Bayat tavukları çamaşır suyuyla beyazlattılar. Üzümü kurutmadan önce mazota bulayarak haşereye karşı önlem aldılar. Yağ ve kemik külünden lahmacun yapıtılar. Kahveye konulan süt tozuna tebeşir kattılar. Dönerin içine öğütülmüş tavuk bacağı koydular. Sütün öz yağını alıp yerine margarin koydular.
Biz de gözümüz gibi baktığımız bebeklerimize içirdik!
Ete yüzde 30 su şırınga ettiler. Yurt dışından ilaç artıklı, hormonlu diye geri yollanan yerli meyve-sebzeyi iç piyasaya sattılar; hem de ithal ürün diye! Çikolataya hayvan yemi kattılar. İncirleri hidrojen peroksitle ağarttılar.
Sucuk salama hiç girmiyorum; hepimiz kanatlandık, uçmak üzereyiz!
Tek yapmaları gereken Allah'ın suyunu plastik şişeye doldurmaktı. Suyun bile kanserojenini ürettiler!

KANSER İKİ KAT ARTTI
Önceki gün gıda mühendisleri 'İş istiyoruz' diye Ankara'da yürüdüler. Türkiye'nin dört bir yanından protestoya katılan gıda mühendislerinin ortak çağrısı şuydu: "Türkiye'de 500 bin gıda üretim/ satış noktasının denetimi 4 bin 600 kişi ile yapılmaya çalışılıyor. Kamuda yeterli derecede gıda mühendisi istihdam edilmediği için gıda denetiminde yetersiz kalınıyor."
Peki, 4 bin 600 denetçiden kaçı gıda mühendisi dersiniz? Sadece 800'ü gıda mühendisi. Torpilini bulan gıda mühendisi olmuş.
Gerçek gıda mühendisleri ise sınavda 90 puan alsa bile iş bulamıyor.
Ve bir son dakika gelişmesi sayın seyirciler:
Yapılan son araştırmada; Türkiye'de kanserli hasta sayısı iki katına çıktı!