Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Okçular Tekkesi açılışında yaptığı konuşmasında Kasımpaşa'da geçen çocukluk günlerini hatırlattı. Erdoğan, "Burası benim için çok anlamlı bir yer. Bu alan malum taş toprak bir alandı. Burada yaklaşık 15 yıl ben top oynadım. Çocukluğum bu alanda geçti. Zaten evimiz, doğduğumuz büyüdüğümüz yer şuracıktaydı." ifadelerini kullandı.
Okmeydanı'nda Okçular Tekkesi'nin açılışını yapan Erdoğan burada yaptığı konuşmada İstanbul'un Fethi'ne vurgu yaptı. Üçüncü köprünün temelini attıklarını dile getiren Erdoğan, "Bugün, İstanbul'da 3 büyük heyecanı geçmişe, bugüne ve geleceğe dair 3 büyük tarihi olayı yaşıyoruz. Geçmişe dair büyük heyecanımız, İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet tarafından 560 yıl önce bugün fethedilmiş olması. Geleceğe dair büyük heyecanımız İstanbul'a İstanbul Boğazı'na, 3. asma köprünün Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden sonra Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün temellerinin bugün atılmış olmasıdır. İnşallah iki yıl sonra 29 Mayıs'ta üçüncü asma köprü olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün açılışını yapacağız. Bugüne dair heyecanımızı da işte burada, şu anda yaşıyoruz. Okmeydanı'nda, tarihi bir eseri yeniden gün yüzüne çıkardık. Hem Okçular Vakfı'nı; hem spor tesislerini tamamlayarak, İstanbul'a Türkiye'ye sporumuza çok önemli bir tesisi kazandırdık. Okçular Vakfı'nı yönetimi ile kutluyorum." ifadelerini kullandı.
'BURADA 15 YIL TOP OYNADIM'
Konuşmasında Kasımpaşa'da geçirdiği çocukluk anılarına atıfta bulunan Erdoğan şöyle devam etti: "Burası benim için çok anlamlı bir yer. Bu alan malum taş toprak bir alandı. Burada yaklaşık 15 yıl ben top oynadım. Çocukluğum bu alanda geçti. Zaten evimiz doğduğumuz büyüdüğümüz yer şuracıktaydı. Orada doğup orada büyüdüm. Çocuklarımızı orada büyüttük. Kasımpaşa Kaptanpaşa Mahallesi'nde. Bizdeki anısı onun için çok farklı. Buraların dutluk olduğu zamanları bilirim. Burada ok taşlarının olduğu zamanı biliriz. O taşlardan maalesef 26 tane bulabilmişler. Buradan Fatih'in orduları sefere çıkardı. Burada ok atışları yapılırdı. İşte şimdi tarih ayağa kalkıyor. Tarihi bugüne taşıyan okçular vakfının yöneticilerine şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Spor tesislerinin İstanbul için ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Bu güzel eserin, bu tarihi eserin açılışında, Fetih Kupası müsabakalarına katılan ve mücadele veren değerli sporcularımızı, Dünya Okçuluk Federasyonu'nu, Türkiye Okçuluk Federasyonu'nu da huzurlarınızda ayrıca kutluyorum. Türkiye'ye, İstanbul'a 'hoş geldiniz' diyorum. Okmeydanı, bundan 560 yıl önce, İstanbul'un Fethi'ne şahitlik etmiş, Fatih Sultan Mehmet'in ordusuna kışla olmuş, ardından da yıllar boyunca, başta okçuluk olmak üzere, birçok vazifenin ifa edildiği bir mekandı. Son yüz yıl içinde maalesef Okmeydanı'na buradaki tarihi yapılara gereken ehemmiyet gösterilmedi. Bu bölge maalesef, plansız yapılaşmayla işgal edildi, tarihi eserler tek tek yok edildi. 2005 yılında, Okmeydanı'nı yeniden ele aldık, çarpık yapılaşmadan temizledik ve burayı korunması gereken kültür varlığı olarak ilan ettik. 2010 yılında, hazırladığımız bir proje ile, bu bölgeyi yeniden ihya etme çalışmalarına başladık. Okçular Tekkesi ve Spor Tesisleri, olimpik ebattaki ok atma sahası ile, toplam 18 bin metrekare bir alana kavuştu. Burada, hem tarihi eserleri aslına uygun olarak yeniden inşa ettik, hem de ülkemize, dünyaya, olimpik standartlarda bir spor tesisi kazandırdık. Okmeydanı'nı tarihi tekkesiyle, mescidiyle, Hünkar Kasrı'yla yeniden buluşturduk. En önemlisi de, Okmeydanı'nı okuyla yeniden kucaklaştırdık. İnşallah, tarihte olduğu gibi, bugün ve gelecekte de, Okmeydanı ismine yaraşır şekilde, okçuluğun, okçuluk sporunun dünyadaki merkezi konumuna yükselecek. Burada tarih yaşarken, bir yandan da sporun dayanışması, sporun hoşgörüsü, sporun centilmence rekabeti hayat bulacak. Bu anlamlı günde, İstanbul'umuzun fethinin 560. yıl dönümünde, böyle güzel bir eseri İstanbul'a kazandırmanın iftiharını yaşıyoruz. Bu güzel eserin, tekrar, İstanbul'umuza, ülkemize, milletimize, Türkiye'nin ve dünyanın gençlerine hayırlı olmasını diliyorum. Fatih Sultan Mehmet, 560 yıl önce, bir 29 Mayıs sabahı İstanbul'a girdiğinde, Patrik ve halkın emniyet içinde, hürriyet içinde yaşamalarını teminat altına almış, hiç kimseye dokunulmaması, kimsenin yaşam tarzına, inancına, hürriyetine müdahale edilmemesi için emir vermişti. Bizim medeniyetimizde fetih sadece, toprakların, ülkelerin, şehirlerin alınması değil; aynı zamanda gönüllerin kazanılması, gönüllerin fethedilmesidir."