Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

2010 Türkiyesi'ne panik yakışmıyor

Meslektaşlar alınmasınlar. Eleştiri yollu söylemiyorum; her yiğidin yoğurt yiyişi kendine göre.
Eğer "tatil yapmak" sahilde gün geçirmek gibi bir şeyse, onu gazete yazarı için gerekli göremiyorum. Teknoloji sayesinde, yeriniz önemli değil artık. Hawaii'de kuma yan yatıp bilgisayarınızda yazdıklarınızı İstanbul'a geçebilirsiniz.
Yalnız, şu var. Gazete yazarlığı çok vakit alan bir uğraş. Yazması değil, yazmak için bilgi toplaması. İşinizin hakkını vermek istiyorsanız yerli ve yabancı basını, ekran tartışmalarını izleyecek, gelişmeler üstüne yayımlanan kitapları okuyacak, insanlarla olayları konuşacaksınız. Oysa o konular dışında da uğraşılacak öyle çok şey var ki dünyada...
Bendeniz pazartesi sabahı erken saatlerden gece geç vakte kadar Yıldız Kenter, Kenan Işık ve Ali Poyrazoğlu'nun sanat içerikli bir mini-sempozyumuna moderatörlük edecek, iki gün yığınla oyun okuyup Devlet Tiyatroları Edebi Kurulu'nun Ankara toplantısına gideceğim. Arkadan, basımı Tüyap Kitap Fuarı'na yetiştirilecek birçok metni satır satır okuyup redaksiyonunu yapmam gerekiyor.
Uzatmayayım, denize girmek değil de üst üste gelen bir sürü şeyin altından kalkmak için sizden önümüzdeki hafta sırra kadem basma izni rica ediyorum. Ama bakarsınız arada fırsat bulup bir iki gün peydahlanırım yine de.

***

Referandum sonucunu kestiremem. Ancak, pazartesi sabahı gazete manşetlerinin ne olacağını biliyorum. Ya bir bölümünde "Evet Zaferi", ötekilerde kem küm. Ya bir bölümünde "Hayır Zaferi", ötekilerde kem küm. Ya da çoğunda "Eyvah, Eşekten Düşmüş Karpuz Gibi Eşit Yarılara Bölündük" anlamında inilti.
Hepsi yanlış olacak. Dediğime belki aklınız yatmayacak ama, gördüğümü belirtmek zorundayım:
Ulusça halt ettik, bu işi acayip abarttık. Yaşamsal bir karar verme gereğinin karşısında, tarihsel bir kavşakta, toplumsal bir depremin eşiğinde falan değiliz. O duyguyu pompalayanlar paranoyanın sınırında.
Çoğunluk ne oy verirse versin, büyük olaylar yaşanmayacak, çok önemli dönemeçler dönülmeyecek. Ne pazartesi günü, ne seçim sonrasında.
Tersini söyleyen iki uç erbabı birbirine büyüteçle bakıyor, "Eline yeterli güç geçince bana neler neler edecek" diye kendi dudaklarını uçuklatıyorlar. Gerçekte ise kimsenin olağanüstü değişiklikler yaptığı, yapacağı yok. İç gücüyle gelişen toplum doğasının yönünde değişmekte, o kadar.
Başka türlüsü olamaz zaten. İnsan toplulukları kil yığını değildir; mıncıklanarak keyfe göre biçimlendirilemez. Dönem dönem öyle denemelerle çarpıtılsalar da kerpiçleşmeden esneyerek doğal biçimlerine dönerler.

***

Hasmın yeterli güç kazanmasından çekinenlerin mantık yanlışı neredeyse komik. Bakın, Ergenekon korkusunu üstlerinden atamayanlar ne demekte:
"Darbe tehlikesi büsbütün ortadan kalkmış değildir. Yapabilirlerse bunlar yine devlete el koyarlar."
Peki, Balyoz gibi konulardaki tüm iddiaların yüzde yüz doğru olduğunu varsayın. Bugünkü durum neyi gösteriyor? Adamların elinde kıtalar, tanklar, uçaklar, zırhlılardan oluşan müthiş güç varmış. Yapabildiler mi? Hayır. Ortam, yani Türkiye'nin erişmiş olduğu gelişmişlik düzeyi, elvermedi.
Öteki tarafa dehşet salan ne? Takiyeci parti fırsat bulursa ülkeyi İran'laştıracak! Tamam da, parti yıllardır iktidarda zaten. Başına dilediği bezi saran kızı üniversiteye sokabildi mi?
"Yargı bırakmadı da ondan" derseniz, bir başka somut gerçeğe bakın lütfen. İktidarın elinde ve paralelinde bir sürü televizyon kanalı var. Hepsindeki bütün sunucu kızların başı örtülü olabilir. Neden öyle bir şey görülmüyor?
Ortam elvermiyor da ondan. Yani, gelişmişlik düzeyimiz...
Efendim, denebilir, İran'lığa doğru gidiş mahalle baskısında. İçki veren lokantalar azalmakta. Oruç tutmayana saldırı oldu.
Doğru. Müzmin kısıtlamalara tepkiler ölçüsüz boyutlara varabiliyor. Ama, bir yere kadar. Çizgiler aşılırsa karşı tepki güçlenir, gelişmiş Türk toplumu akıl çizgisine doğru düzeltmeleri kendiliğinden yapar.
Diyeceğim, rahat olun. Pazar günü de kararınızı panik ataklarıyla değil, ülkemize telaşsızca bakarak verin.
Bir de, yarın şu Sırpları yenebilirsek...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA