Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Rahat!

Dünkü kongrenin ve kilit konuşmanın içerikleri belli olduğundan, yalnız temel soruna ilişkin ipuçları merak edilebilirdi.
Nedir o sorun?
Aslında öyle bir şey yok. Ancak kamuoyumuzun bir kesimi kuzunun bile altında buzağı görmeye yatkındır oldum olası; sorun üretim atölyesi gibi çalışır. En yakın, en eski, en aklı başında saydığım dostlar arasında beni "uyarmayı" sürdürenler var.
"Seni gerçekçi bilirdik ama saflaştın, aşırı iyimserleştin" diyorlar. ("Bunadın" demenin kibarcası herhalde). "Erdoğan'ın adım adım tek adam yönetimi kurmakta olduğunu göremiyorsun."
Oysa bu "uyarı" gerçekçilikten uzak. Çünkü efendim, tek adam yönetimi kurulmakta değil ki. Çoktandır var zaten. Erdoğan kurmadı; alternatif yokluğu nedeniyle kendiliğinden kuruldu. Bugün bütün önemli kararların ona bağlı olduğu apaçık bir gerçek.
Öyleyse merak edilecek sorun nedir?
Tek adam yönetimi diktatörlük ile eşanlamlı değildir. Demirel'in de, Ecevit'in de, Özal'ın da "her şeyin kendisinden sorulduğu egemen yönetici" durumuna geldiği dönemler yaşandı. Ama demokratik yollardan değiştirilemez bir egemenin saltanatı anlamında zorbalık düzeni kurulmadı o yıllarda.
Şimdi öyle bir tehlike var mı? Yani Erdoğan bugün diktatörleşmekte olmayabilir de, egemenliğinin gitgide pekişmesiyle yarın öbür gün demokratik değişim yolları tıkanabilir mi?

***

İnanın, kafamı yalnız önyargılardan değil, yargılardan da arındırdım, kendimi bu ülkeye ilk kez gelen bir yabancı gözlemci yerine koyup başbakanın konuşmasını öyle dinledim. Belediye başkanlığı döneminde tanıdığım Tayyip Bey'de bir değişme başlıyor mu diye ses tonuna, yüz ifadelerine, vücut diline de dikkat ederek...
Diktatörlük hevesi belirtisi olabilecek özelliklerden büsbütün uzaklaşmış buldum.
Bilinçaltında bile zorbalaşmaya yatkınlaşan liderler gitgide kasılır, çok "ciddi" görünmeye çalışır, kürsüden büyük kalabalıklara seslenirken tatlı tatlı gülümseyerek izin isteyip ceket çıkarmazlar.
Diktatörlüğün ana malzemesi arasında "düşman" belirleme, onu elden geldiğince ötekileştirme, yarattığı tehlikeyi vurgulayarak yığınları kışkırtma vardır. "Ayrışma yok" söylemi, şöyle cümleler o çizgiye ters düşer:
"Herkesin partisiyiz... Kimsenin yemesine içmesine, kılık kıyafetine müdahale etmeyeceğiz... Demokrasiye müdahale eden herkes hesap verecek."
Demokrasi dışı rejimler anormal düzenlerdir. Onların zemini hazırlanırken yığınlar sıra dışı uygulamalara alıştırılır, öyle sapmalar çekici gösterilir. Erdoğan ise "Kimseye hayat tarzımızı dayatmıyor, kendi tarzlarını herkese dayatanlara karşı normalleşmeyi sürdürüyoruz" dedi.
***

Kısacası, kongre bir kendini anlatma, hesap verme, hoşgörü vaat etme toplantısı oldu. Diktatörlük korkusu çekenlerin rahatlaması gerekir.
Bu tablo karşısında o korkuyu sürdürmek ise biraz anormal kaçar gibime geliyor!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA