Eyyy sevgili okurlar! Duyduk duymadık demeyin! Ben yazmaktan bıktım, onlar halkın cebinden alınan paralarla oluşturulan bütçeyi sağa sola savurmaktan bıkmadı!
Kimler mi?
Kimler olacak? Tabii ki, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı yetkilileri!
İsterseniz sizlere kısaca hatırlatayım daha önce neler yazdığımı.
Efendim... Eşe dosta kıyak çekmek için abuk sabuk projelere onay vermek mi dersin... Yürütme Kurulu üyesi vatandaşın 80 yaşındaki dedesi için Türkiye'nin en yüksek tirajlı gazetelerinde ajans bütçesinden vefat ilanı yayınlatmak mı dersin... Halkın parasıyla dünyanın öbür ucuna business class uçup, beş yıldızlı otellerde keyfe keder konaklamak mı dersin... "Bu Avrupa Kültür Başkenti kutlaması" deyip hastane ya da okul yapılacak kadar parayı havai fişek yapıp patlatmak mı dersin...
Dersin de dersin yani...
Peki bu dediklerimizden bu insanlar azıcık utanıp da kendilerine çeki düzen verdiler mi?
Nerdeeee?
Tam aksine! Bütün yaptığım uyarılar adamların bir kulağından girdi, öbür kulağından çıktı sanki!
Huzur hakkınızı yesinler!
Bakın. Dün sabah ajansla pek bir içli dışlı olan arkadaşım aradı.
Vallahi anlattıklarına inanamadım.
Eminim ki siz de inanamayacaksınız.
Çünkü duyduğuma göre AKB'nin bazı yürütme kurulu üyeleri kanunda öngörülmediği halde kendilerine, "Huzur Hakkı" adı altında bol sıfırlı maaşlar bağlamış. Kamuda görev yapan yönetim kurullarının kendi kendilerine maaş bağlaması mümkün değil. Kanun buna izin verse bile, ek görev olarak yönetim veya denetim görevi yapanların ücretleri kanunlarla sınırlandırılmıştır. Bilindiği gibi bu ajansta söz sahibi olan kurumların başında İstanbul Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, Kültür Müdürlüğü, Ticaret Odası, Sanayi Odası filan geliyor.
Bu kurumların atadığı birer temsilci ajansın yürütme kurulunda görev alıyor. Tabii bu temsilcilerin asli görevi halkın cebinden çıkan paralarla oluşan bu bütçeye adam gibi sahip çıkmak. Ve bir de tabii 5706 sayılı Kanun'a göre temsil ettikleri kurumlardan ajansın bütçesine her yıl belli oranda sağlanacak gelirin harcanma şekillerini kontrol etmek!
Buraya kadar tamam.
Ancak, haber kaynağımın aktardığına göre bu söz konusu temsilciler, bırakın temsil ettikleri kurumlardan ajans bütçesine finans desteği filan sağlamayı, bir de üstüne üstlük her ay yürütme kurulunca belirlenen rakamlar üzerinden şakır şukur ceplerine maaş indiriyor!
Peki kanun böyleyken bizim ajansta kimler becermiş kendi kendine maaş bağlamayı?
Mesela İSO... Kurumun bu güne kadar Ajansa ödediği para sadece 50.000 TL!
Peki bu kurumun İstanbul 2010 temsilcisi Ataman Onar ne kadar alıyor bizim bütçeden?
Sıkı durun!
Bir yılda 50.000 TL. Ivır zıvır vergileri de dahil ettiğinizde maliyet 60.000 TL'yi aşıyor.
Bu rakamlara yurtdışı veya yurtiçi harcırahları da dahil değil yani. Atamancığın bu giderlerini de hesaba kattığınızda maliyet daha yukarılara çıkıyor. Haliyle İSO'nun İstanbul 2010 Projesi'ne kaşıkla verdiğini, bizim Ataman kepçeyle götürüyor, durumu ortaya çıkıyor!
İTO'nun temsilcisi İsrafil Kuralay da bol sıfırlı maaş alanlardanmış. "O da huzur bulsun" diye kendisine epeyce bir para ödemişiz. Yalan değilse 2009'da maaş, seyahat masrafları, harcırahlar ve otel konaklamaları için İsmail Abi'ye bir yılda ödenen meblağ 100 bin TL'yi aşmış durumda.
"Çok huzursuzlar çokkk!"
Ya kamu temsilcilerinin "huzursuzluğunu" gidermek için sarf edilen çabaya ne demeli? Mesela İl Kültür Müdürü Profesör Ahmet Emre Bilgili tam gün mesai yaptığı Kültür Müdürlüğü'nden ayda 2.500 TL ücret alırken, ek görevi İstanbul 2010'dan aldığı maaş 4.000 TL. Çok Sayın Kültür Müdürümüzün başka bir kurumdan maaş alıp almadığını da henüz bilmiyoruz. Bugüne kadar ajanstan vergileriyle birlikte kendisine yapılan ödeme bir yıl için 150.000 TL!
Durunnnn daha bitmedi!
Asıl bomba İl Özel İdare Genel Sekreteri Sabri Kaya' nın "huzursuzluğu"nda. Allah'ı var amcam bu konuda Ahmet Emre Bilgili'yi sollamış durumda. Zira onun asıl görevi ve Ajans Yürütme Kurulu üyeliği'nden aldığı ücretlerin yanında, İstanbul Valiliği'nin şirketi Özidaş yönetiminden de aldığı bir üçüncü maaşı daha var. Dördüncüsü var mı, yok mu onu daha bilmiyoruz ama bildiğimiz Sabri Kaya'nın huzur bulmak için aldığı bu üç ayrı maaşla birlikte devletin en pahalı bürokratı unvanını taşımaya aday olduğu!
Son söz!
Bilmiyorum ama artık birilerinin, yumruğu masaya vurup, "Hooppp bir dakika kardeşim! Bu para babanın parası mı ki, dilediğin gibi harcıyorsun" deme zamanı gelmedi mi sizce de? Umarım hiç değilse bundan sonra ilgililer İstanbul 2010 Ajansı'ndaki bu hukuksuz huzur hakkı kıyağıyla ilgili bir inceleme yapar da geri alınacak paralarla İstanbul'a birkaç proje daha kazandırma imkânı bulunur. Bu arada Kamu Etik Kurulu'nun da kendi kendine maaş belirlemesi yapan bir yönetim kurulunun bu davranışının etik olup olmadığını değerlendirmesini bekliyorum. Hani etikse biz de tez elden kendimizi bir yerlere yönetim kurulu üyesi yaptırıp, bir kıyak maaş da kendimize yazdıralım istiyorum!