Lizbon - Maliye Bakanlığı'nın neşeli sarı renkli binasında haberler o kadar da neşeli değil. Arkadaki denize nazır balık lokantasının haftada yedi gün açık olması da zaten bunu gösteriyor. "Kasa" adındaki lokantanın sahibi Joaquim Marçalo yakın zamana kadar haftada bir gün dükkânı açmayabiliyor, sekiz yerine on iki personel çalıştırabiliyor ve günde bin değil, en az iki bin dolar hâsılat yapabiliyordu. Fakat o günlerde elektriğe ve doğalgaza da yüzde 23 yerine yalnızca yüzde 6 vergi ödüyordu. O günlerde kamu hizmetlerinde henüz kesintiler yapılmamış, kemer sıkma sözcüğü ülkedeki herkesin diline düşmemişti. Ona rağmen Marçelo omuz silkerek, "Daha kötüsü de olabilirdi" diyor. Bu soğukkanlı değerlendirme ülkenin euro krizine nasıl baktığını da özetliyor. Bilindiği gibi, küçük bir ülke olan Portekiz geçen yıl 96 milyar dolarlık bir yardım paketi için başvurmak ve buna bağlı olarak istenen acı bir kemer sıkma programına başlamak zorunda kalmıştı. En iyimser tahminler, 2011'de yüzde 1.5 daralan ekonominin bu yıl da yüzde 3 küçüleceğini gösteriyor. Resmi işsizlik yüzde 14.9'la on yılı aşkın bir sürenin en yüksek seviyesinde seyrediyor ve gençlerin yüzde 30'dan fazlası çalışmıyor. Fakat bazı uzmanlar, özellikle gençler arasındaki işsizliğin gerçekte daha fazla olabileceğini, söz konusu oranın belki yüzde 40-45'i bulduğunu ifade ediyor. Hastaneler kapanıyor. Sosyal yardımlar, kamu çalışanlarının ücretleri ve emekli maaşları düşürülüyor. Yeni vergiler konuyor ve eskileri yükseltiliyor. Hükümet ulusal elektrik şirketindeki payını Çinli bir kamu şirketine sattı. Yunanistan'daki kemer sıkma önlemleri Atina sokaklarında öfke patlamalarına yol açmış ve siyasette aşırı akımları güçlendirmişti. Fransa'da da muhafazakâr Nicolas Sarkozy krizin etkisiyle cumhurbaşkanlığı koltuğundan oldu. Oysa hükümetin bütçeyi kıstığı, vergileri artırdığı ve uluslararası alacaklıların ("troika" olarak anılan Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu) talebi üzerine çalışma yasalarını gevşettiği Portekiz'de pek gösteri olmadı. Marçalo, "Biz Portekizliler mülayim insanlarızdır. Sokaklara fazla dökülmeyiz" diyor. Geçenlerde troikanın bir başarı örneği olarak gösterdiği Portekiz'in bütçe açığı 2009'da gayrisafi yurt içi hâsılanın yüzde 10.2'sinden geçen yıl yüzde 4.2'ye geriledi. İhracatın 2011'de rekor bir düzeye çıkmasıyla ülkenin ticaret dengesi de olumlu yönde gelişti. Bazı muhalefet liderleriyle sendikalar bütçe kesinti lerinde temponun yavaşlatılmasını isteseler de önlemlere toptan karşı çıkanların sayısı az. Aynı şekilde, ülkenin rekabet gücünün acilen artırılması çabalarına da pek itiraz eden yok. Fakat 1981'den beri faaliyet gösteren TemaHome'da yıllık satışlar dibe vurmuş durumda. Beş yıl önce 18.5 milyon doları bulan satışın yüzde 70'i diğer Avrupa ülkelerine yapılan ihracattan oluşuyordu. Geçen yılsa satış ancak 10 milyon doları buldu. Lizbon'un 120 kilometre kadar kuzeyindeki Tomar kentinde bulunan TemaHome'un fabrikası 2007'de 160 kişiyi istihdam ederken bugün bu sayı yalnızca 105.Ü lkedeki bütçe açığıysa küçülüyor. Gelgelelim, ekonominin daralmasından dolayı kamu borcunun gayrisafi yurt içi hâsılaya oranı artmaya devam ediyor. Ülke çift haneli oranlarda borçlandığı için ikinci bir kurtarma paketinden bile söz ediliyor. Ekonomistler kısa vadede büyüme ihtimalini düşük görüyor. Üstelik Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün istatistiklerine göre, 2009 itibariyle Portekizli yetişkinlerin ancak yüzde 30'u lise ve dengi okullardan mezundu. Kamu personeli ve şirket çalışanları bu gidişat karşısında, iki genel grev dâhil, iş bırakma eylemleri yaptılar. Bundan başka Lizbon'da gösteriler de düzenlendi ama şiddet olmadı. İmalat sendikaları federasyonu Fiequimetal'in Genel Sekreteri Rogério Silva, "Milli hesaplara bir çekidüzen vermemiz gerektiği açık. Bizim önlemlere karşı çıkmamız, onların ekonomiyi büyütmeye yaramamasından" diyor. Ülkedeki genel "atalet havasından" da şikâyetçi olan Silva, bunu "tam bir Portekizli tavrı" olarak niteliyor.
SCOTT SAYARE