Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'de yaşanan olayları değerlendirirken,''Bugün Suriye'nin içinde bulunduğu durumunun, yaşanmakta olan insanlık dramının müsebbibi de faili de Suriye'deki rejiminin bizzat kendisidir. Meydanlara inen halka kurşun sıkan, masum insanlara karşı tank, top, tüfek kullanan totaliter Baasçı zihniyettir'' dedi.
Davutoğlu, TBMM Genel Kurulu'nda gündemdışı söz alarak, Hükümetin Suriye politikası hakkında bilgi verdi.
Bölgedeki gelişmelerin ve Suriye konusunun bir yıldan uzun süredir dış politikanın öncelikli gündem maddeleri arasında yer aldığına dikkati çeken Davutoğlu, ''Tarihin akışının hızlandığı bir dönemden geçiyoruz. İçerisinden geçtiğimiz bu dönemin belirleyicisi, Ortadoğu'da yaşanmakta olan kökeninde toplumsal hareketlerin yer aldığı kapsamlı uyanış ve siyasi dönüşüm sürecidir'' diye konuştu.
Suriye'de yaşananların bu kapsamlı dönüşümün bir parçası olduğunu ve boşlukta cereyan etmediğini ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
''Statükonun duvarlarının yıkıldığı bu sürecin sonunda bu bölgedeki devlet, iktidar anlayışında ve beşeri coğrafyada köklü değişiklikler yaşanması, yeni bir barış düzeninin kurulması kaçınılmaz hale gelmiştir. Geniş halk kitleleri kendilerini yönetenlerle aralarındaki ilişkinin meşruiyet temelinde sürmesi ve rejimlerin halkın iradesini dayanması için seslerin yükseltmişlerdir ve yükseltmeye devam etmektedirler. Bölgede bir yılı aşkın süredir yaşananlar, bu coğrafyada yönetimlerle halklar arasındaki ilişkinin ancak ve ancak meşruiyet zemininde yürüyeceğini göstermiştir. Meşruiyetini halkın iradesine değil sahip olduğu kaba kuvvete dayandıran iktidarların sonunun geldiği ortaya çıkmıştır.
Tarihin akışı bellidir. Özgürlük, adalet ve eşitlik arayışının ikamesi yoktur. Kendi halkının bu arayışına cevap veremeyen rejimler er ya da geç ya değişecek ya da yıkılacaktır. En önemlisi de bu talep,doğrudan sokaktaki insandan gelmektedir. Yaşananları dışarıdan empoze edilen planlarla, komplolarla izah etmeye çalışmak her şeyden önce onurlu bölge insanına hakarettir, haksızlık olur. Onlara, 'siz kendi iradenizle bu süreci başlatmadınız, yürütemediniz' demek anlamına gelir.''
Ortadoğu coğrafyasında ''statüko'' adına, hürriyet, adalet ve çoğulculuğun feda edildiğini vurgulayan Davutoğlu, azınlık diktalarının hatalarının faturasının, bir diğerinin ötekini hasım gördüğü etnik ve mezhep temeli bir siyaset anlayışı olarak bugün vücut bulduğunu söyledi. Davutoğlu, ''Bu anlayışın, jeopolitik çıkar ve güç dengesine dayalı bir politika ile birleşmesi durumunda, Ortadoğu'da bugüne kadar gördüklerimizden çok daha vahim ve bölgenin geleceğini tehlikeye sokacak çatışma ve kaos döneminin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır'' diye konuştu.
''Böyle bir senaryoda herhangi bir ülkenin mezhebin veya toplumun kazançlı çıkması imkan ve ihtimal dahilinde değildir'' ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bölgedeki olağanüstü değişim sürecinde izlediğimiz politikanın ana hedefi, bu tablonun gerçekleşmesini önlemektir. Biz azınlık diktalarının değil, kendi geleceğine sahip çıkmak isteyen halkların yanındayız. Bu coğrafyada hakkı kuvvete feda eden ve çıkarlarını bütün değerlerinin önüne koyan bir anlayışa karşıyız. Kan bağına, ırka ve dine dayalı her türlü kutuplaşmayı, etnik ve mezhep temelli siyaseti peşinen reddediyoruz. Bizim için bu coğrafyada etnik ve mezhep farklılıkları zenginliktir. Zira biz evrensel ve demokratik değerler üzerinde bir siyaset anlayışını savunuyoruz. Bölgemizdeki sorunları çatışma yoluyla çözmeye çalışan her türlü yaklaşımı da toptan reddediyoruz. Adalete, hak, akıl ve mantık eksenli evrensel değerleri temel alan bir felsefeyle hareket ediyor, bu coğrafyanın geleceğine sahip çıkmaya çalışıyoruz.
Bizim tek optiğimiz insanlıktır. Biz dini, etnik kökeni ve mezhebi ne olursa olsun insanlara baktığımızda karşımızda sadece yaratılmışların en şereflisi olan insanı, dostlarımızı, kardeşlerimizi görürüz.''
Davutoğlu, Suriye'de bugüne kadar izlenen politikanın anlaşılması için bu temel yaklaşımlarının bilinmesi gerektiğini söyledi.
''AK Parti'nin şiarıdır''
Davutoğlu, ''Bugün Suriye'nin içinde bulunduğu durumunun, yaşanmakta olan insanlık dramının müsebbibi de faili de Suriye'deki rejiminin bizzat kendisidir. Meydanlara inen halka kurşun sıkan, masum insanlara karşı tank, top, tüfek kullanan totaliter Baasçı zihniyettir'' dedi.
Suriye'deki durumun her şeyden önce bir insanlık meselesi olduğunu vurgulayan Davutoğlu, ''Katledilen bir masumun hakkını aramak, zulme karşı gür bir sesle, 'yeter, dur' demek, insanlık vicdanı ve inandığımız değerlerin gereğidir. Zulme karşı haykırmak AK Parti'nin ve AK Parti iktidarının şiarıdır ve her yerde şiar olmaya devam edecektir'' diye konuştu.
Suriye'deki gelişmelerin özünde bir barış ve güvenlik meselesi olduğunu ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
''Kendi halkıyla savaşan Suriye rejimi bölgesel istikrar, barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit halini almıştır. Suriye'de halkın taleplerini dikkate almayan statükonun devamı tüm bölgeyi kuşatacak bir kaos ve çatışma ortamı oluşturacaktır.
Temel amacımız, insanlık vicdanı ve evrensel değerler ile ulusal çıkarlarımız arasında optimum dengeye dayalı politikamızı sürdürmektir. Zira biz ulusal çıkarımızı inandığımız değerlerle birlikte tamamlıyoruz. Ne ulusal çıkarlarımız adına insani, vicdani değerlerimizden fedakarlık ederiz ne de bu değerlerle ulusal çıkarlımızı çelişkili görürüz. Bu değerleri ne kadar savunursak, ulusal çıkarlarımızı da o kadar maksimize ederiz. İkinci hedefimiz, Türkiye'nin etrafından bir barış, istikrar ve refah kuşağı oluşturmaktır. Suriye'de şiddetin durması ve mezhepsel bölünmeleri körükleyecek bir kaosun ve iç savaşın engellenmesi için çalışıyoruz. Suriye halkının temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı, dini, mezhebi ve etnik kökeni ne olursa olsun tüm Suriye vatandaşlarının eşit haklara sahip olduğu tam demokratik sisteme geçilmesi talebini destekliyoruz ve desteklemeye devam edeceğiz. Suriye'de barış ve istikrar, Baas rejimiyle değil ancak meşruiyetini halktan alan yapıyla tesis edilebilir. Bu hedef doğrultusunda Suriye'deki sorunun çözümü için bugüne kadar hiçbir ülke bizim kadar samimi ve yoğun bir çaba sarfetmemiştir.
Suriye'deki bu insanlık dramının yaşanmaması için altını kaldırıp bakmadığımız hiçbir taş, başvurmadığımız hiçbir diplomatik yöntem, aramadığımız hiçbir çare kalmamıştır. Elimizden gelen her çabayı gösterdik.''
''Tavrımızı net koyduk''
Haksızlığa ve izolasyona maruz kaldıkları zor günlerinde Türkiye'nin bu ülkenin yanında olduğunu belirten Davutoğlu, Suriye Devlet Başkanı Esed'e, ülkesinin barış ve istikrarının korunması adına her türlü tavsiye, ikazda bulunduklarını söyledi. Davutoğlu, ''Daha ortada Arap uyanışının hiçbir işareti yokken ikili ilişkilerimizin en iyi olduğu dönemlerde biz Suriye yönetimine reform yapmanın elzem olduğunu defalarca anlattık, telkinlerde bulunduk. Sayın Başbakanımız, dostane bir şekilde bunları kendisine izah etti'' şeklinde konuştu.
Yoğun diplomasi çalışmalarını geçen yılın Ağustos ayına kadar devam ettirdiklerini anlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
''Sayın Başbakanımız, bu süreç zarfında Esad ile yüz yüze görüştü. Dört kez çok samimi ve çok uzun telefon görüşmeleri yaptı. Ben Şam'a gittim, heyetler gönderdik her alanda. Barışçıl çözüm için atılması gereken adımları saatlerce, günlerce, haftalarca, aylarca konuştuk. Ancak, Esed yönetimi reform yapmak yerine gözyaşı ve zulüm üzerinden iktidarını sürdürmeye çalıştı. Camileri bombaladığını, şehirlere karşı toplu cezalandırma yöntemlerine giriştiğini, insan katliamına devam ettiğini ve ülkeyi adeta açık hava hapishanesine çevirdiğini gördüğümüz andan itibaren tavrımızı net olarak koyduk. Bize yakışan da bu net tavırdı.''
Davutoğlu'nun Genel Kurul'da gündemdışı konuşmasından sonra TBMM İçtüzüğü gereği parti gruplarına söz hakkı doğdu için görüşme açıldı.