Dışişleri Bakanlığı, AP'nin Taksim Gezi Parkı olaylarıyla ilgili Türkiye kararına ilişkin, "Avrupa Parlamentosu'nun ülkemizdeki duruma ilişkin olarak bugün kabul ettiği karar, demokrasinin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması ortak hedefimize zarar veren, gerçeklerden kopuk bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle, bizim açımızdan yok hükmündedir" açıklamasını yaptı.
Bakanlığın konuyla ilgili değerlendirmesinde, "Türkiye'nin, uluslararası alanda demokrasi, hukuk ve insan hakları normlarının geliştirilmesine katkıda bulunan, belgelere taraf olma ve bunları uygulama konusunda kendisini ileri demokrasi olarak tanımlayan bir çok ülkenin önünde yer alan, özellikle bölgesinde demokrasi temelinde istikrar sağlanması hedefi bakımından örnek bir ülke olduğu inkar edilemez bir gerçektir.
Avrupa Konseyi'nin kurucuları arasında yer alan Türkiye'nin, özellikle son on yılda demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanında kaydettiği kapsamlı ilerlemeler toplumsal yaşamın her alanında görülmektedir. Hükümetimizin bu konuda uygulamaları daha da ileri götürme yönünde güçlü iradesi sürmektedir. İfade, toplantı ve gösteri özgürlüğü, uluslararası insan hakları belgelerinde ve bu bağlamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde de ifadesini bulan demokratik haklar arasındadır. Hükümetimiz, bu hakların korunması ve geliştirilmesi konusunda tereddüde yer bırakmayacak kararlılıkla davranmaktadır. Bu yaklaşım, son olarak ülkemizde bazı demokratik talepleri dile getirmek amacıyla toplanan vatandaşlarımız için de geçerlidir." denildi.
Öte yandan, uluslararası insan hakları hukukunun önemli bir boyutunun da, şiddete izin verilmemesi ve önlenmesi, böylece, demokratik ortamın, kamu düzeninin ve vatandaşların hak ve güvenliklerinin korunması olduğunu hatırlatan Bakanlık, açıklaması söyle devam etti:
Şiddeti caydırma, önleme ve şiddete başvuranları bağımsız yargıya sevk etme önemli bir demokrasi ve hukuk devleti yükümlülüğüdür.
Esasen, son gelişmeler, Türkiye'de demokrasi bilinci ve kültürünün gelişme sürecinde ulaştığı eşiği de göstermektedir. Hiçbir ülke ya da ülke grubu Türkiye'ye bu konuda ders veremez. Türkiye'deki son gelişmeler, son yıllarda özellikle bir çok Avrupa kentinde meydana gelen toplumsal olaylardan farklı değildir. Buna karşın, diğer olaylar bu kapsamda tartışılmaz ve bu yönde tepki gösterilmezken, Türkiye'deki durum hakkında gözlenen tartışmanın boyutları Türkiye'ye uygulanan çifte standardın yeni bir örneğidir. Avrupa Parlamentosu, diğer ülkelerdeki benzer olaylar konusunda neden tepki göstermediğini de açıklamalıdır. Avrupa Parlamentosu kararları ancak adil ve dengeli oldukları ölçüde amaçlarına hizmet edebilir."
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Türkiye hakkında alacağı karara ilişkin, "Bu karar bize iletildiğinde aynen iade edilecek" dedi.
Dışişleri Bakanlığı'nda gazetecilere açıklama yapan Davutoğlu, "AP'nin kararı üslup ve esas açısından kabul edilemez. Usul açısından kabul edilemez çünkü AP'nin eğer demokratik haklar konusunda bu kadar hassas bir tutum içerisindeyse öncelikle son dönemde Avrupa'nın değişik başkentlerinde yaşanan gelişmelerle ilgili aynı tutumu sergilemesi gerekirdi" diye konuştu.
Türkiye'de birinci sınıf demokrasinin var olduğunu vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'de benimsenen ilkeler adına ve o ilkelerin uygulanması açısından evrensel değerlere hep saygıda bulunulduğunu dile getirdi. Türkiye'de, fikir ve gösteri özgürlüğünün evrensel değerler arasında olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, "Bunu hep savunduk, savunmaya da devam edeceğiz. Demokrasi bir özgürlükler sistemidir. Hiç kimse kaos ile demokrasi arasında bir tercih yapılmaya bırakılmamalıdır" dedi.
Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye hakkında aldığı kararın kabul edilemez olduğunu belirten Davutoğlu, "Biraz önce Avrupa Birliği Daimi Temsilcimize gerekli talimatı verdim. Bu karar bize iletildiğinde aynen iade edilecektir" diye konuştu. Davutoğlu, Türkiye'nin hiçbir şekilde hiçbir ülke ya da ülke grubundan ders alma durumunda olmadığını vurguladı.
Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu'nda Gezi Parkı olaylarıyla ilgili yapılan oylamada, hükümetin ve Başbakan Erdoğan'ın eleştirildiği tasarı kabul edildi.
Avrupa Birliği Bakanlığı, Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye hakkındaki kararıyla ilgili, "Türkiye'nin iç meseleleriyle ilgili bu kadar rahat ve cesur konuşmanın bedeli olduğunu bazı parlamenterlerin anlaması gerekir. Ulusal ve uluslararası kirli planlara alet olup bunların manipülasyonlarına, iftiralarına kanmasınlar. Bu yanılsamayla gaza gelip durumdan da kendilerine vazife çıkarmasınlar.
Türkiye muz cumhuriyeti değildir. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir, neyi nasıl yöneteceğini de kendi devlet geleneği içerisinde gayet iyi bilir. Bu geçici durum karşısında gaza gelip bugün sadece hükümetimizi değil Türkiye Cumhuriyeti'ni de hedef almanın maliyetlerini umarım hesaplamışlardır" açıklamasını yaptı.
Türkiye'de Gezi Parkı olayları nedeniyle yaşanan gelişmelerin değerlendirildiği ortak rapor Avrupa Parlamentosu'nda oy çokluğu ile kabul edildi. Raporda 31 Mayıs sabahından itibaren orantısız güç kullanıldığı, ateşlenen gaz kapsüllerinin direk sivilleri hedef aldığı, ölüm ve yaralanmalara sebebiyet verildiği belirtilirken protestoların halkın değişik kesimlerinden destek bulduğu ve eylemlerde kadın-erkek oranının eşit olduğunun gözlemlendiğine değinildi.
TC Anayasasının 34.maddesi olan izinsiz barışçıl gösteri, toplantı ve yürüyüş hakkına atıf yapılan AP raporunda anayasanın ifade özgürlüğünü garanti altına alan 26, 27 ve 28. maddeleri de hatırlatıldı.
Göstericilerin son dönemlerde azınlıkta kalan fikirlerin yeterince temsil edilmemesi, otoriter şekilde hükümet etme, hukukun üstünlüğü ilkesinin eksikliği ve adil yargılanma konularında seslerini yükselttikleri belirtilerek bu serzenişler karşısında Türk medyasının kötü bir sınav vererek sessiz kalmayı tercih ettiği ve bunun yanısıra twitter kullanıcılarının gözaltına alındığına yer verildi. AP'nin Türkiye'ye raporda verdiği mesajlar ve çağrılar şunlar oldu:
"- Eylemlerde hayatını kaybedenlerin yakınlarına taziyelerimizi yaralananlara acil şifa dileklerimizi iletiyoruz
- Türk polisinin kullandığı aşırı ve orantısız güç nedeniyle derin endişelerimizi aktarıyor barışçıl protestolara bu tür müdahalelerde bulunarak ölüm ve yaralanmalara sebebiyet verenler hakkında gerekli soruşturmaların ivedilikle açılarak tamamlanması çağrısında bulunuyoruz. Türk hükümetini barışçıl eylemler karşısında daha sert önlemler almaması konusunda uyarıyor, Başbakan'ın konu üzerinde gerginliği azaltıcı, birleştirici ve uzlaştırıcı bir pozisyon almasını temenni ediyoruz.
- Türk yetkililerine tüm vatandaşların temel haklarına saygılı olma çağrısında bulunuyor ve gözaltına alınanların serbest kalmaları için sesleniyoruz. Ayrıca gözaltına alınan, alıkonulan veya tutuklananlar konusunda resmi tam rakamları öğrenmeyi bekliyoruz.
- Türk hükümeti ve Başbakan Erdoğan'ın uzlaşma adına geri adım atmak, özür dilemek veya halkın önemli bir kesiminin reaksiyonlarını anlamaya çalışmak konusundaki isteksizliğini ve kutuplaşmaya yol açan tepkilerini esefle karşılıyoruz.
- Cumhurbaşkanı Gül'ün yapıcı ve ılımlı yaklaşımları ve açıklamalarından ayrıca Sayın Arınç'ın zarar gören vatandaşlarla ilgili özür dileyen açıklamalarından memnuniyet duyuyor, onların başta Taksim Platformu olmak üzere çeşitli temsilcilerle diyaloğa açık olması ve diyalog çağrısı yapmasının öneminin altını çiziyoruz
- Türkiye'ye kapsayıcı ve çoğulcu demokrasilerde tüm vatandaşların temsil edilmelerinin önemini dile getiriyor, bunun da çoğunluğun sorumluluğunda olduğunu hatırlatıyoruz.
- Siyasi partiler arasında reformlar konusunda yaşanan fikir ayrılıkları ve uzlaşıya hazır olmama durumu hakkındaki endişelerimizi aktarıyor hükümet ve muhalefete daha sık ve derin şekilde birlikte çalışma çağrısı yapıyoruz
- Birbirini denetleyen ve kontrol eden (Check&Balances) bir sistemin demokrasilerdeki önemini işaret ediyor ve bunun güçler ayrılığı ilkesi temelinde devam eden yeni anayasa çalışmalarında yerini bulmasının hayati olduğuna inanıyoruz.
- Polis ve yargı çalışanlarının yoğun eğitim programlarının devamının önemini hatırlatıyor, işkence ve kötü muamele karşısında oluşturulan uluslararası 'İstanbul Protokolü'nün uygulamasının önemini belirtiyoruz.
- Türk yetkililere tüm yerel ve ulusal projelerin detaylı şekilde toplumun bilgisine ve görüşlerine sunulması için çağrıda bulunuyor, ekonomik büyümenin sosyal, kültürel, çevresel ve tarihi faktörlerle dengeli şekilde gerçekleşmesi gerektiğini vurguluyoruz.
- Türkiye'nin pek çok yerinde oluşan beklenmedik kalabalık protesto dalgalarının toplumda yaşam tarzına ilişkin bir takım yaşanan tatminsizlikten kaynaklandığını gözlemliyor, ülkedeki zengin çeşitliliği olan yaşam tarzları konusunda gerekli tolerans ve özgürlüğün güvence altına alınmasının önemini yineliyor hükümete laik yaşam tarzları da dahil olmak üzere çoğulculuğa ve tüm bu yaşam tarzlarına saygı göstermesi çağrısında bulunuyoruz.
- Basın hürriyeti ve medya çoğulculuğunun AB değerlerinin temelini oluşturan ilkelerden olduğunu hatırlatıyoruz.
- İnternet ortamı da dahil Türk medyasındaki bozulma, kötüye gitme, artan otosansür hakkında endişelerimizi dile getiriyoruz.
- Medyanın büyük bir bölümünün çok farklı başka alanlarda ticari çıkarları da olan az sayıda sermayaderin sahipliğinde olmasının doğurduğu sonuçlar konusunda endişelerimizi yineliyor, medya sahipliği alanında yeni yasalar yapılması çağrımızı da yineliyoruz".