SABAH, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Silivri Cezaevi ziyareti sonrasında gündeme getirdiği, hükümetin Mehmet Haberal ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sahte belgeler sunduğu iddiasını çürütecek belgelere ulaştı. Kemal Kılıçdaroğlu, 10 Kasım günü Silivri Cezaevi'ne giderek partisinin Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal ile İzmir Milletvekili Mustafa Balbay'ı ziyaret etmişti. Kılıçdaroğlu cezaevi önünde yaptığı açıklamada hükümetin AİHM'de devam eden bir davaya Haberal'ın sağlık durumu hakkında sahte belgeler gönderdiğini iddia etmişti.
ÜÇ GÜN YATARAK TE DAVİ
Haberal'ın avukatı Gülbin Çelik, bu açıklamanın ardından "Haberal, Silivri Devlet Hastanesi'nde yatmadığı halde yatmış gibi gösterildi" iddiasını ortaya attı. SABAH Özel İstihbarat Bölümü, günlerdir tartışma konusu olan olayda tartışmalara son noktayı koyacak belgelere ulaştı. Haberal'ın Silivri Devlet Hastanesi'nde tedavi gördüğü süreçte hazırlanan "Hemşire Gözlem Formu", Mehmet Haberal'ın Silivri Devlet Hastanesi Semt Polikliniği'nde üç gün yatarak tedavi gördüğünü ortaya koyuyor. 28 Temmuz 2011 günü hastaneye yatışı yapılan Haberal'ın yatışını Dr. Enver Yücel yapmış. Poliklinikte 30 Temmuz 2011 gününe kadar yatan Haberal'ın ateş, nabız, kan basıncı ile solunumu düzenli olarak gözlem altında tutulmuş. Hemşireler N.C., T.G., ve E.T. bu üç günde Haberal'ın bakımını yapmış. Yine Haberal'ın "Hastane Giriş Kâğıdı"nda da yattığı bölüm kısmında "Silivri Devlet Hastanesi Semt Polikliniği" ifadesi bulunuyor.
BELGE KAYDI YOK
Avukatın diğer bir iddiası da Haberal'ın imzasının bulunduğu ve "Poliklinikte gerekli tedaviyi aldım. Ana binaya sevkime gerek yok" ifadesinin geçtiği sahte bir belge düzenlendiği iddiasıydı. SABAH'ın ulaştığı bu belgenin hiçbir resmi kaydının olmaması dikkat çekti. Haberal'ın, başhekimliğe yazdığı dilekçenin ne savcılık ne de başhekimlik tarafından kayıt altına alınmadığı görülüyor. Hastane tarafından AİHM'e böyle bir belgenin asla gönderilmediği dile getirilirken hastane yönetiminin, konuyu soran İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerine, "Bize böyle bir dilekçe verilse mutlaka kayıt altına alınırdı, bu belge ne kayıt altına alınmış ne de kaşelenmiş" savunmasını yaptığı öğrenildi.