan nasıl doldururuz?
- Peygamber açısından bakarsak; çünkü Kuran'ın açıklaması tamamen peygamberin yaşantısıyla alakalıdır, peygamber için kadın çok önemli çünkü Hz. Peygamber buyuruyor ki; 'Biz erkekler Allah'ın direkt tecellisiyiz.' Yani Allah kendine bizim aynamızdan bakmış. Dolayısıyla erkek, Allah'ın yarattığı, kendini isminde seyrettiği varlık. Ama erkek, kendindeki Allah'a ait o güzelliği görme imkânına sahip değil. O nefsaniyetle sırlanmış olduğu için, bu güzellikten bihaber. Ve diyor ki; 'Erkeğin kendindeki güzelliği görmek için bakabileceği yegane ayna kadın.' Dolayısıyla kadın olmazsa, erkek hiçbir şekilde yaratılışının hakikatine erme şansına sahip değil. O bakımdan kadın ve erkeğin birbirine böyle bir ihtiyacı var. Kadın ise bütünü görme özelliğiyle yaratılıyor. Direkt Allah'la temas edebilme özelliğine sahip. Kadın bütüne, erkek parçaya bakıyor. Dolayısıyla kadın biraz daha şanslı görünüyor. Kadın hem erkeğe ayna olmanın şerefini yaşıyor hem de Allah'ı seyredebilmenin, tabiatta da erkekte de her yerde onu görebilmenin zevkini taşıyor. Ama hakiki anlamda bakarsanız, kadın-erkek diye bir ayrım yok. Çünkü tasavvuf, erkeğin aklı, kadının nefsi temsil ettiğini söylüyor. Yani akla hâkim olan kişi erkek, nefse hâkim olan kişi dişi. Her insanın içinde hem erkeklik, hem de dişilik vardır. Hem akıl hem de nefs vardır. Nefsini aklının da yardımıyla yenebilen kişi, artık erkeklik ve kadınlıktan sıyrılıp er kişi olur. Hepimiz hem kadın hem de erkeğiz.
BEN SİZE DİŞİYİ DEĞİL KADINI ANLATIYORUM
- Akıl, nefse göre daha iyi bir nokta değil mi?
- Değil. Nefsin sadece ilk makamı egodur. Nefis insanın kendisidir. Ve tekâmül etme fırsatı sadece nefse aittir. Nefis yükseldiği zaman kadınlığın en üst mertebesi olan meryem olur. Ne zaman yükselir? Sustuğu zaman.
- Tasavvufa ulaşmada kadının yolu daha kolay diyebiliriz o zaman...
- Biraz daha kolay. Kadın aynı zamanda Allah'ın rahman ve rahim sıfatlarıyla donanmış, o merhamet hâkim. Ama dikkatinizi çekerim, ben kadından bahsediyorum, dişiden bahsetmiyorum. Sadece kendini düşünen, 'Çok güzel olayım, herkesi mahvedeyim,' diyenden söz etmiyorum. Kadın olmayı becermiş insandan söz ediyorum. Onda merhamet, vericilik hakim, arkada kalmış gibi görünerek öne geçmek hâkim. Bu kadının çok önemli bir özelliği. Hem 'Sen bilirsin,' der, ama o kadar altta kalır ki; karşısındakini elinde olmadan 'Senin dediğin daha doğru,' diyecek hale getirebilir. Kadının bu yeteneği var ama kullanmıyor. Ben şuna inanıyorum; kadın biraz arkada olsun. Aslında manada önde olmayı becerebilsin. Hakkikatte önde olmak için biraz arkada kalabilir. Bu konuda bazı kişilerle ayrılıyoruz.
KADIN EVDE YEMEK YAPMAYABİLİR
- Kuran'daki kadına dair miras, dört eş alma gibi konularda ne düşünüyorsunuz?
- Kuran'da 'Dört kadın alınır,' demiyor. 'Bir erkek dörde kadar kadın alabilir,' diyor hemen arkasından birkaç ayet sonrasında; 'Ama alamaz, erkeğin dördüne eşit şekilde muamele etme yeteneği yok,' diyor. Biz bu ayetleri biraz atıyoruz. Biraz ataerkil olduğumuz için mi nedir, bazı ayetleri görmezden geliyoruz. Çok ahlaksız bir cemiyet düşünün, o cemiyet sadece peygamber zamanına ait değil, bugün de devam ediyor. Beylerde hanımlarla nikâhsız beraber olmaya bir meyil var. Erkeğin yapısında var. Erkek çokeşliliğe meyilli. Erkek bir sınırlama getiriyor. Önce izin verir gibi gözüküyor... Mesela Kuran'da içki yavaş yavaş kaldırılmıştır. İlk ayete bakarsanız, 'Namazdayken yanaşmayın,' der. Bana çok mesajlar geliyor; 'Hocam siz içkiyi sevmiyorsunuz, ayette namazdayken yanaşmayın deniyor,' diye... Halbuki biraz ötesinde 'Tüm uyuşturan şeyler haram,' diyor. Allah'ı düşünmekten alıkoyan, uyuşturan şeyler haram. Şekle takılmaya da gerek yok, bir kadına ya da adama aşırı bağlı olmuş, hiçbir şey düşünmüyor sadece onu düşünüyor, bu da haram. Ayetin birinci kısmına bakıp, geri kalanını okumayınca 'Dört kadın alabilirim' noktasına geliyorlar. Miras konusu çok güzel; Allah erkeğe iki pay vermiş. Çünkü o iki payla mutlaka sorumlu olduğu kadına ömür boyu bakma mecburiyeti getiriyor. Mesela sizin erkek kardeşiniz, iki aldı, siz bir aldınız. O size bakmakla yükümlü, siz kimseye bakmakla yükümlü değilsiniz. Hatta Kuran-ı Kerim, karısına maddi yönden bakmayan erkeğe, 'Ey alçak,' diyor. Kadın isterse evde yemek yapmayabilir, evde hiçbir iş yapmayabilir. Kadın sadece çocuğunu emzirmek ve kocasına karşı ahlaklı olmakla sorumlu. Kadının başka hiçbir sorumluluğu yok. Kadın bunları bilmediği için eziliyor. Erkek, karısına saygı gösterip hürmet ettiği sürece erkektir. 'Oku,' diye başlayan bir kitabın çocuklarıyken, kız çocuğumuzu okutmazsak ne olur?
Kuran kendini her an yeniler
- Kuran günümüz şartlarına göre yorumlanıp, reformize edilmeli mi?
- Kuran'ın kendisi reformdur. Kendini her an yeniler. Her ayetin içinde bugünün şartları için çok güzel cevaplar vardır.
- Muhafazakârlığın bir sınırı var mıdır?
- Bizim yaşadığımız zıtlıklar ve aşırılıklar, öbür uçları çoğaltır. Bir insan aşırı mutaassıpsa, ateist artar o ülkede. Burada yapılacak tek şey; ateistin mutaassıba hürmet etmesi, mutaassıbın ateiste hürmet etmesi. Mevlana diyor ki; 'Ateist olmasa, Allah'ın varlığı ispat edilemez.' Her teori zıddıyla ispat edilir. İslam denge demektir, ama biz İslam'ı dengesizlik haline getirdik. Benim başım açık, ama hiç eleştirilmedim. Eğer şekil dışı kalabilirsek, ruhumuzla, hakikatimizle, yaşantımızla, aşkımızla, tüm insanları birleştirebiliriz.
- Ramazan ayı gelince kadınların ritüelleri ortaya çıkıyor, toplu iftar yapma, türbeleri ziyaret etme gibi... Bunun tasavvufta bir geçmişi var mı?
- Kadınlar, erkeklerden çok daha fazla birbirleriyle geçinebilen tipler. Siyasette de böyle, değişik partilerden kadınlar, bir çay gününde geçinebiliyor. Oradaki kişiye değil de, o kişinin sayesinde Allah'a yanaşmayı ön plana alıyorlarsa bu olumlu. Türbenin içindeki kişinin mübarekliğini düşünerek dua etmek son derece doğru bir şey.
Üç Mustang'i var, mühendis, yakışıklı
- İslam karı-koca arasındaki ilişkiye nasıl bakıyor?
- Çok yanlış fikirler var, hanım ahlaklı olmak adına eşinden uzak duruyor. Böyle bir şey asla yok kitabımızda. Bizde her türlü, nikahlı ilişki ve o ilişkideki her şey Allah indinde makbuldür. Orada hanım zevk de alacak, mutlu da olacak.
- Cinsellik talep edebilir mi?
- Tabii ki, talep de edecek. Bizim peygamberimiz tüm yaratılış şartlarını kutsal kılan bir peygamber. Onun için çok farklı diğer peygamberlerden. Bizim Hz. İsa'ya sonsuz bir hürmetimiz ve bağlılığımız var, ama İsevi olsaydık, o zaman hiçbir ilişki kurmamamız lazımdı. Ama peygamberimiz, evliliği de kutsal yapmış, beraberliği de... Çünkü ondan doğacak çocuğun Allah'ın manasını tekrar tekrar zuhur ettirdiğini söylüyor. Öyleyse aşk evliliği, eşinize duyduğunuz sevgi, Allah'a duyduğunuz sevginin bir nüvesidir. Onun için eşini sevmek günah değil, eşine tapmak günah. Evladı sevmek günah değil, evlada tapmak günah.
- Peki flört etmek?
- Ahlaki kurallara bağlı kalmak suretiyle, flört etmek gerekir. Hz. Mevlana'nın çok iyi bir sözü var; 'Evleniyorsun, soruyorlar 'Kocanı tanıyor musun?' 'Tanıyorum,' diyorlar. 'Nasıl tanıyorsun?' 'Beş eşeği var, üç devesi var.' Şimdi de, ' Üç Mustang'i var, mühendis, çok yakışıklı.' Bu yeterli oluyor. Bizim ahlaki anlayışımız bu değil. Yarın, öbür gün beraber Allah'a gidebilecek mi bu insan? Ben ona manevi bir şey anlattığımda ondan zevk alacak mı, dışlayacak mı? Bunların anlaşılması için, tabii ki konuşulması gerekir, buna ister flört deyin, ister dostluk, arkadaşlık...
- İslami feminizme bakışınız nasıl?
- Ben izm'lerin hepsine karşıyım. İzm takısı bence taraf yaratıyor. Kadının kendini ispata ihtiyacı yok. Kadın Kuran'la da korunmuş. Bir ortamda bana, 'Neden kadınlara anlatılmadı da bazı gerçekler, şimdi sizi topluyorlar en son olarak?' dediler. Ben de; 'Son noktayı kadın koyar,' dedim. Beyler biz kadınlara sonu bıraksınlar yeter. Hakikaten doğru kararlar verebiliyoruz ama dişilikle değil, kadınlıkla verebiliyoruz. Daha verici, daha ahlaklı olabiliyoruz. Biz yanlış Müslüman olduğumuz için bugün Müslümanlık dünya yüzünde alaşağı. Biz hatalı davranıyoruz. Eş olarak da eleştireceğiz; ben niye eşimin çorabını yıkamayayım? Ama o da sırasında benimkini yıkamalı. Sırasında hasta olduğum zaman yemeğimi yapmalı. Bu karşıklı sevgi, saygı meselesi. Bunlar yapıldığında feminizme ihtiyaç kalmıyor.
- Kadın nasıl özgürleşecek?
- Kadın zaten özgür. Bir erkek, kadını kısıtlayamaz. Erkekler kadını kısıtlamaya kalkmasın, onlara ahlak verin, ahlaklı oldukları zaman kendilerini kısıtlarlar. Kanunla falan kısıtlanamayız biz kadınlar, ancak Allah aşkıyla kısıtlanırız. Şekli Müslüman değil, imanlı Müslüman kadın lazım.
Beyler harama göz uzatmazlarsa, türban sorunu olmaz
- Müslüman bir kadın nasıl görünmeli?
- Edepli bir giyim tarzı, edepli bir bakış. Müslüman kadın söylediklerini yaşayan kişidir. Yani 'Yalan söylemem,' diyorsa, yalan söylemeyen bir kadın olmalı. Müslüman kadın, peygamber ahlakını giyinerek ailesine örnek olmalı.
- Kuran'daki kadına dayak konusuna bakışınız nasıl?
- Allah erkeğe, 'Kadın aldattığı zaman onu affet,' diyor. 'Bir daha yaparsa, biraz kendinden uzaklaştır,' diyor, 'Bir daha yaparsa hafif darbe vurabilirsin,' diyor. Yani 'Onu atma,' demek istiyor, burada da kadını korumuş. Peygamber Efendimiz'den bir hikâye anlatayım: Eşi tartaklamış Hz. Peygamberi, kayınvalidesi 'Ne yapıyorsun, karşında peygamber var,' deyince, Hz. Peygamber, 'Anneciğim üzülme, bana kötü de muamele ederler, ben dayanırım,' demiş. Vurmanın insanca bir davranış olmadığını düşünüyorum. Dayak, vurma bunları hayatımızdan toptan kaldıracağız.
- Ülkemizde yaşanan türban sorununun alt metninde, erkekler arasında süren gerilime kadınların mahkûm edilmesi yok mu?
- Nur Suresi'nin 31. ayetinden bahsedilir hep tesettürle ilgili ama 30. ayet de var, der ki; 'Erkekler harama bakmayın.' O ayeti unuttuk, hep 31. ayete bakıyoruz. Yoruma çok açık bir durum. Eğer beyler harama göz uzatmazlarsa, türban sorunu olmaz. Ahlak, ruhla alakalı bir şey. Allah'a karşı sorumlu olduğunuz, edepli olmanız gerektiğini, güzelliklerimizi örtmemiz gerektiğini bilmemiz lazım. Bu güzelliklerin içinde şunlar var: Çocuğu okumayan birinin önünde, 'Benim çocuğum çok iyi okuyor,' demek büyük günah. Tüm güzelliklerimizi olmayanlara karşı örtmemiz gerekir.