Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Gülümseyin (mümkünse)

Sorunlar bela sağanağı gibi üst üste gelince hangisiyle uğraşacağınızı şaşırdığınız oldu mu hiç?
Ceviz büyüklüğünde dolu yağarken arabanız su kaynatmış, arka koltukta yolcular dövüşmekte, aynı anda yola ayı çıkıyor...
Bugünlerde öyle bir netameli kargaşanın içinden geçmekteyiz. Kürt sorunu, Ermeni sorunu, Kıbrıs sorunu, İsrail sorunu, Irak sorunu, Balyoz sorunu, Özal sorunu, Alex sorunu falan derken, bir de adresi meçhul Suriye mermisi sorunu...
Gazete okuruysanız dikkatinizi hangi bela haberine verecek, yazarıysanız hangisini yorumlayacaksınız?
Zor tercih ama akıl ve irade gücüyle kargaşadan çıkılır, bütün sorunlar çözülür.
Nasıl yapılacak?
Konuşarak!
Evet, çözümlerin anahtarı uygarlık, onun en etkin aracı da insanlar arasında akılcı düşünce köprüleri kurmaktır.
Türkiye'nin en vahim ve en ivedi illeti onun eksikliği. Diyalog özürlüsüyüz. Kavga etmeden konuşamıyoruz birbirimizle. Direksiyona geçene "Kenara çok yakın gidiyorsun, dikkat et" diyeceğimize, "Doğru sürsene salak" diye bağırıyor, "Salak babandır" karşılığının gelmesiyle boğuşmaya başlayıp hendeğe dalıyoruz.
Bu derdin devası?
Aklıma ilk gelen ilacı söyleyeyim: eleştirilere, itirazlara, hatta suçlamalara bir katre şaka katmak.
Nükteyle yapılan saldırı daha az can yakar. Mizah anestezidir. Ayrıca, dinleyenleri de eğlendirir, toplumdaki zehri alır, gerginliği düşürür.

***

Bugün size birkaç örnek sunayım müsekkin (sakinleştirici) niyetine.
Hatırladığım zekice iğnelemelerden çoğu İngiltere'de olmuştur.
Londra ziyaretinde Gandhi'ye Batı uygarlığına ilişkin görüşü soruluyor. Yanıtı: "Batı'da uygarlık mı? İyi olur."
Hafifmeşrepliği ile ünlü bir kadının sevgilisi olan parlamenterden başbakan Disraeli'ye hakaret: "Siz asılarak ya da berbat bir hastalıktan ölmeye layıksınız!" Karşılık: "Olabilir. Sizin siyasetinizi mi metresinizi mi kucaklayacağıma bakar."
Bir yemek davetinde Lady (Nancy) Astor'dan Churchill'e: "Winston, sen benim kocam olsaydın çayına zehir koyardım." Churchill: "Nancy, ben senin kocan olsaydım o çayı içerdim."
Bernard Shaw'dan Churchill'e not: "Oyunumun ilk temsiline iki bilet ekte. Bir dostunuzla gelirsiniz. Varsa bir dostunuz." Yanıt notu: "İlk temsile gelemiyorum, ikincisine gelirim. Olursa ikincisi."
İki örnek de Amerika'dan.
Çok az konuştuğu için eleştirilen Başkan Calvin Coolidge'in yanına bir devlet resepsiyonunda sokulan laubali kadın "Sizin ağzınızdan birden fazla söz çıkartabilirim diye bahse tutuştum sayın Başkan," diyor. "Hadi bir şeyler söyleyin!" Coolidge fısıldıyor kadının kulağına: "Kaybettiniz."
Mizahçı yazar Robert Benchley çakır keyif halde arkadaşlarıyla otel kapısından çıkarken gördüğü sırmalı, apoletli adama "Lütfen bir taksi çağır" deyince kükrüyor adam: "Ben kapıcı değilim, amiralim!" Benchley "İyi," diyor, "bir zırhlı çağırıver."
Gerginliğiniz azaldı mı? İyi. Gülümsemeye çalışın. Lütfen.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA