Diyarbakır
Cezaevi'nin "Allah"ı, mahkûmların kendi deyişiyle binbaşı Esat Oktay Yıldıran'dı. Yıldıran Diyarbakır Cezaevi'nde 7'nci kolordu komutanı Kemal Yamak'ın verdiği geniş yetkilerle cezaevi iç güvenlik komutanı olarak görev yaptı. Cezaevinde her zaman komando elbiseleri ve "Co" isimli köpeği ile dolaşıp akla hayale gelmeyecek işkenceler uygulayan Yıldıran'ın işkence tezgâhlarından Ahmet Türk, Celal Paydaş, Mustafa Çakmak, Orhan Miroğlu, Selim Çürükkaya, Şükrü Gülmüş, Nurettin Yılmaz gibi sonradan milletvekilliği yapacak olan bir çok isim de geçti.
34 MAHKUM ÖLDÜ
Mahkûmları hücrelere sıkıştırmak, üzerlerine lağım suları dökmek, kimi mahkûmlara fare ve insan dışkısı yedirmek Yıldıran'ın en sevdiği işkence metotlarıydı. Yıldıran'ın uygulamalarına karşı koyan mahkûmlar, ölümün bir kurtuluş olduğunu düşünüyordu. Cezaevinde yaklaşık 34 mahkûm öldü. Bunlar arasında 16 mayıs 1982 tarihinde Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Mahmut Zengin ve Eşref Anyık kendilerini yakarak hayatlarına son verirken, Mazlum Doğan, Kemal Pir, Bedii Tan, Necmettin Büyükkaya, Remzi Aytürk gibi isimler ya kendini astı, ya açlık grevinde ölda ya da tekme ve yumruklarla öldürüldü.
1988'DE ÖLDÜRÜLDÜ
Yıldıran 22 Ekim 1988 tarihinde, İstanbul Kısıklı'da bir belediye otobüsünün içinde, kafasına sıkılan üç kurşunla öldürüldü. Tetiği çeken kişi tetiği çekmeden önce Yıldıran'a, cezaevindeki işkence mağdurlarından olan ve ölüm orucunda yaşamını yitiren, "Laz Kemal" olarak bilinen Kemal Pir'in selamları olduğunu söyledi. Yıldıran'ı öldüren kişi olarak, sonradan itirafçı olacak olan Alaattin Kanat'ın ismi geçerken, kendisi de cezaevinde işkence gören Selim Çürükkaya ise gerçek katilin o olmadığı görüşünde. Esat Oktay Yıldıran'ın işkencelerinden kurtulan kişilerin bir kısmı daha sonra soluğu yurt dışında alacak ve PKK'nın ana gövdesini oluşturacaktı.