"Bir türlü TDH adını verdiği oluşumunu resmiyete dökemiyor. Partileşemiyor. Çünkü büyük güç aldığı Şişli Belediyesi'ndeki koltuğunu terk etmek istemiyor. Seçime dair B planları ile işi götürmek istiyor" diye yazınca, arandık Mustafa Sarıgül tarafından! Ve hareketinin geldiği noktayı bizzat izlememiz için de davet edildik Bingöl mitingine.
Muş Havaalanı'nda 70 araçlık bir konvoy tarafından karşılanıp, Bingöl'e doğru yol alırken epeyce de sohbet imkânı bulduk TDH'nın ateşli taraftarlarıyla. Bir kere Sarıgül'ün bu işi başaracağına inançları sonsuz. Oğlu Emir, 3 gün evvelden karargâh kurmuş bölgeye 20 kişilik ekibiyle. Yol boyunca sürekli Bingöl'ü arıyor ve oradaki TDH yetkililerinden miting alanına dair bilgi almaya çalışıyor. Öyle ya bu işin sonunda bir de babaya mahcup olmak var! Varıyoruz. Neyse ki alan epeyce kalabalık. Uzaktan görüntü çok hoş! Her yer TDH'nın sembolü olan sarı renkle bezenmiş... Heyecandan ne yapacağını bilemez halde, dönüp önce oğluna, sonra Genel Sekreteri Hasan Aydın'a sarılıyor sıkı sıkı. Sonra otobüsün camından başlıyor Bingöllülere el sallamaya. Bense atlayıp otobüsten dalıyorum halkın arasına. Maksat birebir görüş alabilmek. Sarıgül'ün konuşmasını merakla izleyen bir grup kadının yanına gidip yoklamaya başlıyorum durumu. İçlerinden biri; "Yakışıklı adam Allah için. Vereceğim oyumu ona" birçoğu ise, "Merakımdan geldim mitingi izlemeye, yakından görmek istedim" diyor.
Kiğılı olduğunu belirten bir vatandaş, tanıyıp yaklaşıyor yanıma, "Eskiden CHP'den başkasına oy vermezdik. Şimdi BDP'ye veriyoruz. Sarıgül iyi hoş adam ama bizleri kazanması için Kürt siyasetine dair farklı söylemler geliştirmesi lazım" diyor.
Soruyorum tabi bunun üzerine: "Mesela ne?"
"Mesela desin ki; Abdullah Öcalan'ı affedelim! Vallah billah tulum çıkarır bu bölgeden!"