"Şiddet dünyanın neresinde olursa olsun, kime uygulanırsa uygulansın kötüdür ama kadına yönelik şiddet vicdansızlıktır, insafsızlıktır, hiç tereddüt etmeden söylüyorum, alçaklıktır" diyen Başbakan Tayyip Erdoğan, kadınlara yönelik şiddet olaylarının muhalefet ve medyanın istismarıyla, sanki artıyormuş gibi bir havada takdim edildiğini savundu. Ankara Büyük Anadolu Oteli'nde düzenlenen Türk Metal-Sen 16. Kadın Kurultayına katılan Erdoğan "Hiç kimse kadına yönelik şiddeti, adına töre, gelenek, namus davası diyerek meşrulaştıramaz. Bugün artıyormuş gibi lanse edilen şiddet azalmaya başlayan vakaların abartılmasından başka bir şey değildir" diye konuştu. Milli birlik ve kardeşlik projesi için kadınlardan yardım isteyerek "terörü bitirecek olan da ağırlıklı olarak yine bizzat kadınlardır" diyen Erdoğan'ın verdiği mesajlar şöyle oldu:
'İNSAFSIZLIK, ALÇAKLIK'
8 Mart Dünya Kadınlar Gününün, ülkemin tüm kadınları için, dünyanın tüm kadınları için, istismarın son bulmasına, baskıların sona ermesine, cinayetlerin, tecavüzlerin tükenmesine, barışa, dostluğa, kardeşliğe ve dayanışmaya vesile olmasını yürekten temenni ediyorum. İstismar kötüdür. Ama kadın emeğinin istismarı kötüden de kötüdür. Ayrımcılık kötüdür. Ama kadına yönelik ayrımcılık kötünün de ötesinde insanlık dışıdır. Şiddet dünyanın neresinde olursa olsun kime yönelik olursa olsun kötüdür. Ama kadına yönelik şiddet vicdansızlıktır, insafsızlıktır, hiç tereddüt etmeden söylüyorum, alçaklıktır.
Hiç kimse, kadına yönelik şiddeti, adına 'töre, gelenek, namus davası' diyerek meşrulaştıramaz. Bizim medeniyetimiz, 'Cennet, annelerin ayakları altındadır' der. Bizim medeniyetimiz, 'Annenize, babanıza yanınızda yaşlandıklarında öf bile demeyeceksiniz' diye emreder. Bizim medeniyetimiz, kültürümüz, kadın erkek demeden, yaşlı çocuk demeden canı, hayatı, insanı kutsal görür, mübarek görür, dokunulmaz görür. Hiç kimse aksini iddia etmesin, hiç kimse kendi kaba şiddetini mazur ve meşru gösterme çabası içine girmesin. Bizim geleneklerimiz kadını, evin de ailenin de sosyal hayatın da ekonomik hayatın da en merkezinde görür ve böyle kabul eder.
8 yıldır, işkenceye nasıl sıfır tolerans gösteriyorsak, aynı şekilde şiddete, özellikle de kadın ve çocuklara yönelik şiddete sıfır tolerans gösteriyoruz. Kadına yönelik şiddetin, toplumda çok eskiden bu yana kanayan bir yara olduğunu biliyoruz. Ne yazık ki kadına yönelik şiddetin her zaman üstü örtüldü, mesele aile içinde tutulmaya çalışıldı, 'kol kırılır, yen içinde kalır' denildi. Hayır; ben kolu olmayan bir vücudu yen içinde kalsa bile ne yapayım ya. Böyle saçmalık mı olur? İlk kez bizim dönemimizde mesele ciddiyetle ele alındı, derinlemesine araştırmalar yapıldı ve bu konuda istatistikler tutulmaya başlandı.
Son günlerde kadınlara yönelik şiddet muhalefet ve medyanın istismarı ile artıyormuş gibi takdim ediliyor. Bir tek kişi bile olsa, bir tek kişinin bile canının yanmasına biz eyvallah edemeyiz. Bir kişinin ölümü tüm insanlığın ölümü gibidir. Olaya böyle bakarız. Fakat biz çalışmaları başlatana, araştırmaları başlatana kadar, bu ülkede şiddete uğrayan kadınların istatistiği bile tutulmuyor, bunlardan hiç kimsenin haberi olmuyordu. Bugün artıyormuş gibi lanse edilen şiddet, esasen daha önce bilinmeyen, gizli-kapalı tutulan, aslında artık azalmaya da başlayan vakaların abartılmasından başka bir şey değildir. Muhalefetten de medyadan da bu meseleyle ilgili olarak sorumlu yaklaşım bekliyor, istismar değil dayanışma ve sorumluluk duygusuyla şiddeti en aza indirebileceğimiz uyarısını yapıyorum. Kadınların yoksulluğu üzerinden yapılan istismar siyasetini de fırsatçılık olarak görüyoruz.
Türkiye'nin her sorununa mutlaka ve mutlaka kadın eli değmelidir. Kadına yönelik şiddeti birlikte çözeceğiz. Kadın sorunlarının dışında, ülkemizin ekonomik sorunlarına, siyasi meselelere, demokratikleşmeye daha fazla kadın elinin değmesini de istiyor ve arzuluyoruz. Bu sorunlar arasında, terör ve demokratikleşme meselesinde, Türkiye'nin tüm kadınlarının daha aktif rol oynamalarını, daha fazla inisiyatif almalarını ben kendilerinden rica ediyorum. Terörü bitirecek olan da ağırlıklı olarak yine bizzat kadınlardır. Milli birlik ve kardeşliği en ideal, en güzel şekilde tesis edecek olan da yine kadınlardır. Kendi yavrularına, eşlerine, çocuklarına bir kartal misali kol kanat geren Türkiye'nin kadınlarını, Türkiye'nin çocukları için de kol kanat germeye davet ediyorum. Türkiye'nin kadınları, kendi hakları için olduğu kadar, başka kadınların hakları için de seslerini yükseltsinler istiyorum. Kadınlar kendileri için, çocukları için, gelecekleri için Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ne sahip çıksın, sürece el atsınlar istiyorum.
ANKARA