Volga Tamöz, 15 yıldan bu yana pek çok albüme besteci, aranjör, müzik direktörü ve prodüktör olarak imza attı. Henüz 33 yaşındaki Tamöz, 'Türk pop müziğine yön veren isim' olarak tanınıyor. Mirkelam'dan Mustafa Sandal'a, Serdar Ortaç'tan Ajda Pekkan'a kadar pek çok yıldızın albümünü yapan, bu yaz bir numara olan şarkılara aranjör olarak imza atan Volga Tamöz'ün yeni hedefi kendi bulduğu R&Besk müziği Türk dinleyicisi ile tanıştırmak...
Aranjör ne iş yapar?
Aranjörün müzik piyasasındaki açıklaması; şarkıyı düzenleyen kişidir. Yani yorumcuyu şarkıdan çek çıkar, geri kalan her şeydir.
Bazen çok yavaş bir şarkı aranje edildikten sonra bir dans şarkısına dönüşebiliyor. Ya da tam tersi. Bu nasıl oluyor?
Şarkının ritm yapısına aranjörler karar verir. Şarkının orijinal ritmini iki katı hızlandırıyor ya da tam tersi düşürüyorsunuz, bambaşka tını ve soundlar yaratıp yeni bir kompozisyon ritm ortaya çıkarıyorsunuz.
Peki besteci ne iş yapıyor?
Besteci o müzik yapıtını yaratan kişidir. Yani besteci; şarkıdaki sözü ve sözdeki müziği yazan kişidir.
Tam teslimiyet isterim
O halde aslında müzik piyasasını yönlendiren, müziğin ritmini, tarzını bulan aranjör mi?
Tabii ki öyle, ama besteci ve yorumcularla beraberiz. Mesela Serdar Ortaç'ın bir tarzı var. Onun dışına çok çıkmadan her çalışmamızda bir öncekinden daha iyi fikirler ve soundlar yapmaya çalıştım. Ortaya da şahane çalışmalar çıktı. Serdar'la müzik adına bu sezonda birçok albüme imza attık. Mesela Serdar'a ait olan Ajda Pekkan 'Resim', Bengü 'İki Melek' , Nazlı 'Beni Yazın' gibi şarkıları birlikte yaptık. Benim çalıştığım insana tek şartım tam teslimiyettir.
Tam teslimiyetten kastınız ne? Sizinle çalışan sanatçının söz hakkı yok mu?
Müzikal anlamda teslimiyetten bahsediyorum. Yani bana gerçekten inanmalı. Müziğe katkı sağlayacak fikirleri tabii ki dinlerim. Ama benim yaptıklarım da ortada. Demek ki bir bildiğim var.
Birinci kuralınız ne mesela?
Dakikliğin yanı sıra, müzik vizyonuna sahip olunması benim açımdan önemli. Genç şarkıcılara hep Ajda Pekkan'ı örnek gösteririm. Konser ve stüdyo çalışmaları dışında kalan tüm zamanını müziği için harcar. Üretim aşamasında da çok planlı ve dakiktir. Ajda Pekkan kadar işine bağlı, işi için yaşayan, tam anlamıyla profesyonel bir yorumcu daha görmedim. Çünkü şunun farkında; bu kapıdan, yani stüdyodan içeri girdiği anda onun arkasından getirdiği milyonlar dışarıda kalıyor. İşte o milyonların artması ya da azalması bu stüdyonun içindeki çalışmayla doğru orantılı.
Çalışmaktan mutsuz olduğunuz kimse yok mu? "Bir daha asla çalışmam" dediğiniz...
Var. Çalışma şekli bana uymadığı için Demet Akalın ile asla çalışmak istemem. Bir daha da biraraya geleceğimizi hiç sanmıyorum.
Bu sene Serdar Ortaç ve Ajda Pekkan fırtınası esiyor. Onların yılı olduğu konuşuluyor. Siz de "Benim yılım oldu" diyor musunuz?
Evet, diyorum. Ama geçen sene de öyleydi, evvelki sene de... Uzun süredir bu böyle!
Beklentiler çok farklı
Ajda Pekkan da, Serdar Ortaç gibi yenilik mi yapmak istedi müziğinde? Çünkü 'Aynen Öyle' albümü için yapılan yorumlarda "Ajda Pekkan'ın miladı" deniliyor...
Herkesin beklentisi birbirinden farklı. Değişim sürecine girmek isteyen sanatçının kendisini de olsa, onu o sürece çekerken çok dikkatli olmak zorundasınız. Çünkü insanlar yeniliği kabullenmeli. Ayarı biraz fazla kaçırırsanız, hem o insanın, hem de kendinizin kariyerine zarar verebilirsiniz.
Şarkıların birbirinin tekrarı olduğundan şikayet ediliyor ya, o zaman bu da şarkı ve yorumcu ile değil, aranjör ile alakalı bir durum öyle mi?
Tamamen öyle değil. Ama tabii ki burada şarkıyı düzenleyen kişiye çok iş düşüyor. Birbirini çok fazla tekrarlayabilen besteleri birbirinden ayırmak bizim müzikal altyapımız ve tecrübelerimizle doğru orantılı. Ama piyasada öyle bir bakış açısı var ki, ne tutuyorsa sonrasında yapılan her projeyi ona benzetmeye çalışıyorlar. Bu da bana göre müziği kısırlaştırıyor. Ben Volga Tamöz olarak Türk Pop Müziği'ne büyük ölçüde yön veriyorum. Şu küçücük stüdyomda o şarkıları yapıyorum ve sonra bütün Türkiye dinliyor. Bu çok keyifli...
Siz de yorumcular gibi gel git ruhlu musunuz?
Evet, öyleyimdir. Bana göre bir müzik üreticisinin gel git ruhlu olması bir yandan iyi bir şey. Sonuçta bu durum ürettiğimiz müziğe de yansıyor. Sanırım bu bende şöyle ortaya çıkıyor: Farklı ruh halleri ve farklı müzikler...
'Vay be güzel bir şey yaptım işte!'
Tarkan olması gereken yerde değil. Çok iyi bir şarkıcı ama bana hâlâ ilk zamandaki yorumunu devam ettiriyor hissi veriyor. Kişisel fikrim, yorumculuğunu biraz daha tasarruflu kullanması yönünde.
Müzikte standardını ve ruhunu koruman gerekiyor. Kayıkla başladıysan tekneyle devam edemezsin. Mesela Fergan Mirkelam... Ruhunu korumak için yaşar.
Yurtdışında Muhabbet adlı bir Türk şarkıcının albümünü yapmıştım. Almanca arabesk söyledi. Ve adam gerçekten star oldu. Ne zamanki top tenlerde Robie Williams arkasından da Muhabbet çıktı, "Vay be dünyayla ilgili güzel bir şey yaptım işte" dedim.
Ahmet Şeker'in albümünü hazırlıyorum. Muhabbet albümünün Türkçe versiyonu gibi olacak. Türkiye'de müziğin yönü diyorsanız eğer, bu albüm başka bir yere götürecek... Dünyada R&Besk tarzını ilk yapan kişiyim. Ahmet de bu müziğin Türkiye'deki temsilcisi olacak.
Aynı bukalemun gibiyim, kiminle çalışıyorsam onun ruhuna giriyorum
Arka arkaya çok albüm çıkıyor. Müziği yakından takip edebiliyor musunuz?
Tabii ki müzik benim işim ve müziği takip ediyorum. Dünyada dikkatimi çeken birçok projeyi takip edip satın alıyorum, bu anlamda iyi bir müzik arşivim var. Müzikte insanın kendini yenileyebilmesi için çok dinlemesi gerektiğine inanıyorum. Dünyada dans müziği ve R&B son 10 yıldır çok mesafe kat etti. Ancak bir-iki yıldır eskisi gibi dünya müziğinde iyi melodik yapı bana göre yok gibi. Gerçi Türkiye'de dinleyici daha çok şarkının hikayesine önem veriyor. Türkiye'deki çıkan işleri takip etmemle beraber kişisel zevkim olarak Türkçe sözlü müzik dinliyorum diyemem.
Kendi şarkılarınızı da dinlemiyor musunuz?
Yapım aşamasında o kadar çok dinliyorum ki, inanın bir süre dinlemek istemiyorum. Şarkılarımı her yerde duyuyorum ve bu benim için hem keyif hem de tatil döneminde başlı başına bir problem. Çünkü tatilde biraz dinlenmek, yaptığı işten uzaklaşmak istiyor insan ama işiniz müzikse bu pek mümkün değil. Mesela gecenin bir vakti bir yerde benim yaptığım şarkı çalıyor. Siz o şarkıyı o platformda duyup eğleniyorsunuz. Ben öyle değilim ki, ben onun tüm detaylarını duyuyorum ve oradaki her şeyi tekrar gözden geçiriyorum. Bunu böyle mi yapsaydım, şöyle mi olsaydı... O anda tatil benim için tatil olmuyor, yine kafam takılıyor.
Sevmenin şehri yok
Sizi yanıltan bir şarkı oldu mu hiç? Sevilir dediğiniz sevilmeyen ya da tam tersi...
Çok şükür olmadı. İçimdeki öngörü beni hep doğru yere itti. 16 yıllık konservatuvar hayatımda, dokuz yıllık kompozisyon geçmişim var. Bütün bunların dışında yıllarca konserlerde keyboard çaldım. Mustafa Sandal'ın, Ajda Pekkan'ın orkestra şefliğini yaptım. Bu yüzden Türkiye'yi şehir şehir birçok kez dolaştım. Bir şarkı sevilirse seviliyor, sevilmezse sevilmiyor; şehri yok bunun. Şarkıcının yaptığına ve yapacaklarına bakıyorsun. Ben de aynı bukalemun gibiyim. Kiminle çalışıyorsam onun ruhuna giriyorum.