Bugün Suriye'deki durumun başlangıca oranla daha umut verici olduğunu söylemek mümkün değil. İlk başlarda otoriter rejimlerin hızla çökmüş olması görüntüsünden hareket edildiğinde, Suriye'de de rejimin uzun süre dayanamayacağını öngörülüyordu. Fakat böylesi bir öngörü asıl itibariyle Amerikan yönetiminin demokratik dönüşümleri destekleyeceği varsayımına dayanmaktaydı. Bugün ise Obama'nın önceliklerinin farklı olduğu aşikar. Obama kendisinden önceki Amerikan yönetiminin mefhumu muhalifi kabilinden bir ulusal güvenlik stratejisi benimsedi. Amerika'yı sıcak çatışma alanlarından çekti. Tek taraflı müdahalelerden uzak durdu. Kabuğuna çekilerek, uluslararası kurumları ve yerel aktörleri harekete geçirdi. Proaktif olmaktan ziyade reaktif gibi görünen bu tutum ciddi eleştirilere maruz kalmakta ve aslında Obama'nın tutarlı bir stratejisi olmadığı iddialarına yol açmaktadır. Fakat tam da bu muğlaklığın Obama tarafından bilinçli bir şekilde yaratıldığı hergün daha açık bir şekilde kendini hissettirmekte.
Obama Amerika'yı sahadan çektikçe bölgesel krizler doğuyor ve bu krizler bölgesel aktörleri bir girdap gibi içine çekiyor ve kilitliyor. Amerika da kenardan izliyor. Bugün Suriye'de Amerika'nın rahatsız olduğu ne kadar aktör varsa, hepsi birbiriyle çatışıyor. Teröre eğilimli bireyler dünyanın dört bir tarafından Suriye'ye akmakta ve Amerika'yla değil de, Amerika'nın düşmanlarıyla çatışmakta. Bölge ülkelerinin güvenlik riskleri ve ekonomik maliyetleri yükselmekte.
Amerikan stratejisi
Buna karşılık Amerikan yönetimi zaman zaman çatışmanın en zayıf aktörü olarak görebilecek tarafa yardımlar yapıyor. Zaten yardım en zayıfa yapılır ki, zayıf ortadan kalkmasın, tek bir güç Suriye'yi bütünüyle ele geçirip bu karmaşayı sonlandırmasın. Bu bağlamda Amerika'nın PYD'ye verdiği destek şaşırtıcı değil. Çünkü Suriye'nin genelinde kazanma ihtimali olmayan ve aynı zamanda Amerikan beklentileri paralelinde savaşma arzusu en yüksek grup olan Kürtler Obama'nın iltifatına mazhar oluyor. Bu ve benzeri tavırların bir sonucu olarak Suriye'de bir adım ileri gitmek mümkün olmuyor.
Amerikan yönetiminin bu tavrı değişmedikçe de ilerleme sağlanamayacaktır. Daha da kötüsü yeni yayınlanan 2015 Askeri Strateji Belgesi Obama'nın ulusal güvenlik stratejisinin tam anlamıyla benimsenmiş olduğunu ortaya çıkardı. Yeni belgede Amerika'nın bu tür kriz bölgelerine kalıcı çözümler getirmek gibi bir fikrin yakınından dahi geçmediği görülüyor. Amerikan ordusunun bu tür alanlarda yerel güçleri desteklemesi, ufak çaplı hava saldırıları ile yetinmesi gibi ifadelere dayanan belge Amerikan gücünün konvansiyonel kullanımına bir kez olsun temas etmiyor. Karşımızda konvansiyonel çatışma programı bulunmayan alışılmadık bir askeri strateji belgesi mevcut. Bu da göstermektedir ki, Amerika'da Obama tarzı Pentagon tarafından tam anlamıyla benimsenmiş. Bu bakımdan önümüzdeki günlerde de Amerikan yönetiminin bu tavrının süreceği kurumsal olarak da ortaya çıkmış durumda.
Türkiye gibi bölgesel aktörlerin de artık bu verili durumu göz önünde bulundurarak, kendilerine ona göre bir yol belirlemeleri gerekmekte. Aksi taktirde patinaj yaparak, enerji tüketmek kaçınılmaz olacaktır. Belki de Türkiye'nin masayı aniden tersine çevirip bu oyunu bozacak sürprizlere girişmesinin zamanı gelmiştir. Belki de bu işin sorumluluğunu tek başına yüklenmeyeceğini birkaç yolla batılı müttefiklerimize göstermeli. En azından bunun yolları üzerine daha fazla kafa yormalıyız.