Kötü yönetim ve ayrımcılıkla suçlanan Şii kökenli Başbakan Nuri El-Maliki karşıtı Sünni isyancıları arkasına alan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütü, ilerleyişini hızlandırmak için bir yandan yönetimden dışlanmış kesimlerden taraftar toplarken bir yandan da tek taraflı politikalarıyla küstürdüğü aşiretleri ve eski Baas mensuplarıyla ittifak yapıyor.
IŞİD ile Baas rejimi arasındaki ittifak, gün geçtikçe daha belirgin hale geliyor.
Saddam Hüseyin'in Ürdün'de sürgün hayatı yaşayan kızı Raghad Hüseyin, Al-Quds gazetesine yaptığı açıklamada, üç gün içinde Musul ve çevresini ele geçiren, hemen hemen hiçbir direnişle karşılaşmaksızın hızla Bağdat'a ilerleyen IŞİD'in zaferinin aslında babasının askerleri ile 2007'de Baas Partisi'nin liderliğine getirilen "amcası" İzzet el Duri'ye ait olduğunu ileri sürdü.
IŞİD'in geçen yıl Saddam'ın ordusundaki asker ve komutanları saflarına kattığına dair iddialar, daha önce de basında yer almıştı. Hatta örgütün sergilediği askeri yetenek ile üstün manevra kabiliyetinin ardında, Saddam'ın askerlerinin desteğinin yattığı iddia ediliyordu.
BAAS PARTİSİ
1968'de Hasan El Bekir'in liderliğinde Irak'ta yönetimi darbeyle ele geçiren Baas Partisi'nin başına, Temmuz 1979'da Saddam Hüseyin geçmişti. Özünde Arap milliyetçiliğini benimseyen ve Ortadoğu'da tek bir Arap devleti kurulmasını amaçlayan Baas Partisi, sosyalizmi savunuyordu.
Kuruluş aşamasında mezhepsel farkları göz ardı eden hareket, daha sonra Sünni merkeziyetçi bir yapıya büründü. Partinin Şii dünyasına karşı mesafeli tavrı, 1980'de başlayan Irak-İran savaşıyla zirveye çıktı.
Saddam döneminde devlet kadrosunda kendilerine yer edinemeyen Şiiler, rejimin sona ermesinin ardından yapılan ilk seçimde Sünnilerin boykot etmesi sayesinde iktidara gelmeyi başardı. Böylece Şii kökenli El Maliki, 2006'da başbakanlık koltuğuna oturdu.
Maliki, göreve gelir gelmez ilk iş eski rejimde görevli yöneticiler hakkında tutuklama kararı çıkarttı. Listenin ilk sırasında ise İzzet el-Duri'nin adı yer alıyordu.
EL-DURİ KİMDİR?
Saddam Hüseyin'in sağ kolu olan ve Baas rejiminin yakalanamayan tek üyesi olarak yıllardır aranan el-Duri, yaklaşık 10 yıllık kaçışına son vererek IŞİD'e destek vermeye başladı.
ABD'nin yakalanmasına yardım edeceklere 10 milyon dolar ödül vaat ettiği 72 yaşındaki el-Duri'nin, Saddam'ın Baas Partisi'nin yeniden iktidara getirmek amacıyla IŞİD'in yönetici kadrosuna katıldığı sanılıyor.
Uzmanlar tarafından yaşayan en yaşlı Baasçı kabul edilen el-Duri'nin, sağlık sorunları nedeniyle örgüt içinde daha çok planlama ve yönetim açısından liderlik yaptığı düşünülüyor.
1990'larda kan kanseri teşhisi konulan ve sürekli kan nakline gereksinim duyduğu için Saddam rejiminin devrilmesinin ardından uzun süre hayatta kalamayacağı düşünülen el-Duri, ilk kez geçen yıl internette yayımlanan bir videoda ortaya çıktı. Videoda arkasında Saddam dönemine ait bir bayrağın asılı olduğu masada, Baasçılara ait zeytin yeşili üniformasıyla oturan el-Duri, Maliki'nin komşu İran'daki Şii rejime yakınlığına işaret ederek Bağdat'taki yeni "Pers" hükümetinin düşürülmesi çağrısında bulundu.
Fısıltıyı andıran bir sesle konuşan el-Duri, Sünnilere seslenerek "Irak halkı ile tüm milliyetçiler ve İslami güçler, sizin Pers ittifakının düşmesi talebiniz gerçekleşene kadar destek veriyor" dedi.
Tıpkı Saddam gibi Tikrit'te, 1 Temmuz 1942'de dünyaya gelen el-Duri, 1968'teki darbede önemli bir rol oynadı. Saddam'ın 1979'da iktidara gelmesinin ardından Irak Devrim Komuta Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanı Yardımcısı oldu. Saddam'ın oğlu Uday Hüseyin'in kızı ile evlenmesi üzerine el-Duri, Saddam ailesinin bir parçası haline geldi. El-Duri, Saddam'ı yurt dışında da temsil etti ve Irak diplomasisine büyük etkisi oldu.
El Duri'nin "Nakşibendi Taburları" olarak bilinen ve yaklaşık 5 bin kişiden oluşan gönüllüler ordusuna sahip olduğu sanılıyor.
IŞİD-BAAS İTTİFAKI
IŞİD, Musul'a ilk saldırdığında bölgede 52 bin polis ve 12 bin asker olduğu düşünülüyordu. Bu da her bir IŞİD mensubu başına 15 asker düştüğü anlamına geliyordu. Iraklı yetkililerin tahminlerine göre IŞİD'in, ülke genelinde 6-7 bin militanı bulunuyor. Rakamlara bakıldığında çok ciddi bir tehlike gibi görünmemesine rağmen Irak askerlerinin kaçması veya teslim olmasındaki temel faktörün, IŞİD'in yerel halkla işbirliği yapması olduğu iddia ediliyor. Örgütün eline geçen bölgelerin Sünni nüfusa ait oluşu bu iddiayı güçlendiren bir unsur olarak öne çıkıyor. Güvenlik güçlerinin, hemen her gün bombaların patladığı ülkede IŞİD tehlikesi karşısında kaçmalarının asıl nedeninin, ulusal birlik fikrine inanmamaları ve içinde bulundukları geçim derdi olduğu sanılıyor. IŞİD'in acımasız yöntemleri de askerlerin mukavemet göstermekte gönülsüz davranmasının sebepleri arasında sayılıyor.
Öteden beri kötü yönetim ve adam kayırmacılıkla suçlanan Maliki'nin, siyasi ve askeri yetkisini kullanarak rakiplerini bertaraf ettiği iddia ediliyordu. Maliki'nin olağanüstü hal talebinin parlamento tarafından geri çevrilmesinde de bu endişelerin yattığı ifade ediliyor.
Irak Şiilerin manevi lideri Ayetullah Ali Sistani'nin, özünde mezhepsel farklılıklardan ve haksızlığa uğramış kesimlerin tepkisinden beslenen IŞİD'e karşı cihad çağrısı yapması, bir yandan bölgedeki şiddeti iyice tırmandırırken bir yandan da IŞİD'in Irak'ta daha da güçlenmesine sebep olacak gibi duruyor.
Diğer taraftan IŞİD'in petrol üretimi ve dağıtımı için kilit noktaları işgal etmesi, krizin sadece Irak'la sınırlı kalmayacağına, küresel enerji piyasası üzerinden dünya çapında bir etkiye sahip olacağına da işaret ediyor.