CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, terörle Suriye konusunda olağanüstü gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçildiğini, bu bakımdan Meclis'in olağanüstü toplanmasının doğal olduğunu belirtti.
Kılıçdaroğlu, televizyonların ve gazetelerin Ankara temsilcileri ile Göksu Restoran'da iftarda bir araya geldi.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, terör ve Suriye konusunun görüşülmesi amacıyla Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırmaları konusuna Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yorumunun hatırlatılarak, değerlendirmesinin sorulması üzerine, Meclis'in Kurtuluş Savaşı'nı veren gazi Meclis olduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu:
''Bu Parlamento'nun olağanüstü toplanması, Türkiye'nin olağanüstü koşullarında doğaldır. Bir başbakan, eğer bu olağanüstü koşulları görmüyorsa kördür, Türkiye'nin gerçeklerinden uzaktır. İran'a bakın, Suriye'ye bakın, Irak'a bakın, Rusya'ya bakın, Çin'e bakın, bütün bu olaylar ve o ülkelerden gelen söylemler, nerede görüşülecek, nerede tartışılacak. Sayın Başbakan, bütün bu olaylar konusunda Meclis'e grubu olan hangi siyasal partiye gelip, bilgi vermiştir. Kapalı bir rejimse bilgi vermeye gerek yoktur. Demokrasiyse gelip bilgi vermek durumundadır. Terörde geldiğimiz nokta iç açıcı değildir. Öngörüsüz bir Sayın Başbakan vardır, gerçekleri görmekten uzak bir Başbakan vardır. Biz Parlamento'yu toplayacağız, kendisi gelmeyebilir, kendisinin bileceği iştir ama biz tarihi bir sorumluluğu yerine getirmek durumundayız. Bugün Parlamento toplanmayacaksa hangi gün toplanacak. Suriye'de olanlar, o olayların yarın Türkiye'ye sıçramayacağını kim garanti ediyor. Milli bir politika izlenmiyor. O nedenle terörün yönlendirdiği bir AKP var.''
Bir gazetecinin Başbakan Erdoğan'ın TBMM'nin olağanüstü toplantıya çağrılmasına ilişkin değerlendirmesinde ''AK Parti'nin bölücü terör örgütünün CHP gibi kuyruğuna takılacak bir parti olmadığını ve bunun terör örgütünün TBMM'yi bile istediği zaman toplayabilecek güçte olduğu anlamına geleceği'' şeklinde bir ifade kullandığının aktarılması üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Kendisine şunu çok açıkça sormak isterim, Oslo'daki görüşmeleri, CHP mi yaptı? 'Görüşme yapıyorsunuz' dediğimiz zaman, 'Bunları söyleyen şerefsizdir' diyen kimdi? Dün söylediğini, bugün unutan, Oslo görüşmelerinin arkasındaki gerçekleri hala kamuoyuna açıklamayan kimdir? Biz, kendisine terör olayının toplumsal uzlaşmayla çözülebileceğini söyledik, dört siyasal partinin bir araya gelmesini söyledik. Meclis'i adres gösterdik, en meşru zemini gösterdik.''
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin en önemli meselelerinin tartışılacağı meşru zeminin TBMM olduğunu vurgulayarak, bu meşru zeminde halkın iradesiyle seçilen milletvekillerine bilgi verilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Hükümetin milletvekillerine vermediği bilgileri, başkaları ile paylaştığını ileri süren Kılıçdaroğlu, ''Kendi Parlamentosu'nu bilgi vermiyor, yabancı Dışişleri Bakanlarına ellerindeki bütün bilgileri veriyorlar. Bu affedilecek bir olay değildir. Biz, Parlamento'yu davet edeceğiz, bu bizim tarihi sorumluluğumuzdur. Kendisinin Parlamento'ya gelip gelmemesi de kendilerinin takdirlerindedir, kararı da halk verecektir'' değerlendirmesinde bulundu.
-''Telefonlarımızı dinleyebilirler, gizli bir şeyimiz yok ki''-
Kılıçdaroğlu, kendisinin ve aile bireylerinin telefonlarının dinlendiği iddiasının hatırlatılarak, yasal bir girişimde bulunup bulunmayacağının sorulması üzerine de ''Hayır, hiçbir girişimde bulunmayacağım. Telefonlarımızı dinleyebilirler, gizli bir şeyimiz yok ki. telefon dinlemek, ayıp bir şeydir'' dedi.
Bu dinlemenin, siyasi otoritenin bilgisi dahilinde, devletin bir kurumu tarafından yapılması halinde bunun kapalı rejim söylemini güçlendirdiğini savunan Kılıçdaroğlu, ''Esed'in Suriye'de yaptığı ile Erdoğan'ın Türkiye'de yaptığı arasında bir fark mı var?'' dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, terörde farklı bir evre yaşandığını ancak Hükümet tarafından yeterince bilgilendirilmediklerini ileri sürerek, ''Nasıl alacağız bilgiyi? Parlamento'yu toplayarak. Eğer Hükümet samimiyse gelir, Parlamento'da bilgi verir. Kaçarak sorun çözülmez'' dedi.
Kılıçdaroğlu, Göksu Restoran'da iftarda bir araya geldiği televizyonların ve gazetelerin Ankara temsilcilerinin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Kılıçdaroğlu, İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcılığına atanan Emniyet Müdürü Sedat Selim Ay hakkındaki iddiaların hatırlatılarak, değerlendirmesinin sorulması üzerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ay hakkındaki iddiaların yasal durumuna ilişkin değerlendirmesinin doğru olmadığını savundu. ''Yargılanan, alt mahkemede mahkum olan, Yargıtay aşamasında zaman aşımına uğrayan bir dosya dolayısıyla hiç kimse 'bu kişi işkenceci değildir' diyemez'' ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, bu kişiye sahip çıkmanın Türkiye'de işkenceye sahip çıkmak anlamına geldiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, ''Bu kişinin, derhal o görevden alınması lazım. Eğer alınmıyorsa işkenceciler, iktidar tarafından açıkça korunuyor. Sayın Başbakan, gerçekten samimiyse bu kişinin dosyasını alır, ayrıntılarına bakar, gerçeği görür ve ondan sonra karar verir. Bir Başbakan'ın televizyon ekranlarından halka farklı bilgi vermek, doğruları söylememek gibi bir görevi yoktur. Bir Başbakan'ın temel görevi halka doğruları söylemektir'' diye konuştu.
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün Ergenekon davası kapsamındaki ifadesine ilişkin soruları da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Özkök'ün sözlerinin iddianamelerde yer alan pek çok şeyin doğru olmadığını ortaya çıkardığını savundu.
Yargılama sürecinin hukuksuz ve yasa dışı bir şekilde sürdürüldüğünü, savunmaların sağlıklı bir şekilde yapılamadığını, yargıçlarla sanıklar arasındaki ilişkinin de bir hukuk ilişkisi olmaktan çaktığını ileri süren Kılıçdaroğlu, böyle bir tabloda sağlıklı bir yargılamanın olamayacağını iddia etti.
Kılıçdaroğlu, hiçbir zaman ''yargılama olmasın'' demediğini ancak bunun hukukun üstünlüğünün gerektirdiği biçimde yapılmasından yana olduğunu vurgulayarak, ''Adına ne derseniz deyin, ister Ergenekon deyin, ister başka bir şey deyin, ortada bir gerçek var, bu davalarda hukuk işlemiyor'' değerlendirmesinde bulundu.
-''Partilere bilgi verilmiyorsa kapalı bir rejim vardır''-
Terör ve Suriye'deki gelişmelerin görüşülmesi için Parlamento'yu olağanüstü toplantıya çağırdıklarının hatırlatılması üzerine de Kılıçdaroğlu, bu konuda akla gelmesi gereken ilk sorunun ''CHP'nin neden olağanüstü toplantı talebinde bulunduğu'' olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
''Eğer sağlıklı bir demokraside bir ülkede olağanüstü olaylar olur ve o olaylardan Parlamento'da grubu bulunan siyasal partiler bilgilendirilmezse o ülkedeki demokrasinin adı kapalı demokrasidir, aç açık demokrasi değildir. Bizim ülkemizde kapalı bir rejim var. Şemdinli'de ne oluyor, bitiyor, kimse bilmiyor. Hakkari'de ne oluyor? Suriye'de ne olduğunu bize aktarıyor batı basını, bizim gazetecilerimiz ama bizim bölgelerimizde neler oluyor, onu da bilmiyoruz. Hükümet, bu konuda hiçbir bilgi vermiyor. Bize tek seçenek bırakıyorlar, Parlamento'yu toplamak. Biz, o seçeneği yerine getiriyoruz. Gelip Hükümet, Parlamento'da bilgi versin.
Türkiye, kendi tarihinin en sorunlu dönemini yaşamaktadır. Terör olayında farklı bir noktaya geldik. 10-15 gündür bir çarpışma devam ediyor. Terörde farklı bir evre yaşıyoruz şimdi. Hiçbir bilgi alamıyoruz, nasıl alacağız bilgiyi? Parlamento'yu toplayarak. Eğer Hükümet samimiyse gelir, Parlamento'da bilgi verir. Kaçarak sorun çözülmez. Bu sorunun çözümünün temel noktası, toplumsal uzlaşma sağlamaktır. Ne olup bittiği konusunda Parlamento'da grubu bulunan partilere bilgi verilmiyorsa kapalı bir rejim vardır, kapalı rejim demokrasilerde olmaz. Bunun adı demokrasi değildir. O nedenle biz, Parlamento'yu olağanüstü toplantıya çağırdık. MHP, karşı çıktığını ifade etmiş. MHP'ye belki ek bilgi vermiş olabilir AKP Hükümeti. Ama MHP, ek bilgi almadan kapalı rejimin olduğunu bile bile, kendilerine bilgi verilmediğini bile bile AKP'nin getireceği çözüm önerilerine açıkça destek vereceğini de söylüyorsa o zaman AKP ile MHP masaya otursun, terörün nasıl sonlandırılacağı konusunda kamuoyuna açıklama yapsınlar. Biz de 30-35 yıldır çözülemeyen bir sorun AKP ve MHP'nin işbirliği ile çözüldü diyelim, bundan mutluluk duyalım.''