Dün arkadaşım İclal Aydın yazmış. Editörü İclal'e "Kısa yazılar yaz" buyurmuş. Ne demek "Kısa yazılar yaz"? Şu demek; yazma! Yani yaz da yazma. Yani yaz da adam gibi yazma. Yani yaz da kısa ve öz olsun, yazı gibi değil de not gibi olsun. Yani yaz da kendin olma, mesela sen de Ahmet Hakan gibi yaz. Yani yaz da kısa kes işte, millet okumuyor! Böyle saplantılar var medya dünyasında. Mesela yazıların okunmadığına dair saplantılar. Okur okumayı sevmiyor takıntısı gibisine. Kısa olunca hiç yoktan göz gezdiriliyor hesabına. Çok saçma!
KOMŞUNUN KIZI GİBİ OL
Yazar okunmuyorsa eğer, hiç yazmasın. Yazarın görevi sayfa doldurmak mı? Biz neyi ıskalıyoruz? Özellikle Ahmet Hakan'ın yazıları çok okunmaya başlandıktan sonra bu 'kısa kısa iki üç yazı yaz' sendromu aldı başını gitti. Yahu Ahmet Hakan'ın bir tarzı var... Ahmet Hakan üç cümle de yazsa okutur. Onun tarzı bu. Onun yazarlığı bu. Bu kızına dönüp "Komşunun kızı gibi ol" demek gibi bir şey. Ya da her albüm çıkaran erkek popçudan Tarkan gibi şarkılar söylemesini beklemek gibi bir tuhaflık. Bu, bildiğiniz baskı. Gün olur köşende tek yazı yazarsın, gün olur yarımşardan beş yazı yazarsın. Sabit okurun seni zaten okur. Yazara kısaltmalar, uzatmalar, mecburiyetler getirmek, saçmalıktan başka bir şey değildir. Verimsizliğe davetiyedir. İlle de her şey kopya olacak, ille de okur 'okumaz' sayılacak, ille de yeni bir şey yapılmayacak.
BU MANTIĞI ANLAMIYORUM
Aklıma röportaj yazılarım geldi şimdi, iyi mi. Ne büyük zevkle yazıyordum röportajlarımı. Karşımdaki ünlüyü didik didik ediyordum, çayını nasıl içtiğinden, ellerini sıkmasına kadar... Sonra dediler "Uzun yazı okunmuyor, soru cevap yap." Yapamadım. Soru cevap röportaj yapmaktan nefret ediyorum çünkü; elim gitmedi. Ve bu mantığı anlamıyorum. Kısa yaz, soru cevap yap... Amaan... Bence bütün gazeteler birleşsin tek bir gazete çıkartsınlar olsun bitsin. Zaten neredeyse hepsi birbirinin kopyası. Bakalım bu yazımdan sonra beni kimler kara listesine ekleyecek. Hadi hayırlıs