İtalya'nın Lecce şehrinde, geleneksel aile sofrası... Misafir ağırlanıyor; masa dört dörtlük donatılmış, yemekler yeniliyor, gay fıkraları anlatıp kahkahalarla gülünüyor, her şey çok keyifli. Ailenin büyük oğlu çatalını hafifçe kadehine değdirerek, bir konuşma yapmak istiyor. Masada sesler kesiliyor, çıt yok. Herkes Antonio'ya bakıyor; acaba ne diyecek? Yıllardır ailesinden gizlediği gerçeği açıklıyor Antonio: "Ben gayim!" Derin bir sessizlik... Hemen ardından aynı kahkahalar yükseliyor yine masadan. İhtimal dahilinde bile olamayacağına karar verildi çünkü; 'İyi şakaydı' fikrine kapılıyor herkes. Onlar bu 'şaka'ya gülerken masada donmuş kalmış biri vardır; Antonio'nun kardeşi Tommaso! Çünkü o da gaydir. Tam kendini deşifre etmeye niyetlenmişken, abisi sırayı ondan kapmıştır. Az sonra da ortada bir şaka olmadığı anlaşılır; millet şoka girer, baba kalp krizi geçirir, Antonio evden kovulur. Ferzan Özpetek'in yeni filmi 'Serseri Mayınlar'da olaylar işte böyle bir sahne sonrasında başlıyor... Makarna üreticisi köklü İtalyan ailesinin, geleneksel ve ahlaki kalıpların dışına çıkan çocuklarının öyküsü. Oğullarının gay olmasını kesinlikle kabullenemeyen anne-babanın başlarına yıkılan dünyaları... 'Bizi tanıyanlar ne der' korkusu yaşıyorlar, gayliği hastalık olarak görüyorlar, gizlemeye çalışıyorlar. Hatta bir sahnede Antonio'nun annesi şöyle diyor: Doktora götürsek düzelir mi? İşte o anda patlattım kahkahayı. İlk aklımdan geçen de "Eşcinselliğin bir hastalık olduğunu düşünüyorum" diyen Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın bu filmi izlemesi gerektiğiydi. Bu arada anlattıklarıma bakıp da, ortada acıklı bir hikaye var sanmayın. Son yıllarda izlediğim en keyifli, en sıcak, en şahane aile komedisi bu. Bana çok çok iyi geldi...