Hayatta en gıcık kaptığım şey tekrara düşmektir. Çünkü bu benim için saniyeleri hatta saliseleri bile çok değerli olan ve su gibi akıp giden zamanın kaybı demektir.
İşte bugün maalesef böyle bir durumla karşı karşıyayım sevgili okurlarım. Sebebi ise, Ahmet Hakan'ın kardeşi Mahmut Fazıl Coşkun'un 'Uzak İhtimal' adlı filmini satın aldığı için eleştirdiğim TRT'nin kamuoyuna hakkımda yaptığı öfke dolu o garip açıklaması ile Hıncal Ağabey'in, dünkü, "Olmadı Sevilay!" başlıklı yazısı.
Ne yazık ki hem TRT'ye, hem de Hıncal Abi'ye cevap vermek için daha evvel büyük efor sarf ederek yazdığım iki yazıyı yeniden gündemime almak zorundayım bugün.
Efendim, yüksek müsaadelerinizle cevap verme hakkımı evvela Hıncal Abi'den yana kullanmak istiyorum. Çünkü onun her daim önceliği vardır benim nazarımda.
Demiş ki dün özetle sevgili üstat: "Bir gazeteci kendi yazılarından mükelleftir sadece. O gazetecinin kardeşlerinin ne iş yaptığı, nasıl yaptığı katiyen onu bağlamaz! Bizi de haber değeri açısından ilgilendirmez."
Doğru söylemiş. Söylemiş de bunu söylerken geçmişte benim Ahmet Hakan'ın, kardeşlerinin TRT'de önleri açılsın, One Ajans adlı şirket üzerinden ihale kapsın diye köşesini bir pazarlama köşesi gibi kullanmasına dair koyduğum bütün argümanları atlamış! Nedense oralara hiç girmemiş. Kıyısından köşesinden geçmemiş. Fırçayı basmış olduğu gibi bana! Aleni bir şekilde işi kişiselleştirdiğimi yazıp, beni neredeyse ırkçılıkla suçlamış!
Daha evvel de yazdım. Kişisel filan değil bütün bu yazdıklarım. Ne Ahmet Hakan'ı tanırım. Ne de kardeşlerini. Ne de TRT'nin yetkililerini. Sadece bana gelen kulisleri araştırıp, belgesini bulup, bu köşeye yazarım!
Hatırlayın. Tarih 28 Aralık 2008. One Ajans ve TRT arasındaki 22.5 milyon euroluk sözleşmenin imzalandığı gün.
Ne yapıyor Ahmet Hakan?
Peş peşe TRT'ye ve Genel Müdürü'ne yıkama yağlama çekiyor köşesinden...
1) "Üç Teşekkür- 30 Aralık 2008"
2) "Bugünü de gördük ya!-31 Aralık 2008"
3) "Yıldızı Parlayan Bürokrat- 5 Ocak 2009"
Şimdiiiiiii...
Hakkım değil mi, Hıncal abiye şunu sormak;
"Elbette ki kardeşler birbirinin yaptığı işlerden sorumlu değildir. Ama Ahmet Hakan'ın, kardeşlerinin TRT'de ya da AKP'li belediyelerde daha rahat at koşturması için köşesinden yaptığı bu yıkama yağlama çalışmaları, onu sorumlu kılmıyor mu Hıncal Abi? Mesela sen böyle bir şey yapar mıydın Öcal Abin için? Yani salt onun işi yürüsün, ihale alsın, cepleri para ile dolsun diye kaleminin namusunu kirletir miydin? Bilirim ki kirletmezsin! O halde neden 9 ve 14 Kasım 2009'da bütün belgeleri ve ispatları ile kaleme aldığım o iki makaleyi görmezden geldin? Neden o yazılar sonrası, bir 'Olmadı Ahmet Hakan!' çekmedin? Hadi çekmedin. Ya da doğru yazdığıma yüzde yüz emin olmana rağmen geçmişte kanlı bıçaklı olduğun Ahmet Hakan son dönemde sana en yakın kalem olduğu için bu meselelere girmek istemedin! Tamam ama şimdi niye giriyorsun Hıncal Abi? Sence bu adil bir yaklaşım mı? Giriyorsun, o zaman meselenin bütününden görmen gerekmez mi? Yani sence ben bütün bu yazıları sırf Ahmet Hakan'dan nefret ettiğim için mi yazıyorum? Ne yani bir gazetecinin kalemiyle hem hükümeti yerden yere vurmasının, ardından da o hükümetin en baba para kaynağından kardeşlerine imkân yaratmak için köşesinden çabalamasının haber değeri yok mudur yani Hıncal abi? Valla beni şaşırtıyorsun... Çünkü benim bildiğim senin meslekte en nefret ettiğin takım, köşesini şahsi çıkarları için kullanan ve akçeli ilişkiler uğruna kalemine tecavüz eden gazeteci takımıdır! O nedenle Anlayamıyorum. Zorlanıyorum. Yoksa artık bu meseleler senin umurunda mı değil Hıncal Abi? Hadi bunu konuşalım lütfen. Rica ediyorum konuşalım. Dilersen burada, dilersen yarın akşam Ertekin'in orada! Sen nasıl istersen!"