Hıncal Abi, "Siz Ayşe Toprak olsaydınız, Halis Ağa'yı affeder miydiniz?" sorusunu sadece hemcinslerime sormama çok alınmış, "Sevilay ayrımcılık yapıyor!" demişti ya!
Allah işte. Büyük Allah... Beni öyle ilginç, öyle birbirinden ünlü adamların masasına oturttu ki evvelki gün... Hıncal Abi'nin benimle ilgili bu son derece haksız ve de önyargılı eleştirisini tamamen çürüğe çıkarttı. Üstelik de onun en çok sevdiği mekânlardan birinde.
Salomanje'de.
Önce futboldan başladık tabii. İddiaların, asıp kesmelerin falan haddi hesabı yoktu masada! (Neyse ki bu konuda benden daha kötü durumda olan Atılgan Bayar vardı da benim futbol mevzusunda eksik olduğum pek anlaşılmadı!) Sonra neredeyse onun sevdasına Beşiktaşlı olacağım canım hocam bir tanem Mustafa Denizli'nin sağlığına dair kopkoyu bir geyik çevirdik. Çünkü bazı gazeteler; "Hocanın kalbinden problemi var. Hoca bitti! Bu hoca sahaya inemez, oyunculara talimat bile veremez..." diye yazmıştı o gün.
Biliyorum ki Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarları bu habere çok bozulacak ama vallahi billahi hocanın kalbi de, midesi de, ayrıca mekâna girip çıkan güzel kadınları kaçırmamak adına o velfecri okuyan gözleri de maşallah dört dörtlüktü.
Neyse efendim masanın en ünlüsü Selçuk Yöntem'di. Yani bizim Bihter kızın yaşlı ve saf kocasını oynayan Adnan Bey. Eee tabii erkekçe muhabbet sonunda geldi dayandı Bihter'e. Ve onun Adnan Bey'e ihanetine...
Yakalamışım o kadar adamı. Sormaz mıyım sırf Hıncal Abi'ye nispet olsun diye, "Adnan'ın yerinde olsan ne yapardın?" diye...
Cevaplar hayli ilginç...
Sıralayayım efendim...
Selçuk Yöntem: "Başka birine gönül vermişse ne yapabilirim? Yolun açık olsun derdim sadece..."
Mustafa Denizli: "Kader derdim. Zorla güzellik olmaz ya!"
Şansal Büyüka: "Bizim yaşımız geçti artık çok şükür. Düşünmeye bile değmez böyle meseleleri."
Atılgan Bayar: "Allah korusun! Ben Siverekliyim!"
Peki ya diğer üçü?
Yani Ercan Saatçi, Can Çobanoğlu ve İbrahim Seten ne cevap verdi dersiniz?
Çok bildik, kısa ve netti:
"Vururdum abi!"