Bu sayfada iletişime dair yazmam söz konusu olunca " iletişimedair " olmayan ne var diye düşündüm..Yok. Siyasetten ekonomiye, dövüşmekten sevişmeye her şey iletişmeye ya da iletişememeye dair. İletişime dair yazmak ve pratikten bakmak.. İşin bir yanı bu. Diğer yanı, bir akademisyene köşe yazısı yazdırma cesareti. Akademia'nın yüksek duvarlı dilinden korkmak değil sorun. O sorunu kendi aramızda çözdük. Öğrencilerin derse ilgisini çekmek için neredeyse " showbusiness "in parçası olmayı epeydir kabul ettik. Neden cesaret istediğine gelince; genellemek doğru olmasa da, akademisyen herhangi bir denge gözetmez, bildiği neyse onu okurdur. Bilgiden taviz vermektense üsluptan verir. Bilgiyi buldu mu sonucunu umursamadan yazmak ister. Derdi bilgiyi paylaşmaktır. Bilgi için dünyayı karşısına almaktan çekinmez. Arı kovanına sokulan çomak da olur, rahatı kaçan, kaçıran ağaç da. Galilei gibi. O " dünyadönüyor " dediğinde, karşısına Vatikan çıkmıştı. Ölüm cezasından kurtulmak için " dünyadönmüyor " demiş, ama mahkemeden çıkarken fısıltıyla da olsa "yinedeherşeyerağmendünyadönüyor" diye de mırıldanmıştı. Doğrusu ya, biz de çeşit çeşidiz. Aynı örnekten gidersek içimizde " kimnedersedesindönüyorişte " diyenimiz de var, " kimilerinegöredönüyor,kimilerinegöredönmüyor " diyerek denge gözetenimiz de. Değişen duruma göre bugün " dönüyor " yarın " dönmüyor " diyen fırsatçılarımız da var. Bilimle uğraşmak zor iş, pratik alıp başını giderken daha da zor. Bilimi pratiğin içine sokmadan da olmaz zaten. Yazmam teklif edildiğinde, " akademisyeneyazdırmacesareti " meselesini gündeme hiç getirmedim elbette, neme lazım vazgeçebilirlerdi de...