İlknur Menlik - Sabah.com.tr
imenlik@comart.com.tr
İki tarafın ateşkesi bir an önce sağlaması için olsa gerek, Batılı ülkelerden bugünlerde senkronize ve oldukça sert açıklamalar birbiri ardına gelmeye başladı.
ABD Başkanı Obama, Ukrayna – Rusya gerginliğinde suçun tamamen Rusya'ya ait olduğunu açıklarken, İngiliz Başbakanı Cameron daha sert bir ifade kullanarak, "Rus ekonomisini kökten yok edeceklerini" kaydetti. Avustralya Başbakanı Abbott da bu ikiliye katıldı ve Rusya'yı "Ukrayna'nın egemenliğini kasten ve artık açıkça" ihlal etmekle suçlayarak bu ülkeye uygulayacakları yeni yaptırımları açıkladı. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Rusya'nın siparişi olan bir adet savaş gemisini teslim etmeyeceklerini söyledi. AB Komisyonu ise üye ülkelere bir taslak göndererek, yeni yaptırımları gündeme getirdi. Rusya'nın kamu kontrolündeki petrol ve silah şirketlerinin fonlanmasının yasaklanması, petrol ve yan sektörlerde yüksek teknoloji ihracatını daha da kısıtlayacak yeni önlemler alınması, bu taslakta yer alıyor.
Art arda gelen bu açıklamalar Rusya'yı, Ukrayna sorununda Batının istediği tarzda bir ateşkese yanaştırır mı, bilemiyorum. Ama yukarıda bahsettiğim açıklamalara bakılırsa, Batı bu konuda endişeli görünüyor. Ama kesin olan bir şey varsa, o da Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Başkanı Klaus Schwab'ın dillendirdiği, "jeopolitik gerilimlerin dünya ekonomisindeki reformları yavaşlatabileceği" endişesidir. WEF tarafından yayınlanan Küresel Rekabet Raporu 2014 – 2015'e dair yaptığı açıklamada Schwab, buna dikkat çekiyor.
Bu yılki Rekabet Raporu'na göre, en rekabetçi ilk 10 ülke şöyle sıralanıyor: İsviçre, Singapur, ABD, Finlandiya, Almanya, Japonya, Hong Kong, Hollanda, İngiltere ve İsveç.
Türkiye bu yıl sıralamada bir basamak gerileyerek 45. sırada yer aldı. Batının yaptırım kararları ve Rusya'nın ambargo açıklamalarından önce tamamlanan rapora göre Rusya, geçen yıldan bu yana rekabet endeksinde 11 sıra birden yükselerek 53. sıraya yerleşti.
Ancak bundan sonraki durum ne olur kestirmek güç. Çünkü yaptırım ve ambargoda karşılıklı kararlılık devam ederse, dengeler pek çok ülke için değişebilir. Avrupa Birliği'nin tarım ve kırsal kalkınmadan sorumlu komiseri Dacian Cioloș, Rusya'nın ambargosunun, Avrupa Birliği'nin toplam ihracatının yüzde 4,2'sini etkilediğini açıkladı. Cioloş'a göre, AB'nin toplam tarım ürünlerinin yüzde 10'u Rusya'ya ihraç ediliyordu ve bu da yaklaşık 5 milyar Euro zarar demek. Zarar artabilir de. Bu nedenle AB, 30 milyar Euro gibi bir rakamı ambargoya karşı çiftçilerini desteklemek için ayırdı.
Öte yandan Rusya Başbakanı Dmitry Medvedev, yurt içi üretimi arttırarak Avrupa Birliği ve Amerika'dan yapılan ve ambargo edilen gıda ithalatlarını ikame etmek amacıyla Rus çiftçilerini teşvik etmeye devam ediyor. İthal edilen şeker fiyatlarındaki aşırı artışların ardından 2010 yılının Şubat ayında Medvedev'in 5 yıllık bir dönemde tüm gıda ürünlerinin %80-90'ında "Rus malı" damgası olması yönünde hırslı bir hedef koyduğu hatırlanmalı. Ancak aradan geçen 4 yılda bu politikanın pek başarılı olamadığı görülüyor.
Uzmanlar tarafından Rusya'nın tarım ve gıda üretimindeki eksikler şu şekilde sıralanıyor: Diğer büyük küresel üreticilere kıyasla tarımda düşük verim; düşük katma değer üretimi; tarım endüstrisi değer zincirinde gelişmemiş altyapı; özellikle küçük üreticiler için banka finansmanına kısıtlı erişim ve elverişsiz arazi mülkiyeti yasaları.
Bununla birlikte Moskova, Latin Amerika ve Çin'deki müttefiklerinin yanı sıra Türkiye gibi üçüncü ülkelerden yapacağı gıda ithalatını güvenceye almak konusunda da çalışmalar yapıyor.
Rusya kısa bir süre önce, tarım ve gıda ithalatına getirdiği yasağı otomotiv sektörüne genişletebileceğini açıklamıştı. Enerji konusu ise başlı başına incelenmesi gerekiyor. Rusya, Çin ile başlattığı doğal gaz iş birliğini, İran'la devam ettiriyor. İran Petrol Bakan Yardımcısı Ali Mecidi, Rusya ile doğal gaz boru hattı ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) konusunda iş birliği yapacaklarını açıkladı. AB de bir yandan Rusya'nın elindeki enerji kozuna karşı kış yaklaşırken LNG tedarikini arttırmaya ve güvence altına almaya çalışıyor. Ama bunun, Rusya'nın olası bir enerji ambargosunda çözüm olamayacağını AB'de biliyor.
Sonuçta, giderek sertleşen politikalar, jeopolitik gerilimler ve belirsizlikler dünya ekonomisini zorlamaya başladı. Bahsi geçen yeni yaptırımlar ve bu yaptırımlara karşı yeni ambargolar gündeme gelmeye başlarsa, kazananı olmayan yeni bir oyun başlayacak demektir. Türkiye ise kazananı olmayacağını bilse bile bu oyuna iyi hazırlanmalı…