SON şarkıları itibariyle Kamuran Akkor, Tüdanya, Esengül gibi isimlerin yer aldığı 'arabeskin kraliçeleri' listesinde kendisine 'sağlam' bir yer edinmiş Yıldız Tilbe'nin hayatı da, listenin baş ismi Bergen kadar olmasa da 'acıklı' sayılabilir. Ne kraliçenin Sezen Aksu olduğu pop dünyasında, ne kralın İbrahim Tatlıses olduğu arabesk dünyasında tam anlamıyla 'tutunan'lardan olmamış, olamamıştır Tilbe. İki isim de oysa, özde mi bilemeyiz ama, sözde ellerinden tutmuştur. Sezen Aksu İzmir'de çalıştığı Pırlanta Pavyon'dan, İbrahim Tatlıses de uyuşturucu problemi yaşadığı, tekrar pavyonlarda söylemeye başladığı zor zamanlardan çekip çıkarmıştır yeteneği. Sezen Aksu ile ilişkisi, Yıldız Tilbe-Uzay Heparı yakınlaşması neticesinde bozulmuştur sözde. İbrahim Tatlıses'le olan davasını da, geçen sene yakından takip ettik hatırlarsanız. Tatlıses programına çağırdığı Tilbe'nin bu jest karşısında istediklerini paylaşmıştı ahaliyle. "Seni p... elinden kurtardım," gibi sözler de sarf etmişti. Yıldız Tilbe bir nevi tutunamayan olarak gözükse de, bu durumu
Ezel'in Ramiz Dayısı'na taş çıkaracak bir şekilde açıklıyor kendisi: "Kaybeden de benim, kazanan da benim. Bir kayıp varsa benden giden, bunu kazanan da yine benim. Kayıplarım benim kazançlarım. Kaybettiklerim de bende hâlâ. Ne kaybettiysem, kendi içimde kaybettim. O yüzden kaybım yok."
ASLINI İNKÂR EDEN HARAMZADEDİR
Kendi sözleriyle "Anam Tuncelili, hem Zaza hem Kürt, babam Ağrılı Kürt," ebeveynlerinin altı çocuğundan en küçüğü Tilbe 1966 doğumlu. Bu Kürtlük meselesini seneler evvel "Kürt müsünüz?" diye acayip bir bilgi edinecekmişcesine soran muhabire; "Zoruna mı gitti?" şeklinde açıklamayı tercih etmiş, bir derece daha yükselmişti sevenlerinin gözünde. Star TV'de yaptığı
Yıldızların Altında programında da, Balık Ayhan'dan Rojin'e, 'Anadolu'nun renkleri' şeklinde ağırladığı konuklarıyla sohbet ederken, eski Ulaştırma Bakanı İbrahim Özdemir'in "Yıldız Hanım neden Türk olduğunu söylemiyor? Neden Kürt kökenli olsa da Türklüğünden bahsetmiyor?" sorusuna gereken cevabı vermişti; "Ben bu topraklarda doğdum, büyüdüm. Kürt neyse, benim için Türk de odur, Laz da odur, Çerkez de odur. Hiçbir farkı yoktur... Ben Kürt olduğum için utanmıyorum, övünmüyorum da. Sadece güzel insan olmaya gayret ediyorum. Aslını inkâr eden haramzadedir. Hepimiz kardeşiz. Beni kardeş olarak kabul etmeyen alnımın ortasından vurabilir." Yıldız Tilbe'nin canlı yayın haşlamalarından en meşhuru da kuşkusuz Esra Erol'un
İzdivaç programında sarf ettiği "Dünyada iki terörist var Amerika ve İsrail. Diğer tüm teröristler bunların kardeşidir," sözleri. Tilbe, İzmir Gültepe'de, Tekel işçisi babası ile bakkal annesinin eve getirdikleri kadarıyla yaşamaya çalışan, şarkılar söylemeyi seven, annesinin 'kara karga'sı, babasının zaptedilmesi gereken son göz ağrısı ilk gençliğinde. Kız Meslek Lisesi'ni ortaokul birden terk ettikten sonra dikiş atölyesi işçiliği, pazarlamacılık, çocuk bakıcılığı gibi işler yaparak destek oluyor eve. 18 yaşına gelmeden de, kaçıp evleniyor pek de tanımadığı biriyle. Mini etekler giydirmeyen, "Şarkı söyleyip de o... mu olacaksın!" diyen baba evinden, 'koca evi' yöntemiyle kurtuluyor. Kocası askere gidince, Sezen hayranlığı neticesi Sezen adını verdiği, 2008'te evlendirdiği kızı doğuyor. Geçim derdine, dericide çalışan kocasından aldığı izinle Pırlanta Pavyon'da Gülen Yıldız adıyla sahneye çıkmaya başlıyor bir süre sonra. Kibariye'lerin, Bergen'lerin patronu Cengiz Özşeker, Yıldız Tilbe'yi ilk keşfeden isim. İkincisi malum, Sezen Aksu. Aksu'nun desteğiyle İstanbul'a yerleşen Tilbe, bir süre vokalistliğini yapıyor divanın. O dönem
Zülüf Dükülmüş Yüze türküsünü yanık yanık söyleyen, türküdeki gibi zülüfleri yüzüne dökülmüş bir genç kadın olarak çıkıyor karşımıza. Sonra 1994 hiti, meşhur
Delikanlım geliyor. Yıldırım Türker, Aksu'nun ancak 40'ından sonra cesaret edebileceği bir çıplaklıkla şarkı söylediğini yazıyor Tilbe'nin.
DAMARIN BAŞKENTİNDE
Çoğunluk Yıldız Tilbe'den hâlâ
Delikanlım gibi, Tarkan'a verdiği
Kış Güneşi gibi şarkılar beklese de, o artık başka bir yerde. Fanları da bu geldiği yeri sonuna kadar destekliyor.
Kafam Hafif Dumanlı parçası ile rakı masasında mutlular. Öyle sanıyoruz ki
"Beni bırakma, ben gerçek aşkım/Harca hiç korkma, hastayım sana/Dermansızım" diyen hayli damar
Hastayım Sana parçasına da bayılacaklar. "Deva.net, harbiden.net, damarinbaskenti.com, mesken.gen.tr..." gibi fan sitesi isimleri bile Yıldız Tilbe'nin yeni yerini anlamak için yeterli sanırız. Ve Tilbe, canı sıkıldıkça bazen kimliğini açık ederek, bazen rumuzla, dertleşiyor fanlarıyla. Facebook, Twitter gibi ortamlarla pek yok arası. Twitter'a dair görüşleri şöyle; "Her anını yazıyormuş insanlar rapor gibi, zorları ne anlamış değilim. İnsanı sevgilisi bile üç kez arıyor, dördüncüsünde diyorsun 'Ne oluyoruz!' Muhabirin "Hülya Avşar, Gülben Ergen hep Twitter'da..." hatırlatmasına da meşhur hazır cevaplılığıyla sadece;
"Enteresan insanlar..." demeyi tercih ediyor.
GÖNÜLLERİN BİRİNCİSİ
Kimi meslektaşları gibi sığır çiftliği kurmak, düzinelerce taksi sahibi olmak gibi yatırımları yok bildiğimiz kadarıyla. Sahnede nasıl duracağını, ne yana salınacağını bile bilmeyen kişi, hayat sahnesinde sendelemeden gider mi?
Delikanlım zamanlarını Yıldız Tilbe'nin ilk dönemi sayarsak, ikinci dönemi
Salla Gitsin Dertlerini albümüyle 1998'de başlayıp iki sene süren, İbrahim Tatlıses'in plak şirketi İdobay'la çalıştığı zamanlar. Türkülerin,
Gel Ha Böyle,
Sevdasına Düşmüşem gibi parçaların repartuara girdiği dönem. Ardından, 2002'de milenyuma yaraşır, daha Avrupai albümleri geliyor. Tuhaf danslarının ilk göstergesi
Haberin Olsun, Aşk Laftan Anlamaz ki, Sunam'dan
Tepsi Tepsi Fındıklar'a türküler geçidi şahane albüm
Yıldızdan Türküler, bu dönemin ürünleri.
Çabuk Olalım Aşkım, Çat Kapı gibi hitler derken, fantezi müzik, pavyon müziği ve arabesk karışımı yeni Yıldız Tilbe. Son albüm
Hastayım Sana için, "Bu albümle Türkiye'nin birincisi olacağım," açıklamasını yapan Tilbe'ye fan sitelerinden "Olmasan ne olur, sen gönlümüzün birincisisin," diye sesleniyor sevenleri. Bu bile, reytingler, tirajlar âleminde büyük bir lüks olsa gerek.
Kara kuru bir şeyim
90'lar gençliği Yıldız Tilbe'nin Gülüm albümünde Kara Kuru Bir Şeyim şarkısıyla onayladığı kara kuruluğundan mıdır, asiye çalan ruhundan mıdır bilinmez, arıza İngiliz müzisyen P.J. Harvey'e benzetirdi onu. Şimdikiler Amy Winehouse'a benzetiyorlar. Amy Winehouse'a en çok, 1996'da uyuşturucu kullandığı için gözaltına alındığında kameralara bağıra bağıra Delikanlım şarkısını söylediği zaman yaklaşmıştı sanırız. Nejat İşler'in Yüxexes dergisiyle yaptığı söyleşide "Benim için Türkiye'nin en güzel rock yıldızı Yıldız Tilbe," demesinde de bir keramet olsa gerek. Tilbe sürprizli bir insan nihayetinde. Gökhan Dabak'ın meşhur Reçel albümündeki Deve parçasında geri vokal olarak çıkabiliyor karşımıza misal. Mercan Dede'nin Mevlana için yaptığı 800 albümündeki Ceza-Yıldız Tilbe düetini de unutmayalım. Mercan Dede'ye göre bu albüme yakışıyor Yıldız Tilbe çünkü gönül kumaşı iyi. Tilbe'ye dair bir güzel enstanteneyi de Murat Menteş'in Star gazetesi için yaptığı 20 yıldır kitapçılık yapan Murat Uncu'dan öğreniyoruz; "Dükkânı yeni açmıştık. Paraya sıkışmıştık. Yıldız Tilbe geldi. Gece yarısıydı. 180-200 kadar kitap aldı. Yanında elemanları vardı, zor taşıdılar. Üstelik o zaman çeşidimiz azdı; çok olsa sanırım daha çok kitap alırdı (gülüyor)."
İdeali Leyla ile Mecnun aşkı
Yıldız Tilbe'nin ilk aşkı, Heidi'deki sakat kız Klara'nın sevgilisi. Bir söyleşisinde bu aşkını belirttikten sonra acı gerçeği de paylaşıyor: "İlk aşkım çizgi kahramansa demek ki bana göre adam sahiden yok." Kendisine göre bir yar bulamadığını, adamların vefasızlığını vs. her fırsatta anlatıyor. Aşkı, eski Türk filmlerindeki gibi yaşadığını söylüyor. "Ben ölüme doğru gidiyorum âşık olduğum zaman. İyi olmuyorum yani. Belki biraz gerilerde kalmışım aşk konusunda," diye özetliyor durumu. Tilbe için ideal aşk, Leyla ile Mecnun'un aşkı. Günümüzdeyse; "Cinselliğin adı aşk, öfkenin adı aşk, nefretin adı aşk, her şeyin adını aşk koyuyorlar..." Son albümü sebebiyle konuk olduğu Saba Tümer'in programında da artık sevmeyi bilmeyen insanı sevmeye hiç hali olmadığından bahsediyordu Tilbe. "Ben artık onlarla uğraşamam, isteyen gelir benimle uğraşır," mesajı veriyordu. Hal böyleyken "Kim kırdı bu kadını bu kadar?" diye düşünmeden edemiyor insan. Can Dündar'ın kendisiyle yaptığı bir söyleşide 'yarasına' dair bir parça aydınlanıyoruz sanki; "Deliler gibi sevdim eskiden... İntiharı bile denedim dört yıl önce... Ölmek istedim onsuz kalmaktansa... Kendimden vazgeçecek kadar sevdim yani... İçtim 40 tane hap, gittim sahile, yattım karanlıkta; 'Kimse görmez beni burada" diye. Etrafta dolaşan iki tane pazarcı çocuk bulmuş beni, hastaneye kaldırmışlar. Midem yıkanmış. Kurtuldum." Yıldız Tilbe için hep bir ağızdan şarkılarının söylenmesi Allah'a edilen dualar gibi. Manen nereden beslendiğine gelince; "Hayat besler beni... Yaşamak... Aldığım nefes... O kadar..." diyor. Bu inançla olsa gerek, kanser de olsa, esrar kullandığı için gözaltına alınsa da kurtulmayı biliyor. Her şeye rağmen, nefes alıyor.