Kadir İnanır, televizyonda dizi izleme gibi bir adetim olmadığından, sokakta yanımdan geçse tanımayacağım Josh Halloway'a halkımızın, genelde de kadınlarımızın gösterdiği aşırı ilgiyi kıskanmış sanki.. Dün Sabah'ta İlker Gezici'nin haberini okuyorum.
"O gezerken biz saat üçlerde sette çalışıyorduk. Bizde yabancıya karşı bir hayranlık var. Hayret ediyorum halka" demiş..
Yabancıya mı, yoksa televizyon sayesinde her eve giren, geçici şöhretlere mi?..
Bir zamanlar David Janssen adlı alkolik ülkemize geldiğinde de ayni şey olmuştu. Nerdeyse devlet töreni yapmıştık, ülkesinde adı sanı olmayan, yüzüne bakılmayan adama.. Çünkü televizyon yeniydi. Kaçak diye bir dizi öyle tutmuştu ki, başladı mı sokaklar boşalırdı.
Şimdi Kaçak'ı da, David Janssen'i de hatırlayan var mı?. Öldüğünü bilen var mı?.. Bir de Charlton Heston öldü geçenlerde.. Neler yazıldı, neler söylendi ardından..
Bu Josh da sinemaya geçip kalıcı işler yapmazsa, dizi kalkınca unutulur gider, bu kadar basit..
Peki ya Kadir?..
Kadir hem de çok sevilen TV dizilerinde oynadığı halde, halk ondan uzak.. Ama hayret etmesine gerek yok.. Çünkü o mesafeyi isteyen, halktan uzak duran, insanlara soğuk davranan kendisi..
Ayni haberdeki Zeynep Tokuş'un sözlerinde gerçeğin işaretleri var..
"İnsan onun yanında elini ayağını nereye koyacağını şaşırıyor. Onu tanıdıkça, sert mizacın altında yumuşak birinin yattığını gördüm. Önceleri biraz ürkütüyordu beni. Mesafe koyuyordum aramıza. Aslında Kadir Bey'in içinde çok tatlı, naif bir insan varmış."
Aynen öyle..
Kadir, Kadirizm kurbanı olmuş, gerçek Kadir'i o imalat, o sahte kimliğe feda etmiş bir tatlı insan gerçekten.
Ortaköy'e sık gelirdi bir ara.. Orada yakından tanıdım.. Nasıl pırlanta kalpli, gerçekten nasıl çocuksu, sevecen bir kişiliğe sahip olduğunu orada keşfettim.
Keşfettim.. Çünkü Kadir kendisini gizlemek için elinden geleni yapıyordu..
"Stara kolay ulaşılmamalı. Star halkla arasına mesafe koymalı" diye öğretmiş birileri ona..
Gelir, halkın yürüdüğü sokağa sırtını dönüp oturur ki, kimse görmesin yanına gelmesin.. Kazara fark edip geleni de geldiğine pişman eder, tersler..
Karadenizli hayranı ve hemşerisi Samsun'dan gelmiş, yalvarıyor bir imza için.. Kadir sert sert tersliyor..
"Yarın gel.."
Yahu bir boş kağıda imzanın yarını mı olur?.. Aha kağıt, aha kalem..
"Yarın gel!.."
"Kadir ağbi otobüsüm bu gece kalkıyor. Samsun'a dönüyorum.."
"Bir dahaki gelişinde o zaman.."
Önündeki kağıdı imzalamadı, inanır mısınız?.
Oysa ne şöhretler gelir, oturur, Ertekin'e..
Şener Şen mesela.. Her defasında tam da göbeğe kurulur, yolu, geçenleri tam cepheye alarak.. Gören koşar.. Gören koşar.. Sarılanlar, öpenler, imza alanlar, resim çektirenler.. Nasıl sevdiklerini anlatanlar.. Hatta ilanı aşk edenler..
Şener yabancı mı peki, bu ilgiyi görüyor?.
Kadir ortaya çıkmaz.. Kadir yanına geleni tersler.. Kadir eleştiriye tahammül edemez. Kızar, küser, selamı sabahı keser. Bu yüzden medya da pek tutmaz.
Kadir içindeki o tatlı, o sevecen, o naif insanı hep gizler. Ters, kimseyi beğenmeyen, sadece kendisini önemseyen tipi yaşamında da oynar. Asıl aktörlüğü, oyunculuğu hayatın içindedir Kadir'in, sette değil..
O zaman nasıl ilgi göstersin millet ona.. Tersleneceğini bile bile Kadir'e koşar mısın?.
O zaman Kadir'in ilgi beklemeye, ilgi görenleri kıskanmaya hakkı var mı?.
Kendin ol, çık ortaya tüm sevecenliğin, sevgiye kucak açışınla, o zaman bak bakalım ilgiden adım atabiliyor musun, bu kentin sokaklarında?..