ULUSLARARASI Halter Federasyonu'nun Halil Mutlu'ya verdiği iki yıl ceza, Türk spor teşkilatının bir numaralı koltuğunda "Vekaleten" oturan Mehmet Atalay'ın yüzünü acaba kızarttı mı?.
Ya da sokakta yürüse kimsenin farkına varmayacağı bu isimsiz, yetenekleri kendinden menkul kişiyi buraya oturtan siyasi otoritenin?..
Selim Sırrı Tarcan gibi bir devle açılmıştı bu makam.. Ben gazeteciliğe başladığımda Vildan Aşir Savaşır gibi bir başka dev vardı, önünde ceketinizi iliklediğiniz..
İsmail Hakkı Güngör gibi bir başka devlerle çalıştı Türk sporu.. Dönün tarihe bakın.. Sporun en saygın isimleri, basamakları teker teker çıkarak, bu koltuğa, emek, bilgi, çaba ve yetenekleri ile gelmişlerdir..
Peki tepeden inme atanan Mehmet Atalay adını bu koltuğa gelene kadar kim biliyordu?. Geleli bunca zaman oldu, şimdi kim biliyor, kim tanıyor, kim sayıyor?..
Halil Mutlu olayı patlak verdiğinde Spordan Sorumlu Bakan M. Ali Şahin'le konuşmuştum. O aramıştı.. Ne kadar mutlu olmuştum, kabine açıklandığında, saf ben, "Spor ilk defa Başbakan yardımcılığı düzeyinde ele alınıyor.. Milli Eğitim'den askerliğe, Üniversitelerden, vilayetlere hemen her kurum ile ortak noktası olan spor, bu sayede entegre bir organizasyona dönüşüp, sorunlarını kolay çözecek" diye..
"Sayın Bakan" dedim.. "Adımız çıkıyor dokuza.. Sonra inmez sonra sekize.. Doping dünyanın en nefretle baktığı konu.. Güreş, halter, atletizm, basketbol, uzak doğu sporları falan derken, dünyanın gözünde mimli duruma geliyoruz. Çok duyarlı olduğumuzu dünyaya derhal göstermek zorundayız.. Genel Müdürünüzle konuşun.. Hemen sert, ama saygın bir açıklama yapsın.. Dünyaya Türkiye'nin doping karşısında nerde durduğunu çok net söylesin.. 'Halil Mutlu bu ülkenin gurur duyduğu bir sporcudur. Böyle bir şeye baş vuracağını zerre tahmin etmiyorum. Ama emir verdim, olayı uluslar arası kuruluşlardan önce Türk Spor Teşkilatı araştıracak, Halil suçlu çıkarsa, cezasını onlardan önce biz vereceğiz' desin" dedim.
Konuşmanın devamından zannettim ki, Bakan ne dediğimi anlamış, yaptıracak..
İki gün gazeteleri gördüm, kanım dondu.. Türk sporunun bir numaralı adamı, elindeki baklava tepsisini Halil Mutlu'ya uzatıyor..
Bir tepsi baklava kapmış Mehmet Atalay, Halil'in antrenmanına koşmuş.. Bu kadar ucuz, bu kadar düşük düzeyli, bu kadar komik bir popülizm olur mu?.. Bakan bakan olsa, Atalay'ı o gün görevden alırdı.
Şimdi Genel Müdürünün baklava tepsisi destekli sporcusuna cezayı Dünya verdi.. Türkiye tokadı tüm şiddeti ile yedi..
Onun için sorarım, acaba, parmakların izi o yüzde bir kızarıklık bıraktı mı, diye..
Dünyada hiç kimse Marion Jones kadar ünlü, Marion Jones kadar halkının sevgilisi olmasın.. Bugüne dek yüzlerce denetime girdi, bir tekinde dopingli çıkmadı. Buna rağmen tüm Amerika aforoz etti onu.. Milli takıma almıyor, yarışmalara sokulmuyor..
Sebep?..
Marion'un dosyalarında Belco şirketine ait bir fatura çıktı. Belco ne?.. Amerika'nın Eczacıbaşısı. En büyük, en ünlü, en saygın ilaç şirketi..
Peki o zaman?..
O zaman şu!.. Belco vücut, kas ve performans geliştiren ilaçlar da üretiyor. Yani sportif amaçlarla kullanıldığında doping kabul edilen ama tıp dünyasında yasal ilaçlar..
"Sen bu fatura karşılığı ne aldın?.." dediler ve yanıtı beklemeden Marion Jones'u sildiler.. Sporun ve Amerika'nın saygınlığı uğruna..
Anlayabildiniz mi, Sayın Bakanım, Sayın (bir türlü asil olmaya evrakları yetmeyen) Vekil Genel Müdürüm?..
Anlayabildiniz mi acaba?..