Salı günü liseden bir arkadaşımın evinden izledim Ankara'daki olağanüstü gelişmeleri. Haber kanalları, Genelkurmay'daki komutanlar zirvesini son dakika kj'leri ile duyurmaya başlar başlamaz adaşım ve can yoldaşım ayağa fırladı ve birden, "Tamam bu iş bitti! Ordu yönetime el koyacak! Bu gece hiçbir yere gidemezsin! Seni saklamam lazım!" deyiverdi.
Önce şaka yapıyor sandım.
Onun için de, "Kendini değil de, niye beni saklıyorsun arkadaşım! Ben darbecilerden korkacak bi halt yemedim ki çok şükür!" diyerek aynı biçimde pas vermek için başladım dalga geçmeye tabii.
Ancak baktım ki bizimki gerçekten panik!
"Nasıl korkmuyorsun seni anlamıyorum! Yarın sabah darbe ilan edilse ilk gözaltına alınacaklar Kürt Açılımı'na destek verenlerle, TSK'yı yıpratma kampanyasının bir parçası olan Ergenekon Davası'nı yazıp çizenler" diyerek her zamanki gibi o saf yüreği ile saydırmaya başladı bendenize.
1) Önce benim ev telefonundan kocanı arıyorsun ve ona benim evimde güvende olduğunu...
2) Evdeki kütüphanenizde çocuk gelişimi dahil ne kadar kitap, dergi ve yayın varsa hepsini bir şekil yapıp yakmasını...
3) Ayrıca evdeki laptoplarını parçalara ayırıp yok etmesini söylüyorsun!
4) Tüm bu olan biteni oğlana çaktırmamasını ve hatta, "Annen uzun bir iş seyahatine çıktı" demesini tembih ediyorsun.
Bana verdiği bu talimatlar yetmedi, bu kez Azerbaycan eşrafından olan evdeki yardımcısını çağırdı. "Lena... Arka odayı toparla hemen! Sevilay bir süre bizimle kalacak!" dedi.
Evin hanımının ivedilikle istediği hizmeti yerine getirmek üzere harekete geçen Lena ise tam kapıdan çıkarken dayanamayıp sordu:
"Ne oldi? Yoksa Sevilay Hanim, kocasini mi boşüyorr?"
"Yok Lenacım yok! Galiba ordu memleketin idaresine el koyuyor! Darbe geliyor darbe! Biliyorsun Sevilay da gazeteci ya. Abuk sabuk bir yığın şey yazdı. Onlar gözaltına almadan bizim onu saklamamız lazım" dedi.
Ancak daha birkaç yıl evveline kadar komünist rejimle yönetilen Lena'nın, "Aman be hanımcimmm...
Ben de başka bişi var sandim. Bu devirde ordunun ne işi var idarede? Getsin onlar memleketin sinirlarini korusun! İşleri güçleri yok da hökümet mi edeçekler başimiza! Boşuna korküyorsunuz vallahi" cevabına bizimkinin tepesi attı ve bastı azarı:
"Lena burası Türkiye! Senin ülkene benzemez. Bu ülke kurulduğu günden bu yana kaç darbe atlattı biliyor musun ki konuşuyorsun boş boş!"
Kendisini sırf laf olsun diye dinlediğimi görünce yani ciddiye almayıp, umursamadığımı anlayınca da bu kez durumun vahametini anlatabilmek için ülkedeki tüm darbeleri tecrübe etmiş babasını aradı. 80'e merdiven dayamış babası, "Kesin, kesin! Bu kadar adam boşu boşuna toplanmaz kızım!
Hatırlamıyor musun 12 Eylül'ü? O zaman da Evren Paşa, generallerini toplamıştı. Ardından da ihtilali haber veren açıklamalar yapmışlardı!" dedikten sonra da bizimki iyice celallendi tabii.
Neyse... Bir yandan Lena'nın ordu ile ilgili ahkâm kesmesine, bir yandan da benim vurdumduymazlığıma çok içerleyen canım arkadaşım elinde televizyon kumandası yayıldı divanın üzerine haber kanallarının son dakikalarına göz dikerek. Tam, "Yok darbe planları yapmışmışlar, yok çete gibi örgütlenmişmişler... Yok cami bombalayacaklarmış bilmem ne! Kardeşim yapmış olabilirler. Ama bunları şimdi yapmamışlar ki! Bunları yıllar evvel yapmışlar! Şimdi ne gereği var bu meseleleri kaşımanın? Ordumuz bizim için çok önemlidir bilmiyor musunuz? Yani resmen adamları tahrik ediyorsunuz! Ama bu kadar da olmazzz ki!" falan diye söylenirken de Genelkurmay'dan komutanlar zirvesine dair "İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında ortaya çıkan ciddi durumu değerlendirmek üzere toplandık!" açıklaması geldi.
Gözleri yuvalarından fırlayacakmış bir halde, "Gördün mü?" dedi bizimki.. "Adamlar aklınızı başınıza alın diyorlar. Yani uyarıyorlar! Söyle bakalım kaygılanmakta ve korkmakta haksız mıymışım?" diye devam etti. Bunun üzerine dayanamayıp artık, "Gördüm, gördüm" dedim... Sonra da, "İlker Paşa'nın direkt telefonu bende olsaydı ne yapardım biliyor musun şimdi?" diye sordum ona. "Ne yapardın?" dedi merakla.
"Onu arardım ve kısık sesle, yavaşça şöyle derdim: 'İşlem tamam Paşam! İnanın yüreğimiz ağzımıza geldi! Çok korktuk Paşam... İnanın çok korktuk!"