Tarih 6 Mart 1993. İstanbul Terörle Mücadele timleri gece yarısına az bir zaman kala Kartal Esentepe'deki Deniz Apartmanı 13 numaradaki daireyi bastı. Evde 5 kişi vardı. Çatışma o zamanın şartlarına göre oldukça kısa sürdü. Yarım saat süren çatışmanın bilançosu 5 ölüydü. Öldürülenlerden biri Dev Sol'un liderlerinden Bedri Yağan'dı. Yağan, cezaevinden birlikte firar ettiği lideri Dursun Karataş'ı bir süre sonra "Benmerkezcilikle" itham ederek lideriyle ters düşmüştü. Bedri Yağan ayrıca, Dursun Karataş'ı mafyatik bazı ilişkiler içinde olan devlet içindeki bir kadro ile ilişkili olmakla suçlamıştı. Yağan ve arkadaşları Karataş'ı Almanya'da ikamet ettiği villanın bodrumunda enterne ederek örgüt yönetimine el koymuş, bu yüzden Bedri Yağan fraksiyonu "Darbeciler" adını almıştı.
TARİH 6 MART 1993
Örgüt içindeki çatışmaların ayyuka çıktığı dönemde İstanbul merkezli olmak üzere Dev Sol'a yönelik müthiş bir tasfiye süreci başladı. Bedri Yağan yanlısı birçok örgüt üyesi silahlı operasyonlarda öldürüldü. 6 Mart 1993 günü ise Bedri Yağan ve yanındaki 4 kişinin sonu oldu. O gün saat 21.00'de Terörle Mücadele'den gelen 8 kişilik tim 13 numaralı dairenin kapısını çaldı. Olay sonrası yazılan tutanaklarda tim görevlileri "Polis olduğumuzu söyledik. İçeriden bize ateş edildi. Defalarca teslim olun çağrısı yaptık ama 'Faşist köpekler! Gelin siz teslim alın! Yaşasın Devrimci Sol!' cevabını aldık" dedi. Daire kapısından içeri dalan polisler kurşun yağdırdı. Çatışma o dönemin şartlarına göre oldukça kısa sürdü. Sadece 45 dakika sonra mahalle karakoluna bilgi veren tim "Gelin cesetleri alın" dedi. Evde delik deşik olmuş 5 ceset vardı. Bedri Yağan, Asiye Kasap, Rıfat Kasap, Gürcan Özgür ve Menekşe Meral. Yapılan otopside her bir ceset üzerinde 6 ila 18 mermi deliği tespit edildi. Erkekler sırtlarından, kadınlar ise yüzlerinden ve göğüslerinden vurulmuştu. Biraz sonra gazeteciler içeriye alındı. Daire adeta kan gölüne dönmüştü. Bedri Yağan'la ev sahibi Rıfat Kasap salonda, diğer 3 kadın ise oturma odasında yatıyordu. Her birinin yanında ise birer tane silah vardı. Yatak odasında karyolanın ardında büzülmüş, tir tir titreyen iki çocuk bulundu. Bunlar Rıfat ve Asiye Kasap çiftinin çocuklarıydı. Daha 11 aylık Sebahat ile 5 yaşındaki ağabeyi Özgür. Polisler tarafından kucaklanarak aşağı indirilen kardeşler Darülaceze Vakfı'ndan gelen hemşirelere teslim edildi. Sebahat'ın ağlaması biraz sonra bir polisin getirdiği emzik sayesinde sustu. İki kardeşin evden çıkarılma anı o tarihlerde bütün gazetelere manşet oldu. Kiminde "Cehennemde iki yavru" denilirken, SABAH gazetesi ise "Bu yavruların günahı neydi?" başlığını kullandı. Operasyon tüm Türkiye'de ve Avrupa'da ses getirdi. Dev Sol'un iki numaralı adamı öldürülmüştü. Yıllarca ihbarı kimin yaptığı tartışıldı. Bu süreçte dillendirilen iddialardan biri de, ihbarı karşıtlarını tasfiye etmek isteyen Dursun Karataş'ın yaptığıydı. Ama bu hiçbir zaman ispatlanamadı. Kesin olan bir şey ise operasyonu planlayan kişiydi: Dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Hanefi Avcı. Diyarbakır'da iken Emniyet Müdürü Necdet Menzir'in bizzat isteğiyle İstanbul'a tayini yapılan Hanefi Avcı görev yaptığı süre boyunca Dev Sol'a darbe üstüne darbe indirdi.
POLİSLERE BERAAT
Dursun Karataş'ın eşi Sabahat Karataş ve örgütün önemli isimlerinden Sinan Kukul'un öldürüldüğü operasyon dışında Bedri Yağan operasyonu Avcı'nın yönettiği en önemli operasyondu. Hanefi Avcı, bu operasyonu nasıl planladığını kitabında şöyle anlattı: "...operasyon planı yapmak tam bana göre bir işti. İşte o gün de hesaplamaları yapıp her alternatifi hesaplamıştım... O gün hepsi profesyonel 22 tane SDB militanı yakaladık... Ama asıl Bedri olduğunu tahmin ettiğimiz kişi hiç sokağa çıkmıyordu... Gece geç saatte bu eve operasyon ekipleri baskın yaptı. Kısa süre sonra çatışma çıktı. 6 kişi ölü ele geçirilmişti..." Olay yerinde gazetecilerin çektiği fotoğraflarda ilginç bir ayrıntı gözden kaçmıyor. Fotoğraflarda her cesedin başında bir silah var. Zaten bu tip fotoğraflar o dönemde gerçekleştirilen tüm operasyonlarda hep aynı. Cesetler ve yanı başlarındaki silahlar... Kartal'daki operasyonda Rıfat ve Asiye Kasap çiftine ait kırtasiye dükkanında polis adeta bir cephanelik ele geçiriyor: 6 roketatar, 17 LAW, 4 kaleşnikof ve çok sayıda tabanca bulundu. Başta Emniyet Müdürü Necdet Menzir olmak üzere "İstanbul'u cehenneme çevireceklerdi" açıklamaları yapıldı. Hanefi Avcı da bu iddiayı kitabında tasdik etti. Operasyonun ardından ölenlerin yakınları "Sorgusuz infaz edildiler" diyerek polisler aleyhinde dava açtı. O polislerden biri de Susurluk sürecinde ismi sıkça anılacak olan Ayhan Çarkın'dı. Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava 2.5 yıl sürdü. Mahkeme başkanı ve iki üye sanıkları oybirliğiyle beraat ettirdi. Bu kararı Yargıtay da onadı. Operasyon gecesi Darülaceze Vakfı'na verilen Özgür ve Sebahat teyzelerine teslim edilinceye kadar burada kaldı. Teyze Emine Er, yıllar süren hukuki mücadelenin ardından çocukların velayetini üzerine aldı. Ve 17 yıl sonra iki kardeş yine teyzelerinin evinde SABAH'a konuştu.
"YARGISIZ İNFAZ YAPILDI"
Ağabey kardeşi konuşmaya ikna etmek hiç de kolay olmadı. Bunda en büyük etken yıllar öncesine ait korku ve endişenin hala taptaze olması. Ağabey Özgür Kasap, anne ve babasının yargısız bir infaza kurban gittiğini söylüyor. Özgür Kasap "Aslında hiç konuşmayacaktım. Çünkü ne değişecek? Annemle babam mezardan mı kalkıp gelecek? Ama Türkiye'de sanki bazı şeyler değişiyor. Soramadıklarımızı artık soruyoruz. Şimdi ben de soruyorum. Annemi ve babamı neden öldürdünüz? Öldürmeniz şart mıydı? Adalet istiyoruz" dedi. Özgür Kasap, "Anne ve babamızın ölümünden sorumlu olan kimse bulunsun ve hesap sorulsun. Bunu sağlamak da devlet büyüklerimizin görevi. Biz 17 yıl anne ve babasız büyüdük. İki kardeş yıllarca birbirimizden ayrı yaşadık. Ayrı yaşamak zorunda kaldık. Anne ve babamızı hiç tanımadık. Yıllarca anne ve baba sevgisine hasret kaldık" diye konuştu. Sebahat Kasap ise "Yıllarca 'Senin annen baban polis katili' dediler. Ben annemin terörist olduğuna inanmıyorum" dedi.