Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Futbol Federasyonu'nu ele geçirmek için, Haluk Ulusoy'a nasıl savaş açtığını bilmeyen yok. İlk kongreyi, Erdoğan'a rağmen Ulusoy kazanınca "Ulusoy: 1 - Erdoğan: 0" diye başlık atan gazeteleri hatırlayın..
Daha sonra, Ulusoy'dan nefret eden Fener Başkanı Aziz Yıldırım girdi devreye.. Seyrantepe uğruna Özhan Canaydın, İnönü Stadı'nı yeniden yapma izni için Beşiktaş, kamu arazisine taşan tesislerinin kaderinden korkan Gençler ve Ankaragücü de, AKP'li Belediyeler sayesinde yaşam sürdüren Anadolu Kulüpleri ve AKP'li Belediyelerin malı kulüplere katılınca iş bitti.
Yeni Federasyonun başına, Recep Tayyip Erdoğan'ın Amerika'da okuyan kızlarının okul taksitlerini cebinden ödeyen Hasan Doğan geldi.
Bu bir göstergeydi.
Yeni Federasyon, çok kritik Temsilciler ve Gözlemciler Kurulu Başkanlığına, Fenerbahçe kulübü kongre üyesi, bir zamanlar maaşlı meneceri, Saraçoğlu Stadında sahaya atılan bir bıçağı gizlice alıp saklarken kameralara yakalanmakla ünlü Kemal Dinçer'i atadı. O Dinçer ki, bu gazetede yazdığı yazılarda, Recep Tayyip Erdoğan'ın futbola müdahalesini en ağır şekilde eleştirmiş ve "Futbolun siyaset bataklığına sürüklenmesini istiyorsanız, Erdoğan'ın adamı Hasan Doğan'a oy verin" diye yazmıştı. Şimdi Erdoğan'ın, Hasan Doğan'a kurdurduğu bu federasyon nasıl oluyor da Dinçer'e görev veriyordu?..
Demokrasi ve hoş görü mü?..
Güldürmeyin beni..
Aziz Yıldırım faktörü..
Bunları anlattım. Anlatırken de, Kutsal İttifak medyasını bir kez daha teşhir ettim.
Ahmet Güvener, ısrarlı sorular üzerine "Çocukken Galatasaray'ı tutardım" dediği için, Türk hakemlik kurumunda yaptığı inkâr edilmez devrimlere rağmen, yoğun baskı ve yorumlarla istifaya zorlanmıştı. Çünkü zamanın Fener Başkanı, Terbiye Özürlü Adam işareti vermişti.
O Güvener'e saldıran medya, Kemal Dinçer'in atamasına "Gık" demedi. Neden?. Çünkü atama, ayni makamdan gelmişti.
Atamanın yanlış olduğunu hem yazılarımda, hem de konuşmalarımda anlatmaya çalıştım.. Ama anlamak istemeyenlere bir şey anlatmak mümkün değil bu ülkede.. Ne var ki, en büyük dersi zaman veriyor, böylelerine..
Çok beklemeden, olayların tokadı geldi..
Geçen hafta tam da Sivas-Galatasaray maçının oynanacağı gün Milliyet bombayı patlattı..
Galatasaray-Oftaş maçı seyircisiz oynanabilirdi. Çünkü Federasyon Galatasaray-Fener maçındaki küfürlü tezahürat yüzünden her iki kulübü de ceza heyetine sevk etmişti.
Şimdi hem sevki yapan federasyon, hem de sevke sebep olan raporları yazan Temsilciler Kurulu şaibe altında olduğu için komplo teorileri hemen kuruldu.
a) Raporlar federasyona pazartesi sabahı verilir. Federasyon o gün karar alır ve gerek görürse sevk eder. Neden Cuma beklendi?.
1. Teori.. Karar Salı günü alınırsa ve her iki kulübe de ceza gelirse, Fener de Gençler maçını seyircisiz oynar. Oysa sevk Cuma yapılırsa, Gençler maçı geçeceği için, ceza seneye kalır. Yani sadece Galatasaray cezasını çeker. Fener'e bir şey olmaz.
2. Teori.. Pazartesi sabahı gelen raporlar Galatasaray'a ceza için yeterli değildi. Temsilciler'den yeni rapor istendi. Bu yüzden gecikme oldu.
b) Şimdi Ceza Kurulu'nun kararı nasıl yorumlanacak?.
1. Teori.. Galatasaray Ceza alırsa.. Federasyon ve kurullarının nasıl bir Fener baskısı ve kontrolü altında olduğu ortaya çıkmıştır. Hele bir de Galatasaray bu seyircisiz maç sonunda şampiyonluğu kaybederse "Fener'i Hasan Doğan ve Kemal Dinçer şampiyon yapmıştır."
2. Teori.. Ceza verilmezse.. Hele de Milliyet gibi bir gazete, daha kurul toplanmadan cezayı kesip yargısız infazı bile yapmışken ceza verilmezse.. "Galatasaray'ın ceza alması kesindi, ama Hasan Doğan ve Kemal Dinçer tarafsızlıklarını kabul ettirmek ve çıkacak dedikodularla yıpranmamak için Fener'i harcadılar..
Buyrun buradan yakın..
90 Dakika'da söyledim. Değneğin iki ucu da pis. Tutacak yanı yok. Nerden tutarsan tut elin pisliğe bulaşacak.
Bu mudur?..,
Böylesi bir kuruluşun başarılı olması mümkün müdür?.
En azından Kemal Dinçer Gözlemci ve Temsilciler Kurulu'nun başında kaldıkça, komplo teorilerini durdurmak mümkün olmayacak, bu durum seneye daha da çirkinleşerek devam edecektir.
Hasan Doğan, Aziz Yıldırım baskısıyla yaptığı bu atamadan vaz geçmek zorundadır. Ya da Kemal Dinçer, gerçeği görüp, içine sürüklendiği bu çirkin duruma derhal son vermeli ve istifa etmelidir.