Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Konut bonosu

Düşük faiz yüzünden mevduatın, Veliefendi olmaktan çıkamayan Borsa'nın ve altın-döviz fiyatlarındaki istikrarsızlığın, farklı yatırım alanlarını cazip hale getirmesi, doğal bir olgu...
Nitekim patlayan konut sektörünün, neredeyse her daireyi bir mevduat hesabı haline getirmesi, anlaşılabilir bir durumdur. Bu açıdan bakıldığında, farklı yatırım alanları arayışlarına girmek, gerek girişimciler ve gerekse birikim sahipleri için, makul bir davranış olacak.
Mesela konut üzerinden 1 yılda %25 gibi gelirin "garantisini" vermek, böyle bir arayışa örnek sayılabilir. Neticede 1 yıl sonra ev teslimatı karşılığında finansman toplama modeli deneniyor.
Evi beğenirsek sorun yok. Bu bir konut finansmanı modeli olacak. Ancak beğenmeme halinde yatırılan paraya 1 yıllık vadede %25 gelir garantisi, bu haliyle, konut esaslı bono gibi algılanabilir. Yıllık %25 faizli bono misali ve böyle bir faiz yok!..
Burada sorun; beklentiyi sunmaktan ziyade, gerçekleşmeyi yönetebilmekte yatıyor. Türkiye şartlarında konutun, hele ki orta-uzun vadede mevduattan ve diğer pek çok yatırım aracından daha fazla kazandırıyor olması "ön kabulüne" bağlı bir risk söz konusu.
Bu gibi girişimleri yaratıcı bulmakla birlikte, katılımcılara bu işin risklerini anlatmakta fazla gayret gösterdiğimiz söylenemez. Anlatılsa, yazıya dökülse dahi, risk kavramını algılamada temel sorunumuz var. Kazandığı sürece sesi çıkmayan küçük yatırımcı, risk gerçekleştiğinde, bunu bir "toplumsal felaket" olarak algılayıp, "kurtarma" ya da "af" beklentisine girebiliyor.
1980 sonrasında bankerler furyasıyla başlayıp konut üzerinden geliştirilen yığınca yatırım aracı denedik. Sonrasında hatırımızda kalan, bankerzede, borsazede, dövizzede, konutzede gibi kelimeler oldu.
Konutzade iken sesi çıkmayanların, konutzede olunca, dernekleşmekten intihara dek farklı tepkilerine tanık olduk.
Burada anlatmak istediğim; farklı bir yatırım aracına önyargı ile yaklaşmak yerine, gerek pazarlamasında ve gerekse katılım sürecinde yüklenilecek risklerin iyi hesap edilmesidir.
Kazanç yok, risk yok... Yüksek kazanç yüksek risk... Bu denklem asla değişmiyor.
Değişmiyor ama nimeti kabuldeki iştahımız, riski göğüslemede "öteleme" refleksine dönüşüyor.
Borsa'da kaybedenlerin dahi devletin kapısına dayanıp "beni kurtar" diyebildiği kültürde, her yeni ve farklı yatırım aracının riskini iyi anlatmak ve anlamak gerekiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA