Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SELİN BÖLME

Uçuşa yasak bölge, Libya için çözüm mü?

Libya ile ilgili gündem hızla değişmekte. BM Güvenlik Konseyi'nin Libya'da uçuşa yasak bölge oluşturulmasını ve işgal dışında 'gerekli tüm seçeneklere başvurulmasını' öngören karar tasarısının onaylanmasının ardından Pazar günü başlaması planlanan operasyon için hazırlıklar sürerken Libya Dışişleri Bakanı Musa Kusa, ateşkes ilan ettiklerini ve her türlü askeri operasyonu durdurma kararı aldıklarını belirtti. Ancak başta Fransa olmak üzere tehdidin değişmediği kanaatinde olan operasyona destek veren ülkelerin tavrı BM kararların uygulanıp uygulanmadığını takip etme yönünde. Bu ise her şeyin an be an değiştiği Libya ile ilgili operasyon seçeneklerinin rafa kalkmadığını göstermektedir. Ateşkes çağrısı yapan BM kararı öncelikle uçuş yasağını kapsamakla birlikte, tanınan yetki sadece uçuş yasağı ile sınırlı değil. Karar gerekli olması durumunda Kaddafi'nin kara birliklerine de saldırı düzenlenmesine onay veriyor. Ancak bu kararın hayata geçirilmesi gerçekten Libya'ya düzen getirebilecek, sivil ölümlerin önüne geçebilecek mi? Bu noktada gerek daha önceki örnekler, gerekse Libya'nın kendi durumundan kaynaklanan zorluklar çok fazla umut vaat etmemekte. Uçuşa yasak bölge uygulamasını etkin kılmak ancak yasağı ihlal eden uçakların etkisiz hale getirilmesi ile mümkün olduğundan pasif bir eylem olmakla birlikte askeri bir müdahaledir. Yetki tanınan kuvvetler tarafından, uçuş yasağı getirilen ülkenin uçaksavar, füze, radar, pist gibi kara unsurları imha edileceği gibi, yasağa uymayan hava araçları da vurularak düşürülürler. Böyle bir uygulamada istihbarat ve lojistik açıdan kara birliklerinin de desteğine ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle radarlarla uçakların izlenmesi ve takibinin yapılması gerekmektedir. Karada konuşlu radarların olmaması durumda ise entegre radarları olan havadan erken uyarı ve kontrol (AWACS) uçakları kullanılmakta ve avcı uçakları bunlardan gelen bilgiler doğrultusunda harekete geçmektedirler.

Libya'da hatırlanması gereken zorluklar

Libya böyle bir uygulama açısından pek çok dezavantaja sahiptir. Öncelikle bu uygulamanın daha önce yapıldığı Irak ve Bosna örneklerine bakıldığında, Irak'ta ABD'nin önemli ölçüde destek aldığı istihbarat birimleri ve kara birliği vardı. Bosna ise Libya'dan 35 kat daha küçüktür ve yakın çevrede lojistik destek verecek pek çok üs söz konusudur. Bütün bu avantajlarına rağmen her iki ülke için de uçuşa yasak bölge uygulamasının ne kadar etkin olabildiği bugün için bile tartışmalı bir konudur. Çünkü açık bir bombardımana dönüşebilen bu uygulamada pek çok sivil hedef vurulabilmekte ve can kayıpları yaşanabilmektedir. Libya örneğinde ise operasyonu yürütmesi muhtemel İngiliz, Fransız ve Norveç hava birliklerinin sağlıklı istihbarat ve kara desteği alması mümkün gözükmemektedir. Ülkenin büyüklüğü göz önüne alındığında operasyonu etkin kılmak için ciddi miktarda avcı uçağına ihtiyaç duyulurken, aynı şekilde civardaki üslerden lojistik destek ihtiyacı vardır. İlk aşamada operasyonda yer almayacak ABD, uçak gemilerinin lojistik desteğini sunabilecekken, İtalya da üslerini kullanıma açacağını daha karar alınmadan açıklamıştır. Bunun yanı sıra müttefik Arap ülkelerinden de bu yönden destek gelmiştir. Türkiye, İspanya ve Malta konumları itibari ile üs sağlayabilecek önemli ülkeler olmakla birlikte, şu anda müdahil olmak istememektedirler. Uygulamanın süresi ve şekli, Kaddafi kuvvetlerinin karşılık verme olasılığı hesaba katıldığında operasyona katılan ülkelerin doğrudan savaşın içine çekilme olasılığı vardır. Bu durumda Irak örneğinde olduğu gibi koalisyon güçleri sivilleri korumaktan ziyade, kendilerini düşürebilecek füzeleri vurmaya yoğunlaşabileceklerdir. Ayrıca bu tip uygulamalarda birliklerin uyacakları kuralları oturtmak ve bunu takip etmek güçlükler barındırdığından, ülkedeki siviller aleyhine pek çok ihlal doğmaktadır. Örnekler tek başına uçuşa yasak bölge uygulamasının sonuç elde etmekten uzak olduğunu göstermektedir. Kara müdahalesi ise Somali örneğinden de hatırlanacağı gibi bir iç çatışmayı daha da içinden çıkılmaz bir hale getirebilmektedir. Yukarıdaki sakıncaların yanı sıra AWACS uçaklarının radar sistemlerinin hata payı, pek çok imha noktasının yerleşim yerlerine yakınlığı, uçuşa kapatılması planlanan Libya'nın kuzeye doğru 2/3'nünün neredeyse Avrupa kıtasının yarısı kadar olması ve Kaddafi'nin açıkça bu saldırılara cevap vereceğini söylemiş olması, Libya örneğinde güçlükleri gözler önüne sermektedir. Kaddafi'nin güçlü bir hava gücünün olmadığı, hava savunma sisteminin ise yetersiz olduğu bilinmektedir. Nitekim bu durum şimdilik Kaddafi'nin geri adım atmasını sağlamıştır. Bununla birlikte her an tavrını değiştirebilecek Kaddafi'nin asıl dayanağı olan kara gücünü böyle bir müdahaleye misilleme için daha acımasızca kullanması veya doğrudan kimyasal silahlara başvurma olasılığı akılda tutulmalıdır. Bütün bu dezavantajları en aza indirmenin yolu, Libya'ya yapılacak bir müdahalenin sorunların çözümü olamayacağının akılda tutulması ve bunun işgale dönüşmemesi yönünde başından itibaren kararlı bir tutum alınmasıdır. Bu nedenle Libya'nın ateşkes kararına rağmen Fransa'nın operasyon söylemini korumasına temkinli yaklaşmak gerekir. Aksi takdirde Libya Irak gibi bitmek bilmeyen bir müdahalenin merkezi haline gelebilir. Her ne kadar amaç sivil ölümlerin önüne geçmekse de bunu tek başına askeri bir müdahaleden beklemek gerçekçi değildir. Kaddafi üzerinde BM'ye üye bütün ülkeler her türlü yaptırım kararını uygulayarak ağır bir baskı oluşturmadıkça bir sonuç elde edilmesi güç gözükmektedir. Bu etki şimdilik sağlanmış gözükmektedir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA