Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Kararı kız veriyor

Sıcağı soğuğu, çıkışı inişi, övgüsü yergisiyle okur tepkileri en iyi barometre. Sürekli anket gibi bir nabız ölçümü.
Çok şükür, bu yaşta insanın kiralık olamayacağı galiba anlaşıldı da, aşırı iyimser bulunan yazıların "İktidara kapılandın mı?" hakaretiyle karşılanması kesildi haylidir. Barometrenin eksi yanında onların yerini "Amma safsın, felaketi göremiyorsun" tezi aldı.
"Felaket" özetle şu:
"Memleket diktatörlüğe gidiyor. Etkin alternatifi olmayan baskıcı iktidar kadrolaşarak, medyayı susturarak, eğitimi kendi çizgisine çekerek egemenlik kurmakta."
Niçin yapıyormuş bunu? Çizgisi uğruna. Nedir o çizgi? Takiye ile gizlenmekte ama, gerçekte şeriatçılık.
Teşhisin dayanağı sorulduğunda "Görmüyor musun" deniliyor. "İmam Hatip okulları palazlanıyor, başörtülü kadınlar çoğalıyor, içki içilmeyen yerler artıyor."
"Görmüyor musun" sözü "Somut duruma bakılsın" demektir. Öyle yaparak düşünelim.
Halen iktidara etkin alternatif olmadığı doğru ama bunun nedeni baskı mı? Yani halkı umutlandıran bir muhalif parti var da iktidarın zorbaları onun camını çerçevesini mi indiriyor? Kadınların başları zorla mı örtülmekte? Medya susturulmuş mu, yoksa meraklısının sevdiği sövgü dozu artırılarak tiraj pompalanabiliyor mu rahatça?
İktidar toplumu İslamileştirerek mi oy topluyor, yoksa İslami gelenekleri uzun yıllar boyunca baskılarla aşağılanmış yığınlar vesayetlerden kurtarıldıkları için mi oy veriyorlar bu iktidara?
Tepkileri zamanla durulacak mı, yoksa karşı uca gidip gerçekten şeriatçı bir diktatörlüğe mi yol açacak? "Mahalle baskısı" ne kadar tehlikeli?
Ben serinkanlılıkla somut duruma bakıyorum.
Türkiye başbakanı İslamcılığın en canlı merkezi Kahire'ye gidip halka "Laiklik önemlidir" dedi. Komplo kuklası Amerikalı itin çurçur filmi çoğu Müslüman ülkesinde bilinçsiz fırtınalar koparırken bizde yaprak kımıldamadı. Ramazan ayında bir kenar mahallemizin çarşısında öğle vakti çok kişiyle birlikte bira içerek döner yedim. Kimsenin kimseye kaş çattığı yoktu.
Avukat arıyordum. Hızlı CHP'li bir dostun tavsiyesiyle geçen hafta gittiğim pırıl pırıl hukuk bürosunda beş avukat çalışıyordu. Odalardan birine girdim. Genç sayılacak yaşta, şık, güler yüzlü hukukçuyla konuşmaya başladım. Adı Celal Babayiğit imiş.
Sohbeti de tatlı ve akıllıcaydı. Bir ara "bizim parti" sözü geçince hangisini kastettiğini sordum.
"AK Parti Büyükçekmece ilçe başkanıyım" dedi.
Konu değişti tabii. Çok sorunu karşılıklı deştik. İktidar partisinin Türkiye'de hızlı normalleşme sağlayarak doğru yönde mesafe aldığını, ancak bir kesimde o gidişin karşı uca doğru sürdürüleceği kaygısı bulunduğunu söyledim.
Ve müthiş simgeyi gündeme getirmeden edemedim:
"Eşinizin başı kapalı herhalde?"
"Evet," diye güldü. "Ama ergenlik çağında kızım var. Onunki açık."
"Bir iki sene sonra kapanmasını söylemeyecek misiniz?"
Hiç duraksamadan "Hayır," dedi. "Kendi kararı."
Ülkemizin Orta Çağ hoşgörüsüzlüğüne sürüklenmekte olduğu korkusuyla kıvranmıyorum diye kimse bana kızmasın lütfen.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA