İhracatta ciroya odaklanan beynimizin; işgücünde de ücrete kilitlenmesi, gayet doğaldır.
Niceliğin gölgesinde "nitelik" yeşertmeyen bu bakış açımız yüzünden, sendikalar kendi performansını "zam", ihracatçı da "500 milyar $" üzerinden anlatmaya çalışır.
İşveren sendikasının "maaş en hızlı Türkiye'de arttı" araştırmasına, yarın sendikalar; "aksine sefalet ücretine mahkûm olduk" diye karşılık verecektir.
Her iki bakış açısı; niteliği ıskaladığından, bu araştırmalardan yola çıkarak daha akılcı karar süreci inşa etmek isteyenlere; fazlaca bir şey söylemezler.
Oysa odaklanmamız gereken; işgücü verimliliğidir. Bunu da yıllık üretimi, 1 yılda işgücünün çalıştığı süreye bölerek hesaplıyoruz. ABD'yi 100 kabul eden ölçeklerde Türkiye; 41 puan ile OECD ülkeleri arasında alt sıralarda yer alıyor. İyi haber; son 8 yılda bu verimin; % 5-6 oranında yükseldiğidir.
Fakat bu asla yeterli değil.
Verimi ölçmenin daha karmaşık yöntemlerinden biri de "1 saatlik çalışma sonucu", milli gelire katkıdır. Bu açıdan bakınca Türkiye'nin performansı, 16'ncı büyük ekonomi "mertebesiyle" tezat teşkil ediyor.
1 saatlik çalışma sonunda ABD'li çalışan, milli gelirini 40 $ artırırken bu rakam AB ülkelerinde 28 $ civarındadır. Sıkı durun; Türkiye'deki rakamı veriyorum. 4.2 $.
Denklemi; çalışanın eline geçen para veya işverene maliyeti üzerinden kurmaya yatkın zihnimiz, "ancak 10 Türk 1 Amerikalı işçi kadar değer üretiyor" gerçeğine odaklanmadıkça, bu kısır tartışmayı aşamayacağız.
Sahi; Amerikalı veya Avrupalı kadar çalışıp neden onların onda biri kadar üretebiliyoruz?
Bileniniz var mı? Ya da merak edeniniz? Ben; fena halde merak ediyorum.