EMRE Aköz iyi kitaplar okumuş bayramda.. Anlatıyor.. Biri "Can veren cesetler" üzerine.. Kadavraları alıp duvarlara, camlara falan fırlatıyorlarmış deneyler için.. Bir ülkede 250 milyon nüfus olur, ülke dışında da milyarlarla insan ayni dili konuşursa, Amerika'da her konuda kitap yazıp okur bulmak mümkün..
İkinci kitabı da "Geveze iskeletler" konusunda.. Etler muz gibi soyulup, kemikler tertemiz ortaya çıkınca iskeletin dili bir açılıyormuş sormayın gitsin..
Vallahi ilginç merak.. Okusun varsın diyeceğim, diyemedim. Son satırda diyor ki, "Aslında bu tür kitaplar okumak lazım, 'Tavuk Suyuna Çorba' türü devekuşu palavralarından daha fazla katkıda bulunacaktır size.."
Deve kuşu da bendeniz.. Bu kitapları ben tanıttım ülkeye çünkü.. Yığınla da Tavuk Suyuna çorba hikayesi naklettim. Okur da iyi yanıt verdi. Hem bana yığınla email.. Hem de kitaplar binlerce sattı. Seride onuncu kitap falan yayınlandı, hala da yayınlanıyor..
"Yahu Emre, sen cesetler ve iskeletlerinle keyfine bak.. Ama dostluğu, vefayı, fedakarlığı, onuru, gururu, sevgiyi, özetle günümüzde giderek azalan bu insancıl duyuları anlatıp insanın içini sımsıcak ısıtan öykülere de sataşma" demeye hazırlanırken, Emre'nin yeni yazısı geldi..
"Atatürk'ün rakısından getir, bir de Fenerbahçe rozeti.."
6-7 Eylül olaylarından sonra Yunanistan'a göçmüş bir yaşlı İstanbul Rumunun vatan özlemini anlatan, okuyanların gözlerini yaşartan nefis bir öykü..
İnanın, okuduğum en güzel Tavuk Suyuna Çorba öyküsünü Emre yazmış, bayramın üçüncü günü.. Ellerine sağlık.
Atladı iseniz, internette falan bulun ve Emre'nin bu üç "Bayramlık" yazısını arka arkaya okuyun..