Biz yıllarca Levent Kırca'yı bir komedi oyuncusu sanmıştık. Ağzımızda acı bir tebessüm bıraksa da, sonuç olarak komedi yoluyla bize hayatı anlatan ve toplumsal eleştiri getiren bir sanatçı. Ama yıllar sonra sinemaya dönüşünü simgeleyen ve yapımcısı, hikâye yazarı ve baş oyuncusu olarak damgasını vurduğu bu filme bakınca, "Meğer yanılmışız. O bir dram oyuncusuymuş," demek gerekiyor. Dram da değil, en koyusundan bir melodram... Film, temelde Reşat Nuri Güntekin'in tam 1930 yılında yayınlanmış ve o bitmez tükenmez dizi sayesinde yeniden gündeme gelen
Yaprak Dökümü romanının bir çeşitlemesi gibi duruyor. O romanın kahramanı Ali Rıza Bey, Levent Kırca'nın canlandırdığı, emektar demiryolcu Ruhi Bey'e esin vermiş. Ruhi Bey, 20 yıldır görev yaptığı Uşak'ta emekliliğini karşılamaya hazırlanırken, ikisi erkek biri kız üç yetişkin çocuğundan olmadık kazıklar yiyor. Oğullarından biri yıllar önce çekip gitmiş, ünlü bir orkestra şefi olmuş ve ailesini hiç aramamıştır. Küçük oğlan Önder, lise sondan ayrılarak askere gidip gelmiş, bir baltaya sap olamamış, ortalıkta barut fıçısı gibi dolaşmaktadır. Kızları Esra ise o tutucu çevrede ve geleneksel ailede bir yasak aşk yaşayıp hamile kalmayı becermiştir. Yani her eve lazım evlatlar!... Ve böylece, daha ilk andan itibaren bir felaket duygusu gelip yerleşiyor. Kırca'nın yer yer küçük skeçleriyle aydınlatamadığı... Ve beklenen tüm felaketler, birer birer sökün ediyor. Biraz eski Yeşilçam melodramları, ama aslında daha da eski olan Mısır filmleri... Her şey simsiyah, beyazı bırakın gri bile yok!... Herkes kötü, her şey ters, her raslantı ölümcül. Bir sanat eserinde, onu bırakın sıradan bir filmde olması gereken belli bir denge ya da en ufak bir umut ışığı yok. Ayrıca bir zamanların Yeşilçam'ındaki gibi, o taşra kâbusuna ilaç olabilecek en küçük bir Batılılaşma, bir bela gibi gösteriliyor: Orkestra şefi oğul, soprano karısı ve züppe uşağın zalimlikleri veya pavyonda şarkı söylemenin 'düşüş'le eşanlamlı sunulması gibi. (Demet Akbağ'ın kulakları çınlasın!). Bu karamsarlık anıtını izlerken insan merak ediyor: Levent Kırca'nın içinde kalmış böylesine bir melodram tutkusu mu vardı? Artık ulusal bir ikon olmuş Kırca hatırına belki izlenebilir, ama işte o kadar...
SON İSTASYON *
Yönetmen: Oğulcan Kırca Senaryo: Tekin Duman, O. Kırca Görüntü: Tolga Çetin Müzik: Cenk Çelebioğlu Oyuncular: Levent Kırca, Başak Daşma, Korel Cezayirli, Suna Selen, Hikmet Karagöz Kırca Yapım.