Öteden beri ülkemizin her felaketine son derece duyarlı Japonya'nın yaşadığı deprem felaketi yüzünden bizlerin; yas ilan etmesini bekliyordum. 2010 Türkiye'de Japonya Yılı etkinliklerinden akılda kalanları gözden geçiriyorum; Osmanlı'da Ertuğrul Firkateyni'nin Japonya'yı ziyareti ve ardından yaşanan felaket ile başlayan dostluğumuz, 120 yılı geride bıraktı. İran-Irak Savaşı sırasında THY uçağının Japonları kurtarması, yine bir başka "felaket" odağının yakınlaşması olarak hafızalarımızda yer aldı. Geçen ay Tokyo'da, Türk- Japon işadamlarının "daha yoğun ekonomik işbirliği" temaslarına katılmış ve orada Türklere hürmeti ve "duygusal bağı" gözlemleme fırsatı bulmuştum.
Dünyanın 3'ncü büyük ekonomisi Japonya, "ada-fabrika" niteliğinde ileri teknoloji üretim üssüne benzetiliyor. Bütün dünyadan aldığı ürünleri, ileri teknoloji ile yüksek katma değere taşımasıyla ünlü. Şimdi bu dev fabrika-ülke, tarihinin en büyük depremi ile yaralı..
Beklenti; uzun süredir durgunluğun pençesindeki Japonya'nın deprem yaralarını hızla sarıp, üretimine kaldığı yerden devam edeceği yönünde. Samurai piyasalarının dünyaya açtığı krediler üzerinden, finansal alanda büyük bir dalgalanma beklenmiyor.
Dünya medyası ve gelişmiş ulusların Japonya'nın acılarına gösterdiği duyarlılık, dikkat çekici boyutlarda iken... Depremin ilk günü ancak gündemin ilk sırasına koyabildiğimiz bu tarihin en büyük felaketlerinden 5'incisini, ertesi gün, kendi iç gündemimizin aralarına serpiştirmeyi başardık(!)
Tuhaf bir kader; felaketlerin bizi yakınlaştırdığı tarihi süreçte bugün Türkiye'nin Japonya için elinden gelenin en iyisini yapması gerektiğini düşünüyorum.
Buna yas ilan etmek de dahil...