Biri Bizi Gözetliyor' (BBG) programından esinlenerek yazılan, stüdyoya giren bir katilin, canlı yayında saçtığı dehşeti konu eden 'Ev' filminin yapımcısı ve yönetmeni Caner ve Alper Özyurtlu, filmlerini anlattı. Reality şovların öldürücü bir etkiye sahip olduğunu düşünen Özyurtlu kardeşler, aynı zamanda sosyolojik bir travma olarak da gördükleri bu tür yayıncılığın karşısında duran 'Ev' filminin gerilim örgüsü, senaryosu ve oyuncu performansları ile izleyiciyi tatmin edeceğini söyledi.
BİZ SİSTEME DOLMUŞUZ
* Filmi, ilk yayınlanan 'BBG Evi' yarışmasını izledikten sonra mı çekmeye karar verdiniz?
Caner Özyurtlu: 'BBG' bizim için bir metafordu aslında. Bizim filmimiz, genel olarak televizyonculuk sistemi, bu tür yarışmalar ve türevleri üzerine bir yaklaşım. Bu yarışmaları birebir hedef alan bir hikaye yazmadık. Biz genel olarak sisteme karşı dolmuşuz...
* İzleme kültürü üzerine kurulu bu tür yarışmaların olmaması gerektiğini mi iddia ediyorsunuz?
C.Ö.: Biz hiçbir şey için, "Olmasın!" demiyoruz. Sansüre zaten karşıyız. Bizim burada eleştirdiğimiz nokta; "Bu programlar neden yapılıyor?" durumundan ziyade, "Bunları neden izliyorsunuz?" sorusunun cevabı üzerine düşündürmek. Bu programlar tabii ki yapılacak. 15 kişiyi bir mekana almak ve gün içinde neler yaptıklarını izlemek ilginç bir şey, ama onun limitleri önemli...
BU KEZ GERİLİM GERÇEK
Alper Özyurtlu: Bizi film yapacak noktaya getiren şey; 'BBG'nin kendisi değil, genel olarak televizyonculuk anlayışı oldu zaten. C.Ö.: Bu programlar belki 10 senedir yapılıyor Türkiye'de ama oradan çıkan insanların ne hallere geldiklerini yeni yeni görüyoruz. O zamanlar ünlülerdi. Şimdi hiçbiri yok. Olanlar da zaten ne halde... Evet, oradan sıyrılabilen ve bunu lehine kullanabilen insanlar da oldu ama baktığınız zaman, beş yıl sonra 'parasız-işsiz fakat ünlü' birileri var ortada. En korkutucu yanı da bu bence. Psikolojik açıdan, insan için çok zor bir durum. Herkes tanıyor onu ama mesleği yok. Sıfatsız bir ünlü! Sadece ünlü ama ne olarak ünlü olduğu belli değil. Mesela, toplu taşıma araçlarına biniyor mecburen ve herkes tanıyor... Toplumdan izole olabilecek parası yok. Çok korkutucu şeyler bunlar bence. Biraz buralara da takıldık biz. Ne birinci olabiliyor ne parayı alabiliyor ama mecburen ünlü oluyor bir anda. Hayatının değişmesini beklerken hayatı tepetaklak olan insanlar var.
GERİLİM BASAMAK BASAMAK YÜKSELECEK
* Filmin konusunu anlatır mısınız?
C.Ö.: Eli silahlı bir adam yarışma evine dalıyor ve diyor ki, "Her hafta bir oylama yapıp buradan birini alkışlarla, şarkılarla ve bazen gözyaşlarıyla eliyorsunuz. Bu akşam yine oylama yapacağız. Halk yine oyunu atıp birini finalist seçecek ve o biri buradan seçtiği bir arkadaşını öldürecek!" Film böyle gelişiyor. 'Bu oyunu gerçek bir oyun olarak oynayın bakalım neler oluyor. Geçen sefer arkadaşını kırmızı halıdan uğurlarken ağlıyordun şimdi nasıl uğurlayacaksın bakalım' gibi bir durum. Filmde katil belli! İnsan psikolojisiyle gerilim yaratıyoruz. Film, insanların düştüğü hali ve çöküşü işliyor. Karakterler başka şeye dönüşüyor. Manyağın kim olduğunu biliyoruz ama neler yaptıracağını bilmiyoruz...
SALDIRGAN ROLÜ İÇİN DENİZ ÇOK UYGUNDU
* Oyuncu seçerken, nelere dikkat ettiniz?
C.Ö.: Bizim çok ünlü zannettiğimiz insanları kimse tanımıyormuş. "Bu adam kim, iyi oynuyormuş" dediklerimizi meğer herkes tanıyormuş... Filmde saldırganı oynayan Deniz Celiloğlu öne çıkıyor. Kendisini sahnede izledik ve ikinci bir isim düşünmedik. Herkes olağanüstü performans gösterdi. Levent Ünsal, Ahmet Saraçoğlu, Deniz Celiloğlu, Özgür Özberk, Kerem Atabeyoğlu, Melda Gür.