2011 yılını elektrik üretimi ve özel sektör yatırımları açısından değerlendirir misiniz?
Son birkaç yılda tamamlanan özel sektör üretim tesislerinin kurulu gücündeki artış 2011 yılında da devam etti. 10 yıl önce "özel sektörün devletin alım ve fiyat garantisi olmadan elektrik üretimi için tek çivi çakmayacağı" söyleniyordu. Ancak 10 yıllık piyasa inşa sürecinin sonunda özel sektör kendi finansmanı bularak, ürettiği elektriği hazır müşteriye ve garantili olarak değil, aksine tüm riski alarak piyasaya satacağının bilincinde olarak 16 bin megavatlık yatırımı devreye aldı. Geçtiğimiz yıl Temmuz ayından itibaren tarihimizde ilk kez piyasa koşullarında fiyat ve satış riskini üstlenen serbest üretim şirketlerinin üretim miktarı devletin fiyat ve alım garantisi verdiği Yap İşlet Devret, Yap-İşlet ve İşletme Hakkı Devri sözleşmeleri kapsamında üretilen elektrik enerjisi miktarını aştı. Bu başta arz güvenliğimiz ardından sektörümüzün gelişmesi açısından memnuniyet vericidir.
Üstelik piyasanın gelişimi ülkemizin dünya ile elektrik ticareti yapabilmesine imkân sağlıyor. Örneğin geçtiğimiz yıl Türkiye Elektrik Sistemi, Avrupa Kıtası Senkron Bölgesi Şebekesi ile Avrupa elektrik piyasasına bağlandı. Bu kapsamda sınır ötesi ticaretin gerçekleşmesi için Elektrik Piyasası İthalat ve İhracat Yönetmeliği senkron paralel bağlantılarda yapılacak ticareti de kapsayacak şekilde yeniden düzenlendi. Bu enerji alışveriş kapasitesi önümüzdeki yıl 800 megavata kadar artırılacak. Bu bağlantı ticaretin yanında ülkemiz arz güvenliğinin sağlanmasına da katkı sağlayacaktır.
Üstelik enerji sektöründeki 10 yıllık değişimi sadece yatırımların ya da özel sektörün payının artması veya işleyen ve giderek gelişen bir piyasa mekanizmasına bakarak değerlendirmek de resmin büyüğünü görmemek demektir.
Çünkü nihayetinde her gelişimin temel hedefi insanın refahını arttırmaktır. Enerji tüketicisinin daha uygar, daha nitelikli, daha ekonomik hizmet alabilmesini gözetmeyen bir değişimi gelişim olarak değerlendirebilmek mümkün değildir. Bugün özelleştirmelerden, dağıtım şebekelerindeki kayıp ve kaçakların azaltılmasından, ulusal markerden,
LPG ithalatında akredite laboratuarların güçlendirilmesinden, ya da doğal gaz tarifelerinden bahsederken, nihayetinde milyonlarca enerji tüketicisinin gündelik yaşamına katkı sağlamak gibi temel bir hedefi gözetmekteyiz.
Abant'ta özelleştirme sürecinde 3. Yılını dolduran elektrik dağıtım sektörü temsilcileri ile bir araya geldiniz. Dünden bugüne elektrik dağıtım özelleştirmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Enerji sektörünü biraz yakından takip eden herkesin çok yakından yaşarak gördüğü ve bildiği gibi yıllardır devlet tarafından işletilen elektrik dağıtım bölgeleri zaten dünya ortalamalarının çok üzerinde seyreden kayıp ve kaçak oranlarının azaltılması daha da önemlisi bu tesislerin daha verimli ve tüketici odaklı olarak işletilmesi için özelleştirilmiştir. Üstelik bu hedefin sözde kalmaması için de gerekli tüm tedbirler alınmış bulunmaktadır. Bu amaçla Kurumumuz tarafından hazırlanan tarifelendirme metodolojisinde elektrik dağıtım şirketlerinin önümüzdeki 5 yıllık süre için her yıl yapacağı yatırım tutarları ile yıllık olarak kayıp kaçak oranlarını hangi oranda indirecekleri açık bir şekilde belirlenmiştir.
Vurgulamak isterim ki, EPDK açısından özelleştirme öncesi ve sonrasına yönelik mevzuat ihtiyaçlara ve hedeflere uygun bir şekilde tamamlanmıştır. Özelleştirme sonrasında bu bölgeleri devralacak özel şirketlerin neyi, nasıl yapacakları, yatırımları, kazanç kaynakları ve daha da önemlisi tüketicilere karşı yükümlülükleri tüm açıklığı ile hazırlanıp önlerine konulmuştur. ELDER ile elektrik dağıtım sektörüyle değerlendirme toplantısında buluştuk. Belli dönemlerde sürekli yapıyoruz bu tarz toplantıları. Bugüne kadar geldiğimiz durum ve bundan sonraki stratejilerle ilgili değerlendirmeyi gerçekleştiriyoruz. 2012 başındayız ve bu yıl sektör açısından yapılması gereken iki önemli şey var. 2013 perakende satış hizmetlerinin dağıtım şirketlerinden ayrılacağı bir dönem olacak ve geçiş dönemi kontratları sonlanacak. Yani 2012 yılının başında müşterek toplantının önemi daha çok ortaya çıkıyor bunları göz önüne aldığımızda.
Konseptimiz nedir? Konsept, fotoğrafın büyük kısmını görmek. Elektrik dağıtım sektörü Türkiye'nin en büyük sektörlerinden biri. Biz bunu uluslararası normalara, AB normlarına uygun hale getirmeye çalışıyoruz. Bir takım geleneklerden ayrışmaya çalışıyoruz. İşimizin zor olduğu bir nokta var çünkü hem dağıtım sektörünü özelleştiriyoruz hem hizmet kalitesini arttırmaya çalışıyoruz. Hem de sektör için gerekli düzenlemelere imza atıyoruz. Ayrıca şirketlerde devirleri de eş zamanlı gerçekleştiriyoruz. Bunları hepsini aynı anda yapmak zorundayız ve açıkçası bu biraz zor oluyor.
Özelleştirme ihaleleri sonrası 11 şirketin özel sektöre devri yapıldı.
Kayseri ve AYDEM ile birlikte 13 bölge özel sektörde. Böylece gerek abone sayısı gerek tüketim rakamlarında piyasanın yüzde 52'si özel sektörün eline geçmiş durumda. Bu önemli bir rakam. Bundan 5-6 yıl önce elektrik dağıtım sektörü toplantısı yapalım dediğimizde sadece kamu olarak bir araya geliyorduk. Artık tarafı özel sektör olan bir elektrik dağıtım sektöründen bahsediyoruz. Diğer taraftan büyük fotoğrafta kayıp kaçaklar aşağı doğru gidişini görüyoruz. Elektrikte kaçak oranı 1 Ocak 2015 sonuna kadar yüzde 10'a inecek.
Kayıp-kaçak son dönemde Türkiye'nin en çok gündeme gelen konularından biri. Devri yapılan bölgelerde kayıp-kaçak yönüyle bir iyileşme var mı?
Devir teslim yapılan bölgelerin kayıp kaçağında önemli azalma var. Kısa süre önce Türkiye genelinde yüzde 20'lerde olan kayıp-kaçak şimdi yüzde 16'larda ve bu oran yüzde 10'lara düşecek. Her yüzde 1'lik düşüşte yaklaşık 1 milyar TL bir büyüklük var. Yani kayıp kaçağın bu orana düşmesi ile piyasada 10 milyar TL tasarruf sağlayacak. Düşündüğünüz zaman 33,6 milyon abone var. Bu büyüklüklere bakılınca bile yüzde 1'lik azalmanın ne kadar büyük tasarrufa denk geldiğini görüyorsunuz.
Kayıp-kaçak konusunda en büyük tartışma konularından biri de ulusal tarife. Yani kayıp-kaçağın tüm Türkiye tarafından ödenmesi. Uzun zamandır uygulanmasına rağmen geçtiğimiz yıldan itibaren faturalarda kayıp-kaçak kalemini göstermeniz çok tartışıldı. Siz bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu ülkede ulusal tarife var. Bu üretilen enerjinin tüm maliyet unsurlarının toplanması ve kilovat saat olarak bir enerji bedelinin belirlenmesi anlamına geliyor. Bu şekilde ülkenin neresinde satılırsa elektriğin üzerindeki tüm maliyet unsurlarını abone gruplarına yayarsınız. Onlarca yıldır ulusal tarife oluşturulur. Örneğin bir bardak çay içtiğinizde onun tek maliyeti çay değildir. Çayın yanında şekeri bardağı hizmeti de birer maliyet unsurudur.
Bunların toplamı da o hizmetin bedelidir. Enerji de öyle. Enerji bedeli sadece bardağa konulup içilen su değil. Enerjiyi oluşturan maliyetlerin toplamının tamamı enerji maliyetini ortaya çıkarır. Biz sadece son uygulamalarımızla halkın daha iyi bilmesi adına maliyet kalemlerin detaylı göstermeye başladık. İnsanımız tek rakam görünce rahat ediyor. İçeriği görünce söyleniyor. Maliyet toplamını esas almak zorundayız. Strateji belgemiz doğrultusunda bölgesel tarifeye geçtiğimizde bunları artık bölgesel hesaplayacağız.
Türkiye elektrik altyapısının yıllarca ihmal edildiği gerçeği var. Bu dönemde altyapı yatırımlarına ne kadar gerçekleşecek?
2006-2010 ile 2011-2015 arasında bakınca bu dönemde yatırımların 2,5 kat fazla olduğunu görürsünüz. 5 yıl içinde elektrik dağıtım şirketleri 8,5 milyar TL sisteme yatırım yapacak. Bu çok önemli. Bu yatırımı yapacak olan şirketler bu yatırımların geri dönüşünü 10 yıl içinde alıyor. Bu patronların taşın altına elini koyması, kendi parasını harcaması anlamına geliyor. Sektörün önünde çok ciddi yatırım olduğunu söyleyebiliriz.
Özel sektörün yüzde 52'sini elinde tutan özel sektörün yatırımları üstlenerek elini taşın altına koyduğunu vurguladınız. Kamunun elinde olan bölgelerde TEDAŞ bu yatırımları yapabiliyor mu ?
Bir elektrik dağıtım ile ilgili düzenleme yaptığımızda o şirket sahibinin kamu özel olmasını ayırt etmeksizin geçerlidir. Elektrik dağıtım sektöründe temel sorunlardan biri özelleştirmenin tamamlanaması. Kamunun elinde olan şirketlerin verdiğimiz yatırımları yapamıyor. Kamu marifeti ile yöneten maalesef bunu eşitli zaman zaman elinde olmayan gerekçelerle yapamıyor.
Örneğin biz yatırım hedefi veriyoruz özel sektör yatırımı sonuna kadar yapıyor. ancak kamu dağıtım şirketleri ile ilgili devlet ancak bunun yarısına onay verebiliyor. Enerji Bakanımız Bakanlıklar düzeyinde konuyu takip ediyor ve önümüzdeki dönemde bu konuyla ilgili takip ediyor. Hem alt yapı hem teknik özelleştirme tamamlanmalı. Biz bu kadar yatırım yapmalısın diyoruz. Bazen şirketlerin elinde bazen elinde olmayan nedenler var. Herkesi ilgilendiren ortak karar alıyoruz. Özel şirketler daha hızlı yerine getiriyor.
Piyasanın yüzde 52'sinin özelleştiğinden bahsettik. Bu özelleştirme genel olarak elektrik dağıtım sektörüne sizce ne kattı?
Dağıtım sektöründe ilk devri Şubat 2009'da gerçekleştirdik. Aslında 3 yıllık bir süreci konuşuyoruz. Özel sektör deneyimi ile piyasa yönetiminin en büyük nimeti: Verimlilik ve hizmet kalitesinde artış. Neredeyse tüm merkezlerde yeni hizmet binaları var. Türkiye sathında 1000 üzeri hizmet birimi yenilendi bu süreçte. Sokak aydınlatmaları baştan sona yenilendi. Sokak aydınlatmaları elden geçirildi. Programlı hat bakımları yapılıyor, bir önceki döneme göre programlı bakımlarda yüzde 100 artış var. Elektrikler neden çok kesiliyor deniyor bazen. Aslında bunların çoğu programlı bakım oluyor. Bunlar dağıtım şirketleri tarafından basın kuruluşları aracılığı ile duyurulur. Ancak tüketiciler takip etmediği için arızadan dolayı kesinti var diye düşünebiliyor.
Bence en önemlisi ileri dönük personel başına eğitim eğitimde yüzde 100 artış var. Personele yatırım hizmette kaliteyi sağlayacak. Hizmetin artmasının en temel unsuru olan insan kaynaklarında artış var. 2009 Şubat'ta ilk kez Başkent ve Sedaş'ı özel sektöre devrettik. Bu dönemden bu güne özel sektör şirketleri cephesinde elektrik tahsilâtında yüzde 15 artış var. Paranızı zamanında tahsil ettiğinizde bu verimliliğin olduğu anlamına gelir. Toplam tahsilât kalite ve verimi arttırıyor. Bazı bölgelerin bazı sektörlerinde çok ciddi tahsilât sorunu vardı. Mesela bir bölgede tarımsal sulamadaki tahsilât oranı yüzde 19 iken özelleştirme sonrası yüzde 86'lara gelmiş. Bu sektörün rasyonel işletmesi ve lüzumsuz maliyetlerin sektör üzerinden arındırılması çok olması önemli oldu.
Mesela Konya Meram bölgesi tarımsal sulama açısında en yüksek bölge. Özelleştirme öncesi tarımsal sulamada tahsilât yüzde 19'du. 2011 sonu yüzde 86. Bu iyi bir başarıdır. Bunu rakama döktüğünüzde özelleştirme bedelini geçmiş oluyor.
Peki tahsilatların geçmişe göre bu denli artmasında etkili olan unsur ne oldu ? Özel sektörün elinde sihirli değnek mi var?
Bizim insanımız aldığı hizmetin bedelini ödemekten imtina etmez. Orada da aflar en önemli unsur. Geçmişte kamu kesimi tahsilât rejimi arkasında sağlıklı duramadı. Bugün özel sektör aldığı elektriğin bedelini 35 günde üretim şirketine ödüyor. Bizim insanımız aldığı hizmetin bedelini ödüyor. Yüzde 19 tahsilât 86'ya çıkıyorsa bu sistemin değişimdir. Özel sektör faturanın arkasında duruyor. Fatura gider, ihbar süresinde ödenmeyince kesilir. Artık kamu tarafı da faturalarını ödüyor. Onun için özelleştirmeleri bir an önce yapmalıyız. Tahsilât faydası o kadar yüksek ki sadece bu yüzden özelleştirmeleri yapabiliriz.
Bir diğer çok önemli fayda ise tüketicinin bilincinin özelleştirme sonrası çok artması oldu. Tüketici hızlı bilinçleniyor. Bu bizim için otokontrol sisteminin kurulması demek. Her tüketici bir enerji uzmanı gibi. Elektriğin açık yanlarını bulmaya çalışan birer uzman gibi. Bunun bilinçlenme açısından büyük katkısı var. Zaman zaman eksik bilgilerden kaynaklanan fevri çıkış olduğunu görüyoruz. Şu anda aşağı yukarı özelleşen bölgelerin tamamının "Call Center"ı yenilendi. Artık müşteri hizmetlerini aradığınız zaman meşgul çalıp durmuyor. Artık arıza bildirildiğinde sistem otomatik talimat yapıyor. Sistem görev onayı yazıp hemen arızaya gidiyor.
Sistem şikâyeti gidermeye yönelik emir veriyor. Bu yılki ilk yatırım kalemi olarak, bilgisayar altyapısı, IT sistemi kurulması var. 2012'nin ortalarına kadar önemli ölçüde IT sistemini yeniliyoruz. Bu bizim orta ve uzun vadede uzaktan ölçümleme sistemleri tüm sistem içine koymak zorundayız. Bilgisayar altyapısını komple değişmeliyiz ki hepsini sistemin içine koyalım. Kısa sürede teknik alt yapı tamamlanacak. İyi noktaya gidiyoruz.
Boğaziçi, Gediz ve Antalya bölgeleri ihaleleri şimdiden iptal oldu. Diğer bölgelerde iptal olacak gibi. Sizce yeniden çıkılacak ihalelerde nelere dikkat edilmeli?
Özelleştirme idaresinin yerine geçmek istemem ama muhtemel tüm senaryolar Özelleştirme İdaresi'nde var. Ulusal ve uluslararası piyasada finansman kabiliyeti azalıyor. Buna dikkat edilmeli ancak yine söyleyeyim özelleştirmede hangi modelin esas alınacağı idare elinde var.
İhalelere yabancı şirketlerin talip olmamasını neye bağlıyorsunuz ?
Elektrik dağıtım sektörü tarifesi düzenlemeye tabi. Tarifesi düzenlemeye tabi piyasada yabancılar faaliyet göstermek istemez. İstisnası uzun vadeli getiri hesabı çalışan fonlar hariç. Tarife düzenlemeye tabi ise...
Serbest tüketici limitlerini bu yıl 25 bin kilovatsaata indirdiniz. İndirimler devam edecek mi?
Düzenleme kurumu olarak bakış açımız bu limitleri indirmek. 30 bin kilovattan 25 bine indirdik. 2012 ortasına kadar teknik altyapı bitirdiğimizde limitleri daha sert indirebiliriz. Çünkü serbest tüketici sayısı arttıkça onların hareketlerinin hepsini elektronik olarak takip edilmesi gerekiyor. Radikal düşüş olmamasının sebebi budur. Bunun dışında limitleri hızlı düşürme taraftarıyız ve strateji belgemize baktığınızda nihai hedefin sıfırlama olduğunu görürsünüz.
Son olarak eklemek istediğiniz husus?
Buraya kadar saydığım tüm bu yatırımların ve hizmetlerin gerçekleşmesi ülkemiz enerji politikalarını belirleyen ve uygulayan siyaset kurumunun istikrarın ve çözümün merkezi olmasıyla birebir ilişkilidir. Ayrıca bu yatırımlara kaynak tedarik eden kreditörlerin sektörün geleceğine inanması ve gri alanların en az olduğu bir düzenleme ortamına sahip olmamıza duyulan güven ülkemizin finansman olanaklarını güçlü kılmaktadır. Üçlü sacayağının bir başka kesimi olan yatırımcılar da siyasi iradenin ve düzenleyici kurumun doğru karar ve düzenlemelerinden ve etkin finansman imkânlarından güç alarak ülkemize değer katmaktadır.
Enerji sektörümüzün tüm paydaşları arasında tam bir uyum ve işbirliğinin olması enerji sektörümüzde son yıllarda gösterilen başarıların temel dayanağıdır. Şu hususu vurgulamam gerekir ki; biz karar vericiler açısından önemli olan husus çok dinamik bir sektörde yeni durumlara, imkânlara ve sorunlara göre ihtiyaçları görerek, diyaloga sürekli açık olarak hızlı ve doğru kararlar verebilmektir. Kuruluşunun onuncu yılı tamamlayan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da böylesi bir yönetim anlayışı göstereceğimizi belirtmek isterim.
Mehmet Nayır - Global Enerji