2001 Kasım'ında Türkiye'nin, Afganistan'a asker gönderme kararının ardından, IMF'den gelen 10 milyar dolarlık kredi dış basında da yankı buldu. The Washington Post gazetesi 23 Kasım 2001'de "IMF, Türkiye'yi kayırıyor mu?" başlıklı bir haberle konuyu tartışmaya açtı. Türkiye'deki "Para karşılığı asker" tartışmaları Washington'a kadar uzanmıştı... Gazete haberinde haksız da sayılmazdı. Çünkü 2000 yılı başından itibaren , sırasıyla; stand-by, ek rezerv kolaylığı, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ve ek krediyle birlikte, IMF'nin Türkiye'ye verdiği kredi tutarı 30 milyar dolara çıkıyordu. Türkiye o dönem IMF'ye en borçlu ülke haline gelmişti. O tartışmalardan sonra Türkiye'de artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Türk halkı Irak'taki savaşa girmeye kesinlikle karşı çıkıyordu ve ne ekonomik kriz ne de başka bir tehdit bir daha bu kararını değiştiremedi. 2000'e girerken 'Amerikan özentisi' olarak nitelenen Türk toplumu, birkaç yıl içinde küresel çapta ABD aleyhtarlığının en yüksek olduğu halk kitlesine dönüştü...
SİSTEME TEPKİ DOĞDU
Toplumda sadece dış dünyaya karşı değil, içerideki sisteme karşı da derin bir tepki doğdu. Hükümeti oluşturan koalisyon partilerinden hiçbiri, yaklaşık bir yıl sonra yapılan genel seçimlerde Meclis'e giremedi. Türk ekonomisini kurtarmak için pompalanan Kemal Derviş'in politik kariyeri, 2002 yılı içinde büyük bir fiyasko ve itibar kaybıyla noktalandı. Sivil toplum kuruluşları, sendikalar, Derviş'in gücünü sağlayan piyasalar halkın gündeminden çıktı. Hakim medya inandırıcılığını yitirdi. Denediği her türlü kitlesel manipülasyon başarısızlıkla sonuçlandı. "En güvenilir kurum" olarak nitelenen orduya duyulan inanç azaldı...10'uncu yılında yapılan hesaplamalara göre, 2001 krizinin Türkiye'ye toplam maliyeti 400 milyar lirayı buldu. Kriz sırasında işini kaybeden yüzbinlerce insanın dramı yıllar boyu sürdü. Ancak bu dev maliyete karşın, Türk halkı kendine yeni bir yol çizdi. Bugün dönüp bakıldığında "kriz iyi mi oldu, kötü mü?" sorusuna yanıt vermek zor... Bir gazeteci olarak düşüncem eski sistemin devlet, siyaset, ekonomi ve medya temsilcileri bugün toplumun gitmek istediği yerde değildir.
Oğuz KARAMUK