MHP Kurucular Kurulu üyeleri, "Yeterli olmayan bu Anayasa değişikliğine 'evet' demek, asla ve kat'a AK Parti'ye destek vermek demek değildir. Sadece milletin ve onun iradesinin yanında yer almaktır. Bu anayasa değişikliğinin kimler tarafından yapıldığının önemi yoktur" açıklamasını yaptı.
MHP Kurucular Kurulu Üyeleri Naci Meriç, Ali Sağır, Kemal İnandı, Aziz Mecit, Hüseyin Ünlüer, İbrahim Faruk Evirgen, Hayrettin Başeğmez, Mehmet Gümüştaş, Mehmet Zeybek, Mehmet Küçükince, Niyazi Ahıska, Durak Körük, Fikret Fırat, Seyit Mehmet Topçu, Ahmet Özsoy ve Şahin Türkboyları, ortak olarak yaptıkları basın açıklamasında, anayasa değişikliği konusundaki düşüncelerini açıkladı.
1924 Anayasası'nda tayin edilmiş olan, 'milletin kayıtsız şartsız egemenliği'ne 1961 Anayasası ile millet dışında CHP ve sol ideologlar tarafından yeni ortaklar getirildiği belirtilen açıklamada, çok partili düzene geçtikten sonra, aziz millet tarafından asla tek başına iktidar verilmeyen CHP'nin ve sol güçleri seçimsiz, millet iradesi olmadan ve millete rağmen daimi iktidar yapma projesi geliştirdiği savunuldu.
1961 seçimlerinde CHP'nin tek başına iktidara gelecek oyu alamaması üzerine, bu durumun İnönü'nün damadı Metin Toker'in Ulus gazetesindeki makalesinde de, 'Seçimi tek başına kazanamamak o kadar önemli değil, Türkiye'de iktidar olmak için ordu, Anayasa Mahkemesi, üniversite, Danıştay, Yargıtay gibi devlet kuruluşlarına da hakim olmak gerekir' denilerek açıkça ifade edildiği vurgulanan açıklamada, "Türk Milliyetçileri olarak, merhum Başbuğ Alparslan Türkeş'in liderliğinde CHP ve sol ortaklarının kurduğu bu oligarşik düzene karşı, sadece ve sadece millet iradesini esas alarak MHP'yi kurduk. MHP'nin milli iradeyi hakim kılmak üzerine yürüttüğü mücadele, emperyalist güçlere 'bizim çocuklar' diye tabir edilen darbeciler tarafından, 12 Eylül 1980'de hunharca akamete uğratılmıştır. Türk gençleri, sağcısı-solcusu, ülkücüsü-devrimcisi, Sünni'si-Alevi'si, önce darbe ortamının hazırlanması amacıyla birbirlerine kırdırılmış, darbeden sonra da işkencehanelerde kırılmış, heder edilmişlerdir. 'Bu millet cahil, 30-40 sene daha bu milleti askeri idare ile yönetmek lazım, bu millet için demokrasi
henüz erken' diyerek milletin 1961 Anayasası'na nazaran daha çok devre dışı bırakıldığı, dışlandığı otokratik bir düzen kurmuşlardır" denildi.
Bütün bu gelişmelere karşı ülkücülerin merhum Başbuğ liderliğinde MHP'yi yeniden ihya ettiklerini, millet iradesini hakim kılma mücadelelerini yılmadan sürdürdüklerini ve onun vefatına kadar da bu çizgisini muhafaza ettiklerini belirten MHP Kurucular Kurulu Üyeleri'nin açıklaması şöyle devam etti:
"Ne var ki; başbuğumuzun vefatından sonra yönetime gelen şimdiki kadro, bin bir zorluklar ve emeklerle yeniden kurduğumuz partimizin ülkücü misyonunu, kuruluş felsefesini terk ederek darbecilerle aynı safta yer almıştır. Rahmetli başbuğumuzun 1982 Anayasası'nı değiştirme taahhüdüne dahi itibar edip güven oyu verdiği görmezden gelinerek, 'hayır' cephesinde yer alınması biz kurucuları derinden yaralamaktadır. Her fırsatta vatan hainlerini, teröristleri affetmeyi, genel aflarla salıvermeyi gelenek haline
getirmiş CHP ve bölücü sol blok ile MHP'mizin aynı safta yer almasını içimize sindirmemiz mümkün değildir. Darbe anayasasına karşı ancak ve ancak milletin iradesi ve egemenliğini esas alan alternatif anayasayı herkesten önce üretmesi gereken MHP yönetiminin, darbecilerin anayasasını savunmaları kabul edebileceğimiz bir hal olamaz. Yeterli de olmayan bu anayasa değişikliğine 'evet' demek asla ve kat'a AK Parti'ye destek vermek demek değildir. Sadece milletin ve onun iradesinin yanında yer almaktır. Bu anayasa değişikliğinin kimler tarafından yapıldığının önemi yoktur. AK Parti'ye muhalefetimiz, "İyi yaptığı sürece takdir, kötü yaptığı zaman ihtar etmek" esası üzerinden devam etmektedir. Biz Kurucular Kurulu üyeleri olarak, MHP yönetimini yarım asra yaklaşan geçmişimiz, mücadelemiz ve misyonumuzu hatırlayarak darbeciler ve bölücülerin safını terk edip, milletimiz ve onun iradesi yanında yer almaya davet ediyoruz. Rahmetli başbuğumuzun sık sık vurguladığı gibi, en kötü demokrasi, en iyi darbe idaresinden daha iyidir."