Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün gerçekleştirilen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarına ilişkin, ''Ben bu yıl için gerçekten mutluyum, memnunum, şundan dolayı; sendikalarımız bu defa gerçekten güvenlik güçleriyle çok iyi bir diyalog içinde oldular, ellerinden gelen bütün tedbiri aldılar'' dedi.
1 milyon 700 binden fazla öğrenciyi ilgilendiren ÖSYM'de yaşanan olaylara ilişkin soruya da cevap veren Başbakan, yaşanan güven sorunu konusunda şunları söyledi;
"Şunu çok açık ve net ortaya koymak lazım. Bu tür bir soru gelebilir düşüncesi ile kendilerine sorduğum sorular noktasında bunu açık ve net ifade etmem lazım. Böyle bir sınavda asıl olan "Kopya var mı? Yok mu?" şifreden daha önemlidir. Kopya varsa vahimdir. Kopya yoksa, şifre-sehvendi önemli değildir. Ali Demir'e sordum. Kesinlikle kopya olayı yok. Bunu kesin olarak söylüyorum. Daha sonra tabii bana teknik bazı şeyler getirdiler. Arkadaşlarımızla aldık değerlendirmesini yaptık. Bu konuda deneyimli hocalarla birlikte. Türkçe ve diğer derslere baktık ki, özellikle alınan neticelerde eskiye göre o kadar değişen bir oran söz konusu değil. Aksine oranlarda düşüş var. Burada kopya olsa yükselmesi lazım. Aksine düşüş yaşanmış. Dijital baskı tekniği kopya olaylarını ortadan kaldırıyor. YGS'deki iddialar temel matematik testine bağlı. 2010 yılında temel matematik sınavında yapılan soru sayısı 2011 yılında daha da düşmüştür. O zaman Ali Demir yoktu. Katılan artmasına rağmen sayı düştü.
2010'da tam puan alan öğrenci sayısı 3 iken 2011'de sadece 1 öğrenci tam puan almış. Hatalı baskı nedeniyle sınava giremeyen öğrenciler de dün sınava alındı ve mağduriyet giderildi.
YGS konusundaki iddiaların ardından ÖSYM komisyonu 1500 kitapçığı inceledi. ALES'te ise sadece İzmir'de 200 kadar adayın mağduriyeti oldu. Bu adaylar 15 Mayıs'ta sınava girecekler o zaman mağduriyetleri giderilecek.
Ali Kırca, Başbakan'ın bu açıklamalarının ardından, "Şifrenin belirli sorularda geçerli olduğu ve bunu yapanların istediği yere yerleşebileceği söyleniyor. Tahkikat devam ediyor şüphelerle birlikte. Net olarak sorum şu; 'Siz bu son açıklamalardan sonra tatmin oldunuz mu? Mesele kapandı mı?" sorusunu yöneltti.
Başbakan Erdoğan da yapılan açıklamaların ardından tatmin olduğunu bir kez daha yineleyerek, bundan sonra da sonuna kadar takipçisi olacaklarının altını çizdi.
"Her adayın yeni bir kitapçık almış olması yeni bir metodu hayata geçirdi" diyen Erdoğan, "Eğer kopya olduğuna dair düşüncemiz olsa asla hiçbir şeye müsaade etmeyiz. Ali Demir konusunda da Ali Demir konusunda bir tasarrufum olmayacak. Kamuoyundaki algılara göre hareket etmem. Bu olaya çok ideolojik yaklaşan çevreler var. Çok iyi bildiğim için arı kovanına çomak sokuyorlar. Bundan rahatsızlık duyulduğu için belirli bir grubun sürdürmesi ve seçim öncesinde malzeme haline getirmeye çalışmaları çok manidardır. Ne yazık ki gençlerimizi legal örgütlerinin yanında illegal örgütler de kullanmaya başladılar. Öğrencilerimize seslendim, 'Siz devam edin çalışmaya. Sonuna kadar takip edeceğiz' dedim. Öğrencilerin siyasi istismar aracı olarak kullanılmasına da çok üzülüyorum.
Erdoğan'a, "Taksim'e biz de 10 bin kişi yığarız" açıklamasının hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Ben bunu asla yapmayacağımızı, gerilimden yana olmayacağımız söyledim. Muhalefet partileri bunu yapıyor da kimse bir şey söylemiyor da biz söylediğimiz zaman neden rahatsız olunuyor? Milletvekilleri kalkıyor gençlerle birlikte yürüyor. Olay yargıya da gitmiş. Neden yürüyüşe katılıyorlar? Bunları çok iyi ayıklamak lazım. Gençlerimizi asla bu tür olaylar için sokağa dökmedik. Benim de gençlik kollarım var. Bu tür şeyleri yapmak bizim için problem değil. Ama demokratik haklar çerçevesinde yaparız. Asla illegal örgütlerle bu tür şeylere yapmayız.
SÜREÇ İYİ YÖNETİLMEDİ
Ali Demir'in süreç içerisinde yaptığı açıklamaların hatırlatılmasının üzerine ise Erdoğan, Demir'in süreci iyi yönetmediğini açıkça ifade etti.
"Süreç iyi yönetilmemiştir" diyen Erdoğan, "ÖSYM bize bağlı olan bir kuruluş değil. Biz atama safhasında varız. Ondan sonra karışamayız. Biz aldık brifingi sorduk kopya var mı yok mu? diye yok denildi. Bizim için önemli olan budur."
ASKERLİK SÜRESİ VE BEDELLİ ASKERLİK
"Biz tabii sayın Kılıçdaroğlu gibi değiliz. O'nun sırtında küfe yok, bizim sırtımıza küfe var. Biz yolcuğumuzu bu küfeyle yapıyoruz. Biz şu ana kadar askerlik süreci ile alakalı çalışmaları TSK ile yaptık, yapıyoruz. Mesela gündeme gelmiştir. Üniversite mezunlarının erlerle birlikte aynı sürede terhis olması gibi. Biz orta okul ve ilk okul mezununu üniversite mezunu ile aynı statüde tutamayız. Çalışmalar devam ediyor. Fakat şu anda sayın Kılıçdaroğlu'nun TSK ile çalışmadan bu tür bir açıklama yapmasının sorumluluğa ters düşmektedir. Belki amiyane olacak ama 'Bekara karı boşamak kolaydır' diyorum. Biz bir şeyin peşindeyiz şu anda, daha rahat adımlar atalım. Askerlik süresi ile ilgili süreci çözüme kavuşturmak istiyoruz. Polislerimiz askerlik sorunu vardı. Şimdi mütabakata varıldı ve sorun kökünden çözüldü. Bundan sonraki süreçte de TSK ile yapacağımız görüşmeler sürecinde bu süre ne kadar iner? Üniversite mezunları için ne kadar olur? Lise mezunu için ne kadar olur? Bunları çözmeye çalışacağız. Hep profesyonel ordu konuşuluyor ama bizim şu anda 200 bin tane profesyonel subay-astsubay kadromuz var. Bütün çalışmaları TSK ile birlikte yapmak suretiyle daha iyi konuma nasıl getiririz, çalışmasını yapıyoruz. Biz asker üzerinden siyaset yapmayı uygun bulmadığımız için de gündemimize taşımayı uygun bulmadık.
Bedelli askerlik konusunda da TSK'nın bu konuya bakışı olumsuz. Bunu müzakere etmek için TSK ile görüşüyor. Ancak henüz bir gelişme yok. Türkiye'de dövizli askerlik ile bedelli askerliği birbirine karıştıranlar var. Bu konuda siyaset malzemesi olarak kullanılmamalı. Bu konuda TSK da yara almamalı. Bedelli askerlik noktasında da yaklaşımım bu birikimi eritmektir. Ama şehit anneleri de var... Diyorlar ki, 'Ben fakirim, param yok. Oğlumu askere göndereceğim. Parası olan göndermeyecek' diyor. Şimdi bu durumda ne diyeceksiniz? Fakir olanlar gidecek. Parası olmayan gidemeyecek. Bunların üzerinde enine boyuna çalışmak lazım. Bir yeri çözerken diğer tarafı yıkmamak lazım. Aynen şu anda şehit annelerinin Kılıçdaroğlu'nun yakasına yapıştığı gibi...
SURİYE'NİN BÖLÜNMESİNİ ASLA İSTEMİYORUZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'nin parçalanmasını, bölünmesini asla istemediklerini belirterek, ''Suriye, özellikle de bu bölünmeye fırsat verecek herhangi bir çıkışa müsaade etmemeli'' dedi.
AK Parti İstanbul İl Başkanlığında Show TV'de yayınlanan ''Siyaset Meydanı Seçim Özel'' programına katılarak, Ali Kırca ve Tuba Atav'ın sorularını yanıtlayan Erdoğan, Suriye'deki olaylara ilişkin yöneltilen soru üzerine, Suriye olayına Libya olayı gibi bakmadığını, Libya olayını daha dış olay gibi gördüğünü söyledi.
Suriye'nin Türkiye ile tarihi birlikteleri çok ileri düzeyde olan, akrabalık ilişkileri yoğun bir ülke olduğunu belirten Erdoğan, ''Kuzey Afrika'daki gelişmelerden sonra bunun bir domino etkisi olarak buralara da sirayet eder mi endişesini hep taşıdık. Bunun için de son Şam seyahatinde kendileriyle (Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad) görüşme imkanımız oldu. Bu endişelerimizi orada da kendilerine dile getirdik'' diye konuştu.
Suriye'de 40 yılı aşkın süredir var olan olağanüstü halin kalkması gerektiğini, bunu çok daha önceki görüşmelerde de hep konuştuklarını, ayrıca tek parti dönemini aşmaları gerektiğini, bu gücün kendilerinde olduğunu ilettiklerini bildiren Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bakın dedim. 'Şoför olarak arabayı kullandınız, ben yanınızda oturdum. Beraberce Suriye caddelerinde dolaştık. Bu, bana ayrı bir mutluluk verdi.' Kendisine çok açık, net bir şey de söyledim. Beşşar'ın kendisi Nusayri, eşi Sünni'dir. Böyle bir özellik, kendisini aslında Suriye'de güçlü kılan bir yapı. Şu anda muhalefet edenlerin ciddi bir kısmı aslında başta Beşşar'a karşı çıkmıyorlardı. 'Bizim Beşşar'dan sıkıntımız yok' diyorlardı. 'Bizim sıkıntımız burada' diyorlardı. Burada rejimle ilgili olarak... 'Biz de partimizi kuralım, biz de bu yarışın içinde yerimizi alalım.' Siyasi tutuklulular noktasında ciddi sıkıntılar vardı, bunları ortadan kaldıralım. Samimiyet içerisinde de şunu söyledim, 'Siz Cumhurbaşkanı olmayın, ben de Başbakan olmayayım. Bir kardeş olarak birlikte konuşalım, birlikte dertleşelim.' Bu anlayış içinde bunları görüştük. Hatta bizim parti çalışmalarının ne boyutta olduğunu, nasıl olduğunu da inceletti. Dedik 'Bunları daha ileri aşamalara birlikte taşıyabiliriz. Gerekirse ekipler gönderirsiniz, bizim ekiplerin çalışmalarıyla birlikte buralarda paneller, sempozyumlar yapılır, burada bir yetişme fırsatı olur. Bunun demokratik parlamenter sistem için müşterek yaparız. Yeter ki siz bizden böyle bir desteği isteyin. Bu konuda deneyimlerimizi sizinle paylaşırız.' Tabii olumsuz bir bakış getirmedi, ama adımı da atmadı. Şimdi bu iş patladı.''
YAYLADAĞI'NDAN TÜRKİYE'YE GİRİŞLER
Suriye Devlet Başkanı Esad ile sürekli telefon irtibatı halinde olduğunu, kendisine özel temsilcisini gönderdiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Yapmayacağım, hayır demiyor, 'Yapacağım' diyor, ama bir yerden veya birileri tarafından bir engeller mi var, bir tereddüt içinde mi, bir kararsızlık mı yaşıyor, bunu doğrusu çözmekte sıkıntı yaşıyorum. Çünkü sonunda bu bizi vuracak. Yayladağı çıktı ortaya. Şimdi Yayladağı'ndan girişte insanlara kapılarımızı kapatamayız. Kapılarımızı açtık. Tedbirlerimizi aldık. Tedbirlerimizi daha da geliştiriyoruz, genişletiyoruz. Çünkü bunun devamı gelecek gibi görünüyor şu anda. Kendileriyle de irtibatlarımızı yine devam ettiriyoruz. Çünkü biz Suriye'nin parçalanmasını, bölünmesini asla istemiyoruz. Suriye, özellikle de bu bölünmeye fırsat verecek herhangi bir çıkışa müsaade etmemeli. Burada insanların özgürlükleri söz konusu. Bu özgürlük mücadelesinde de değerli dostumuz Beşşar Esad'ın tavrını çok kararlı koyması lazım. Bunlardan bir tanesi, 'Olağanüstü hali kaldırdım' dedi. Şimdi bunun fiili uygulamasını yapmalı. Nedir bu uygulama? İnsanlara kurşun sıkılmasın. Artık bunlar aşıldı. Bakıyorsunuz gaz bombası ve saire bunlarla birçok şeyler çözülebiliyor, ama sen kurşun sıkarsan bu olmaz.''
SURİYE'DEKİ YOLSUZLUK OLAYLARI
Suriye'deki yolsuzluk olaylarına da işaret eden Erdoğan, yolsuzlukla mücadele için ellerinden gelen her türlü desteği verebileceklerini söylediklerini anlattı.
Erdoğan, ''Biz 8,5 yıl içinde eğer yolsuzlukla mücadelede başarılı olamasaydık ne devlet bankaları şu anda geldiğimiz noktaya gelebilirdi, ne merkez bankamız döviz rezervini bu noktalara getirebilirdi, ne biz IMF'nin borçlarını bu kadar rahat ödeyebilirdik. Türkiye'nin geldiği konum ortada. Kendi de bunu söylüyor. 'Türkiye'nin şu andaki kalkınması, gelişmesi bize gerçekten model' diyor'' dedi.
''BİR DAHA HAMU HUMUS YAŞAMAK İSTEMİYORUZ''
Başbakan Erdoğan, ''Suriye'deki olaylara Batı müdahale eder mi?'' sorusunu da şöyle yanıtladı:
''Önümüzde bir Libya olayı var. Amerika'nın, batının açıklamaları var. Sonunda BM Güvenlik Konseyi bunu da masaya yatıracak büyük ihtimalle. BM Güvenlik Konseyi bunu masaya yatırdığı zaman, bu gelişmeler karşısında tabii ki burada en büyük rol Türkiye'nin üzerinde. Çünkü bizim gibi sınırı, bizim gibi ilişkileri olan yok. Onun için biz önümüzdeki günler içindeki ilişkileri çok daha ileri noktalara taşımak durumundayız. Çünkü biz bir daha Hama, Humus yaşamak istemiyoruz. Bunu da özellikle söyledik. Yani bir Hama katliamını Suriye bir daha görmemeli, bir daha yaşamamalı. Bu konuda çok titiz olmalısınız, çok hassas olmalısınız.' Bunların hatırlatmasını kendilerine yaptık. Eğer böyle bir şey tekrar yapılacak olursa, Suriye bunun altından zor kalkar diye düşünüyorum. Çünkü o zaman ister istemez insanlık burada tabii ki tavrını koyacaktır. Türkiye olarak biz üzerimize düşeni yapmak durumunda kalacağız.''
İktidara geldiklerinde Irak olayının olduğunu hatırlatan Erdoğan, ''Irak'taki bütün olaylara rağmen Türkiye gayet kararlı, ciddi şekilde bu süreci yönetmesini başardı. Irak orada bu şekilde devam ederken, Türkiye devamlı kalkınma istikametinde yolunu aldı. Suriye de tabii ki bize sıkıntı olacaktır'' diye konuştu.