İngilizler yine aynı şeyi yapıyor. Yani uzun tarihlerinin bir dönemini, üstelik bu kez 1930 sonlarındaki bir dönemi öylesine oya gibi işleyip karşımıza getiriyorlar ki, sinemanın temel öğeleriyle ters düşen bu tip 'geveze' filmlere hoşgörüyle bakmasanız bile, bunca incelik ve ustalığa hayran olmamak elde değil. Yıllarca hep konuşulduğu için çok iyi hatırlıyorum: Savaş öncesi Avrupası'nda, Hitler'e karşı oluşturulan cephenin doğal lideri İngiltere'nin müstakbel kralı Prens Edward'ın Amerikalı ve üç kez evlenmiş bir kadın olan Mrs. Simpson'la ilişkisi ve bunun evliliğe dönüşmesi, kraliyet yasalarına göre mümkün olmadığı için de tahttan feragat edip çekilmesi, bir çağdaş efsane haline gelmişti: Aşkı için tahttan vazgeçen adam!... Film, aslında bunun öyküsü değil. Edward'ın feragatiyle taht, kardeşi York Dükü Prens Albert'e kalıyor. Çok iyi eğitim almış, mutlu bir evlilik yapmış, halim-selim bir adam. Ama bir kusuru var: Kekeme. Oysa savaşa doğru dolu-dizgin giden, radyonun büyük etkisinin olduğu, dolayısıyla liderlerin konuşma ve hitabet yeteneklerinin büyük önem taşıdığı bir çağda, konuşamayan bir kral... Mümkün mü? Hemen çare aranıyor, doktorlara başvuruluyor. Ve iş, raslantılar sonucu, doktor olup olmadığı bile meçhul bir Avustralyalı terapiste kalıyor. Tarihsel televizyon dramalarıyla tanınan yönetmen Tom Hooper, bu ilk sinema filminde tarih meraklısı Amerikalı yazar David Seidler'ın altın gibi senaryosuna sarılmış. Temelde "Çalış, çabala, güçlükleri yenersin," gibi klişe bir fikre yaslanan film, tüm gücünü ayrıntılardan alıyor. İç mekanlardan Buckingham Sarayı'nın önünde çekilmiş finale, şatolardan dönemin BBC'sinin stüdyolarına kadar her şey gerçek gibi. Churchill, Chamberlain, iki kral V. ve VI. George'lar, bir dönemin basındaki resimlerinden hatırladığımız ince, esmer ve uzun yüzüyle Wallis Simpson, sanki gerçek kişilikler. Bunlara gelip mükemmel oyunculuklar da katılıyor. Karşılıklı döktüren Colin Firth ve Geoffrey Rush için övgüden başka ne söylenebilir? Tüm bunlara sürekli alttan alta giden tipik İngiliz bir ince mizah, o çalkantılı dönemin eksiksiz bir tasviri ve kraliyet ailesinin hiç ödünsüz, insancıl düzeyde verilmiş ilişkilerini ekleyin. Bu filmin büyük başarısının gizini böylece çözebilirsiniz.
ZORAKİ KRAL ****
(The King's Speech) Yönetmen: Tom Hooper Senaryo: David Seitler Görüntü: Danny Cohen Müzik: Alexandre Desplat Oyuncular: Colin Firth, Geoffrey Rush, Helena Bonham Carter, Derek Jacobi, Robert Portal, Guy Pearce, Andrew Havill, Timothy Spall İngiliz filmi.