Teknoloji-obur yapımız ve yeniliklere olan yüksek iştahımız, cep telefonlarına 1 yılda 4 milyar lira ödememizi sağladı. Bu miktar, cari açığın % 3'ünden fazlasına denk cep telefonunun hayatımızda kapladığı yerin niceliksel bir ifadesi...
Kendinize mini bir test yapın; telefon çaldığında ona cevap vermekten daha önemli önceliğiniz var mı?
Sizi bilemem ama toplumun % 80'inin önceliği bu...
CHP'nin AVM'lere karşı çıkmasını anlarım fakat Danıştay'ın cep telefonlarının altyapısını oluşturan baz istasyonlarına karşıtlığı; "anlayışımın ötesine" taşmış durumda. Baz istasyonlarıyla ilgili yönetmeliğin yürütülmesini durduran Danıştay; bunların şehir dışına çıkarılmasını istiyor. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu da şimdi işin "gereğini(!)" düşünüyor.
Bunun "teknoloji cehaleti" olduğunu söyleyebilirsiniz. Kendi semtinden uzak bir baz istasyonu ile "cebin nasıl çekecek?" sorusunu da sorabilirsiniz.
Baz istasyonlarının, insan sağlığını tehdit etmeyecek şekilde düzenlenmesi, son derece önemli ve şarttır. Fakat yaşam tarzımızın vazgeçilmezi haline gelen teknolojiye düşmanlıktan beslenmek, başka bir şeydir.
Madem öyle şehir içinde park yeri bulmak zor diye, otoparkları da şehir dışına taşıyalım. Misal İstanbul'da yer kalmadı ama Çatalca'da otoparka uygun araziler var demek kadar komik bir durum bu.
İlgili-ilgisiz STK'ların "baz istasyonlarını biz denetleyelim" gayretkeşliği, otoritenin de "yasaklamaya yakın" duruşu, bu komik tabloyu oluşturan etmenler...
Düşünsenize, İstanbul dışında bir dağ başına Çernobil eşdeğerinde bir baz istasyonu kurmayı öneriyor Danıştay...
Eminönü'ndeki cebimin kapsama alanına dahil olması için bu Çernobil gücündeki baz istasyonunun yayacağı radyasyon, akıllara seza risklerin tanımını da barındırıyor.
Bence bu durum; yalnızca cari açığın değil, akıl açığının da hayli yüksek bir yüzdesine denk geliyordur.