Ortadoğu'nun öteki yüzü
Gazeteciler paylaşır, bildiklerini aktarır. Yeni fotoğraflar görür, yeni insanlar tanır. Ama gün gelir bazı fotoğrafları unutmaz, söyleşi yaptığı biri, hafızasının bir yerine takılıverir. Ben de işte öyle birini tanımak için binlerce kilometre kat edip Filistin'in Nablus kentine gittim... 76 yaşında. Geceyarısı yatıp 04.00'te kalkıyor. Telefonları hiç susmuyor; aynı anda Filistin'in işgalden kurtulması için toplantılar düzenliyor, ülkenin en büyük yatırım şirketini yönetiyor, malikânesindeki ağaçların sulanıp sulanmadığını kontrol ediyor. Adı Munib R. Masri. Eminim bugüne kadar hiç duymadınız ama o Filistin'in en zengin işadamı. 1. 6 milyar dolarlık servetiyle en etkin Arap girişimciler arasında ilk 10'da. Efsane lider Yaser Arafat'ın sağ kolu, iki kez bakanlık yaptığı Filistin siyasetinde halen aktif bir isim. Masri'nin en ilginç özelliği ise Filistin'de herkesin efsane gibi konuştuğu, Nablus'a tepeden bakan dev malikanesi. 7'inci yüzyıla ait kapılarından girilen, binlerce yıllık antikaları, bahçesinde Osmanlı kurnalarını, altında ise 1700 yıllık bir manastırı barındıran malikanede müze bile var. Filistin deyince aklınıza hep kan, savaş ve acı geliyor değil mi? Oysa ki işgal altında da başarı ve refah yaşanabiliyor. Bizi malikanesinde ağırlayan Masri ile iki gün boyunca Filistin'e adadığı hayatını, Türkiye'den isteklerini, Arafat'ın ölümünün ardındaki sır perdesini konuştuk. Buyurun Ortadoğu'dan bambaşka bir hikaye okumaya...
Toz, toz, toz... Yerden kalkan tozlar camları kaplıyor. Uzun bir otoban yolculuğunun ardından öğle saatlerinde Nablus'a sağ salim varıyoruz. Kente girdikten sonra taksiciye "Filistin Evi" anlamına gelen "Beit Falesteen" e gideceğiz" diyorum. Toprak yollardan geçip, içeri doğru açılan yeşil dev bir kapıdan bir araziye giriyoruz. Ama evde 10 dakika bile kalmadan borsaya gidiyoruz. Böylece Filistin'in ilk ve özel borsasını da görmüş oluyoruz. Kurduğu borsanın kapısından içeri 1.85 boylarında, sarışın, mavi gözlü bir adam giriyor. Munib R. Masri, kollarını açarak bağırıyor: "Türkleri seviyorum. İyi ki geldiniz. Filistin sadece savaş değil; başarı da demek". Ardından da aracına atlıyoruz ve başlıyoruz Nablus sokaklarında dolaşmaya. Yan yana oturduğumuz koltuktan kolumu dürtüyor; "Bak" diyor; "Burası benim lisem. Yoksul bir aileden geldim. Babam ben 1.5 yaşındayken ölmüş. Buradan tek bir araç geçmezdi ben çocukken. Her gün 6 kilometre yürürdüm. Bir kez bile şikayet etmedim. Toprağımı hep sevdim. Artık çocuklar otobüslerle okula gidiyorlar; benim kurduğum okullara. 76 yıllık hayatımda tek bir hayalim var gerçekleşmeyen. Ama ne olduğunu şimdi sorma. Son sorun bu olsun. Yanıtımı duy ve öyle git..."
400 DOLARLA NEW YORK'A
Masri sözlerine devam ediyor: "1934'te Nablus'ta doğdum. 12 yaşımdan itibaren her yaz çalıştım. Parasızdık ama azimliydim, Filistin için hep daha iyisini istedim. Amerika'da hem çalışıp hem de okuyabileceğimi öğrendiğimde 17 yaşımdaydım. Beyrut üzerinden Mısır'dan kalkan küçük bir vapurla New York'a gittim. Cebimde sadece 400 dolar vardı. Yaşadığım bölgede ne vardı diye düşündüm; petrol ve su. Teksas Üniversitesi'nde ileride hayatımı siyasi anlamda da değiştirecek olan jeoloji bölümüne girdim." Ardından şöyle konuşuyor: "1956'da Nablus'a geri döndüm ve Ürdün'de petrol arayan bir şirkette yönetici olarak işe girdim. Aynı yıl 'Edgo Group' adlı şirketimi kurdum. Henüz 22 yaşındaydım. 1962'nin sonunda Phillips Petroleum adlı şirketin başına geçmem için Cezayir'e gönderdiler. O zaman Fransızlar şirketin başına bir Arap'ın gelmesine sıcak bakmadılar. Ama ben yine de 3 yıl görevi sürdürdüm. Aynı anda Filistin mücadelesiyle de yakından ilgileniyordum. 1963'te Cezayir'de El Fetih'i kuran Arafat ile tanıştırıldım. Onu tanıdıkça karşımda önemli yönleri olan bir adamı keşfettim."
ARAFAT İSTEDİ, DÖNDÜM
Filistin'in siyasetine damgasını vuran Arafat, Masri'nin de hayatını değiştirmiş. "Oslo önemli bir süreçti ve Arafat'ın isteğiyle 1994'te 9 arkadaşımla Filistin'e döndük. Barış sürecini gerçeğe dönüştürmek ve ekonomik yatırımlar yapmak istiyorduk. Otel açtık. Telekom şirketleri kurduk. Amacımız Filistin'in yüzde 100'üne ulaşmak ama bu imkansız" diyen Filistinli işadamı, ülkenin en büyük gerçeğini gözler önüne seriyor: "İsrail işgali." Masri şöyle konuşuyor: "1993 tarihli Oslo Anlaşması'na göre Filistin toprakları "A-B ve C" olarak 3'e ayrıldı. A, Filistinlilerin; B, her iki otoritenin; C ise sadece İsrail'in kontrol ettiği topraklar. Tabii ki Filistin'in çok büyük bir alanı C. Orayı kazamıyoruz, hat çekemiyoruz. İsrail barışın gelmesi için çalışmıyor, pastanın tamamını yemek istiyor. Daha çok çalışmalıyız çünkü siyasi bağımsızlık ancak ekonomik özgürlükle gelir."
İSRAİL'LE ASLA İŞ YAPMAM
Bugün Filistin Ulusal Konseyi ile FKÖ Merkez Komitesi üyesi olan Munib R. Masri, merkezi ABD'de bulunan Dış İlişkiler Konseyi adlı düşünce kuruluşunun üyesi. Dünya Bankası Danışma Kurulu'nun da eski üyesi. Aynı zamanda bölgedeki birçok Arap bankasının da yönetim kurulunda görev yapıyor. Tüm bu malvarlığının ve gücün kendisine İsrail tarafından nasıl algılandığını soruyorum. "Hayattaki ilkelerimden biri asla İsrail ile iş yapmamam. Onlarla ancak bağımsız olunca çalışırım. İşgalin ne olduğunu bilemezsiniz. Filistin'de zengin olmam hiçbir ayrıcalık tanımıyor. Kontrol noktalarında sıradan Filistinli gibi aranıyorum."