Hafta sonu İstanbul'un içinde ama şehrin kalabalığından ve trafiğinden uzakta, bakir kalmayı başarmış bir balıkçı köyünü keşfetmeye ne dersiniz? Karadeniz'le Marmara'nın buluştuğu bu köyde mis gibi iyot kokusunu içinize çekebilir ve ucuza balık ziyafeti yapabilirsiniz... İstanbul'da yaşamanın, İstanbullu olmanın en cazip taraflarından biri her noktada keşfedecek yeni yerlerin olmasıdır. Trafiği, şehrin ortasında yükselen gökdelenleri, kalabalığı dışında; bakir kalmış, hiç bozulmamış yerler bulmak da mümkündür. İşte Sarıyer'deki, bir balıkçı köyü olan Garipçe de şehrin içinde ama şehir hayatının dışında kalmayı başaran nadir yerlerden biri. Havaların ısındığı günlerde muhteşem deniz manzarasına karşı, iyot kokusunu içinize çekerken kendinize bir kahvaltı ya da balık ziyafeti vermek isterseniz Sarıyer'e 6 kilometre mesafedeki bu balıkçı köyünün yolunu tutabilirsiniz... Garipçe, neredeyse tüm nüfusun balıkçılıkla uğraştığı ufacık bir köy. Tam Karadeniz'le Marmara'nın buluştuğu noktada konumlanmış. Burası bir nevi Karadeniz köyü. Çünkü Karadeniz'den göç eden balıkçılar oluşturuyor köy nüfusunu. Zaten köyde gezinirken Karadeniz lehçesi sık sık kulağınıza çalınıyor, mısır ekmeği, karalahana sarması, mıhlama gibi yöresel lezzetlerin kokuları da evlerden yükseliyor.
HER GÜN GİDİLEBİLİR
Turistler çoktan keşfetmişler köyü. Cenevizlilerden kalma kalesini ve kulesini... Öyle ki bazen buraya seyahat şirketleri tur düzenleyip kaleyi ve Karadeniz'in muhteşem manzarasına karşı dalıp gidebileceğiniz gözlem kulesini gezdiriyormuş. Ama esas olarak açık büfe kahvaltıları ve akşamüstleri balık ziyafetleriyle ünlü bu köy. Balığın en tazesini yemek için daha iyi bir mekân olamaz herhalde. Tekneleriyle sahile yanaşan balıkçılar, çeşit çeşit balıkları lokantalara dağıtıyor ve restoranlar da müşterilerine her gün taze balık servis etmiş oluyor. "Peki ama bu köye kim balık yemeye gelir?" diye bir soru geçmesin aklınızdan. Çünkü sadece hafta sonları değil, haftanın her günü ve hemen her saati köy dolu oluyor. Koç Üniversitesi öğrencilerinin favori mekânı olan köydeki restoranlarda sohbet edip kahvaltı keyfi yapan gençler de var, tek başına oturmuş çayını içip sınava hazırlananlar da... Üstelik ders saatleri farklı olduğu için köydeki restoranlarda 'devri daim' usülü var, saat başı müşteri değişiyor. Lokanta sahipleri, "Şimdi dersi biten yeni grup öğrenciler gelecek," deyip yeni masalara servis açıyorlar.
ÜÇ RESTORAN VAR
Köyde sadece üç restoran var. Ama bunlar öyle ufacık, üç-beş masanın olduğu yerler değil. Yalnız hiçbirinde içki servisi olmadığını hatırlatalım. Köyün hemen girişindeki Asmaaltı Cafe, deniz kenarında olmayan tek yer. Bahçesi asma ağaçlarının altına kurulu. Burası aslında 130 yıllık, tarihi bir fırınmış. Daha sonra kafenin şimdiki sahipleri Trabzonlu Ahmet Yılmaz ve ailesi tarafından alınıp lokantaya çevrilmiş. Sahipleri ahşap konağın hemen üst katında oturdukları için lokantanın açılıp kapanma saati yok. Kışın üzerinde çayın demlendiği, çıtır çıtır kestanenin piştiği sobalı bir bölümü de var. Asma ağaçları altındaki bahçesi de çok hoş dekore edilmiş. Çiçekli masa örtüleri, ahşap sandalyeleri ve şark köşesiyle Asmaaltı Cafe, görülmeye değer bir yer. Biz gittiğimizde içeride üniversiteli gençler kahvaltı ediyordu. Mıhlama, sucuklu omlet, menemen, peynir çeşitleri, kuşkonmaz marmeladından oluşan kahvaltının bedeli hafta içi 15, hafta sonları ise 17 TL. Envai çeşit balığın da bulunduğu kafenin spesiyali ise hiç kuşkusuz lahana sarma. Porsiyonunda 10 tane var ve fiyatı 8 TL.
KALKAN TANDIR YA DA TAVA
Yer balıkçı köyü, yaşayanlar da Karadenizli olunca balık yemeklerinde çeşitlilik kaçınılmaz oluyor. Recep Serter'in sahibi olduğu Aydın Balık Restaurant ve Garipçe Balık Restaurant, köyün denize sıfır konumlanmış iki balık lokantası. Her ikisinin de açık ve kapalı bölümleri var. Limanın sağında kalan Aydın Balık eskiden kışları kapalıymış. Ama gördüğü ilgi karşısında kış sezonunda da açık olma kararı almış. Restoranın dışında üçdört kiloluk kalkanların yüzdüğü bir balık havuzu var. Üstelik kalkanın ve diğer tüm balıkların fiyatı burada çok uygun. Kalkanın kilosu 60 TL. Izgara, tava ya da tandır olarak pişiriliyor. Her gün kırlangıç ya da iskorpitten yapılan balık çorbası çıkıyor, fiyatı ise 5 TL. Aydın Balık da köydeki tüm lokantalar gibi geç saate kadar açık büfe kahvaltı servisi veriyor. Mıhlaması müthiş, açık büfe kahvaltının fiyatı ise 17.50 TL. Buraya kahvaltı ya da balık keyfi yapmak için gelenler arasında Ali Ağaoğlu, Gönül Yazar, Petek Dinçöz gibi isimler de dikkat çekiyor.
BALIK İSKENDER DE VAR BALIK LOKMA DA
Köyün son restoranı Yıldırım Koç'un sahibi olduğu Garipçe Balık Restaurant. Buradaki mönüde başka hiçbir yerde yiyemeyeceğiniz lezzetler var. Çıtır çıtır patates kızartması üzerine şerit halinde konan levrek balıkları ve üzerine dökülen domatesli tereyağı ile hazırlanan balık İskender bunlardan bir tanesi. Ama eğer Garipçe Balık'ta yemek yemeyi tercih ederseniz levrek eriştenin tadına bir bakın derim. 'Erişte' adı sizi yanıltmasın. Balıklı makarnadan bahsetmiyorum. Bu yemek adını, levreğin erişte gibi ince ve uzun kesilmesinden alıyor.
AKBABALAR ŞEHRİYMİŞ....
Mitolojiye göre eskiden bu bölgede lanetlenen kral Phineas yaşarmış. Sahilinin yüksek ve kayalık olması nedeniyle akbabalar buraya yuva yaparmış. Bu nedenle de adı Gyropolis yani 'Akbabalar Şehri' olmuş. Köyün bir tepesinde, tarihi Cenevizlilere kadar uzanan, bir gözetleme kulesi var. Diğer tepede kalan kalenin ise padişah III. Mustafa Han tarafından Fransız mimar Baron François de Tott'a yaptırıldığı biliniyor.
NASIL GİDİLİR?
Garipçe'ye gitmek için Sarıyer'den Kilyos'a doğru giderken Koç Üniversitesi'nin de olduğu Rumeli Feneri ayrımından sapmanız gerekiyor. İki tarafı yemyeşil çam ağaçlarıyla kaplı yolda giderken kendinizi başka bir şehirde hissedeceksiniz. 6 kilometre gittikten sonra Garipçe tabelası çıkacak karşınıza. Özel aracı olmayanlar Sarıyer'den 45 dakikada bir kalkan 150-Rumeli Feneri otobüsüne binebilirler.
TELEFONLAR
Muhtarlık: (0212) 228 10 41
Aydın Balık Restaurant: (0212) 228 16 93
Asmaaltı Cafe: (0212) 228 10 70
Garipçe Balık Restaurant: (0212) 228 18 01