Bu yaz, Londra Olimpiyat Oyunlarına ve Paralimpik Oyunlara ev sahipliği yaptığımız birkaç hafta boyunca Birleşik Krallık, dünyanın odağı halindeydi. Her iki etkinlik de Birleşik Krallık'ı en güzel haliyle tanıttı. Milyonlarca izleyici, birinci sınıf spor etkinliklerini izlemek için birinci sınıf mekânlara akın etti. Olimpiyat Stadyumundaki canlı akşamda Aslı Çakır Alptekin'in tarihi 1500 metre koşusunda aldığı altın madalya ile Türk sporseverlerin de bu yarışlarda özel anlar yaşadığını biliyorum. En akılda kalıcı hatıralardan birisi de muhteşem gönüllüler bandomuzun dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler için gerçekleştirdiği hoş geldin karşılamasıydı. Beraberimde getirdiğim Britanya iş dünyasının temsilcileriyle birlikte bu hafta Ankara ve İstanbul'a yapacağım ziyaretler o karşılamada gösterilen açık yüreklilik ruhunu taşıyor. Uzun yıllardır yıldız gibi parlayan büyümesiyle Türk ekonomisi bu yıl rahat şekilde karaya çıkmış görünüyor. Girişimci şirketlerle birleşen genç ve dinamik iş gücü Türkiye'nin son yıllardaki küresel mali çalkantıyla baş edebilmesini sağladı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine gerçekleştirilen rekor ihracat ise Arap Baharı'nın sunduğu ticari fırsatlara çok çabuk ayak uydurduğunuzu gösteriyor. AB ile ticaretin Türkiye'nin dünyanın en iyi on ekonomisinden biri olma hedefinde rol almayı sürdüreceğini umuyorum. İki yıl önce, hükümetlerimiz ülkelerimiz arasındaki ikili ticareti 2015'te iki katına çıkartmak gibi hırslı bir hedef belirlemişti. Bu hedefi başarma yolunda hızla ilerliyoruz. Fakat bu bizi rahata düşürmedi. Bu hafta beraber seyahat ettiğim heyetin bizleri bu hedefe yaklaştıracağından kuşkum yok. Temaslarımız sırasında, ilişkilerimizi derinleştirmenin en kazançlı olacağı alanlara odaklanacağız. Örneğin, ekonomilerimizin belkemiğini oluşturan küçük ve orta ölçekli şirketlerimiz arasında ticaretin özellikle teşvik edilmesi. Bu alanlarda şimdiden kayda değer ilerlemeler sağladık: Aralarında Marks & Spencer, TESCO, Vodafone, HSBC ve Laura Ashley gibi önde gelen firmalarımızın da olduğu 2,200'ü aşkın Britanyalı firma Türkiye'ye yatırım yaptı. Türkiye'ye yapılan Britanya ithalatı 2011'de yüzde 20 oranında artış gösterdi. Türkiye'deki en büyük yabancı yatırım geçtiğimiz yıl Mey İçki'yi satın alan Diageo firmasından geldi. Türklerin Birleşik Krallık'a ilgisi de hızla artıyor: Birleşik Krallık'taki birçok evde artık BEKO marka ürünler kullanılıyor. Manchester United Kulübü, Türk Hava Yolları ile sponsorluk anlaşması yaptı. Liverpool ise Türk giyim sektörünün önde gelen firmalarından Ramsey ile benzer bir anlaşmaya imza attı. Ayrıca Türk finans sektörü İstanbul'un bölgesel finans merkezine dönüştürülmesi çalışmalarında model olarak Londra Finans Merkezi, City of London'ı, artan bir ilgi ile takip etmekte. Ankara ve İstanbul'daki görüşmelerimde Türkiye'den gelen ziyaretçilere birinci sınıf vize hizmeti sunma yönündeki kararlılığımızı da vurgulayacağım. Her yıl, milyonlarca Türk, Birleşik Krallık'ı turist, öğrenci ya da işadamı olarak ziyaret ediyor. Bu yıl, iş amaçlı olarak Birleşik Krallık'a giden Türk ziyaretçilerden yüzde 94'ü vizelerini beş gün içerisinde aldı. Türk işadamlarının daha da hızlı vize değerlendirme süreçlerinden faydalanabilmesini sağlamak için yeni bir "İş Köprüsü" hizmeti başlattık. Türkiye'deki temaslarımda, Birleşik Krallık ve Türkiye'nin, Suriye'de yaşanan trajedide insani yardım çalışmalarımızı iyileştirmek için neler yapabileceğine de değineceğim. Ne yazık ki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Esad'ın görevden alınması ve Suriyelilerin onun zulmünden korunması için adım atılması yönünde birlik sağlayamadı. Türkiye'nin duyduğu hayal kırıklığı ve sıkıntıyı paylaşıyoruz. Özellikle toplu sığınmacılar konusunda, Türk Hükümeti ile birlikte çalışmak istiyoruz. Türkiye, bu zorlu durumu etkileyici şekilde ele aldı. Hükümetin, sınırdan gelen on binlerce sığınmacıya merkezleri açmakta gösterdiği hız tüm dünyanın takdirini kazandı. Suriye ve civar ülkelerdeki insani acıların hafifletilmesi için 30 milyon Sterlin vermeyi taahhüt ederek biz de Birleşik Krallık olarak, dünyanın en büyük ikinci bağış sahibi olduk. Önümüzdeki sınav, kaçan yüz binlerce Suriyelinin güvenli bir şekilde evlerine dönmesini sağlayacak barışın tesis edilmesi olacak.
TÜRKİYE'NİN ROLÜ ÖNEMLİ
Suriye krizi, bizlere AB'nin, Türkiye'nin üyeliğinden kazanacağı ne çok şey olduğunu bir kez daha hatırlattı. Ben, uzun zamandır Türkiye'nin AB'ye katılımını stratejik gereklilik olarak değerlendirmekteyim. Bu katılım, Türkiye'nin AB'nin öz ilkelerinden olan hukukun üstünlüğüne dayalı daha demokratik ve özgür bir toplum oluşturma hedefini gerçekleştirmesini sağlayacak. AB'nin bölgedeki nüfuzunu da arttıracak. Ve tüm dünyaya, Birleşik Krallık'ın olduğu gibi AB'nin de Türkiye ile çalışmaya hazır olduğu mesajını verecek.