"Avatar" filmini izlemeyi düşünen okurlar, bu yazıda senaryodaki temel olayların açıklandığı konusunda uyarılır. Her çağ kendi masallarını üretir. Bizim çağımızın masalının Beyaz Kurtarıcı olduğu görülüyor. Sıkça tekrarlanan bu hikaye, heyecan ve kazanç peşinde vahşi doğaya dalan genç ve mert maceracıyı anlatır. Ama adam yerlileri görünce onların asil, saf ve akıllı olduğunu anlar. Böylece onların kurtarıcısı haline gelir ve onlara kendi çürümüş uygarlığına karşı verilen haklı bir mücadelede öncülük eder. Film meraklıları, bu motifin ilk işlendiği filmlerden "Vahşi Kahraman"ı ("A Man Called Horse") ve "Tanrı'nın Çayırlarında Oynarken" adlı filmi anımsayacaktır. "Kurtlarla Dans" veya "Son Samuray" daha iyi bilinir. "Pocahontas" ve "FernGully" gibi filmlerde masalın saf hali çocuklara sunuldu. Bu çok elverişli bir formüldür. Bir yönetmen Beyaz Kurtarıcı masalını setçince senaryoyu açıklamakla zaman kaybetmez, çünkü herkes kabaca neler olacağını bilir. Formül ayrıca biraz sosyal duyarlılık katarak filmi çekici kılar. İzleyici bundan hoşlanır, çünkü film çevre duyarlılığına sahiptir. Filmin çok kültürlülüğe duyarlı yapısı, Akademi Ödülleri'nde oy verenlerin de hoşuna gider. Formülde illaki yer alan peştamal kuşanmış adamları, askeri-endüstriyel komplekse yapılan bir gönderme olarak kabul eden eleştirmenler de filmi sever. Yıllar içinde Beyaz Kurtarıcı formülünü kullanan yönetmenlerden hiçbirisi, bunu James Cameron'ın "Avatar"da yaptığı kadar büyük coşkuyla yapmamıştır. "Avatar" eşsiz bir ırksal fantezi. Kendi uygarlığında başıboş sürüklenen eski bir denizci asker olan başkahraman, sonunda dev bir şirket hesabına çalışmaya başlar ve bakir bir gezegenin doğasını yağmalayıp barışçı halkını yerinden etmek için uzayda yolculuk yapar. Amerikan Kızılderilileri, Afrikalılar, Vietnamlılar, Iraklılar ve diğer kültürel parçaların bir araya getirilmesiyle oluşturulan barışsever yerliler, tıpkı daha önce yüzlerce filmde gördüğünüz türden barışçı yerlilere benziyor. Uzun boylu, kaslı ve hayranlık uyandıracak kadar narinler ve neredeyse çıplak geziyorlar. Ayrıca harika sporcular, oldukça iyi şarkı söylüyor ve dans ediyorlar. Beyaz adam barışçı yerlilerin, kendisiyle birlikte gelen açgözlü şirket çalışanlarından ve kana susamış Amerikalı askerlerden çok daha iyi olduğunu fark eder. Yerlilerle yaşamaya başlar ve kısa sürede kabilenin en müthiş üyesi olur. Kabiledeki en güzel kızla yatar, ormanda sıçrayarak yol almayı ve ata binmeyi öğrenir. Öyle ki, yerlilerden daha büyük cesarete ve bedensel yeteneklere sahip olduğu bile anlaşılır. Kuşaklar boyunca hiç kimsenin hükmedemediği büyük kırmızı kuşla uçar. Bu süreçte bilinçlenir. Doğayla bütünleşmiş barışsever yerlilerin bedenlerinden sarkan fiber optik kabloları bile vardır ve bunu atlara veya ağaçlara yerleştirirler. Bu, kablosuz teknoloji kullanmadan "Atlara Fısıldamak" gibi bir şeydir. Okuryazarlık, cep telefonları ve gişe rekortmeni filmlerin bozmadığı yerlilerin derin ve dingin bir ruhu vardır. Yerliler, beyaz adamın kendisinin de derin ve dingin bir ruhu olduğunu keşfetmesine yardım eder. Yerlilerin seksi vücutları ve mükemmel çevre duyarlılıkları vardır ama onlar doğal canlılardır, tarih yapan canlılar değil. Askeri-endüstriyel kompleks madenleri çıkarmak amacıyla evlerini yıkmaya geldiğinde, direnişi başlatacak ve yönetecek bir Beyaz Kurtarıcıya ihtiyaçları olur. Kahramanımız, Toprak Ana tarafından çağrılan bir dinozor sürüsünün de yardımıyla devreye girer. O ve özgürlük savaşçısı arkadaşları dalgalar halinde gelen deniz piyadelerini veya eski askerleri öldürünce, kahramanımız asıl ödülüne kavuşur: Yerliler tarafından kabul edilmiştir ve ömrünün geri kalanını onların harika kültüründe geçirebilecektir. "Avatar"ın dünyada bu kadar büyük başarı kazanmasın nedeni, Cameron'un Beyaz Kurtarıcı masalına el atması değil. John Podhoretz'in Weekly Standard'da yazdığı gibi, "Cameron bu beylik fikirleri sadece, özel efektlerle yarattığı şova bir tutarlılık kazandırmak için kullandı." Olay örgüsü, küresel sinema seyircisine Amerikan askerlerinin öldürülmesini izleme şansı veriyor ve McDonald's gibi şirketlerin filmle bağlantılı ürünler çıkarmasına zemin hazırlıyor. Buna rağmen Beyaz Kurtarıcı masalının, özellikle Cameron'ın kullandığı şekliyle sanki biraz saldırganca olduğunu belirtmek tamamen rahatsız edici olabilir mi? Bu tez, beyaz adamın rasyonel ve teknokrat, sömürgelerdeki kurbanların ise atletik ve ruhani açıdan güçlü kişiler olduğu klişesine dayanır. Beyaz olmayanların, mücadelelerine önderlik edecek Beyaz Kurtarıcıya ihtiyaç duyduğu ve okuryazar olmamanın lütuf anlamına geldiği varsayımını da içerir. Ayrıca iki ucu keskin bir kültürel emperyalizme yol açar. Yerlilerin tarihi ya zalim ya da iyiliksever emperyalistlerce yazılır, ama her iki durumda da kendimize hayran olma maceramızda yardımcı rolde oynarlar. Açıkça gerçekten kaçan bu iyiliksever romantizm, art niyetli türevi kadar küçümseyici olabilir; hatta yürüyen dağlarla ve yerden fırlayan eğreltiotlarıyla süslendiğinde bile.